12

409 38 90
                                    




beklettiğim için üzgünüm:((


Changbin sabah uyandığında kaslarının acı içinde kasılmasını hissedebiliyordu. Yine de tek gözünü aralayıp üstüne rahatça uzanmış bedene baktı. Gevşek kolları beline sarılmış, kafası ise göğsünün üstündeydi. Aralık dudaklarının arasından hafifbir salyanın tişörtüne döküldüğünü gördüğünde kıkırdadı. Gerçekten koca bir bebekti. Hafif mırıldanmalara karşılık Chan'ı kendisine daha da yakınlaştırıp sardı. Yalnız hissetmesini istemiyordu. Bunca zamandır ondan kaçıp yalnız bırakmışken...

Changbin bunu düşünmek istemeyerek kolları arasındaki bedenin göğsüne dağılan mavi kıvırcık saçları okşamaya başladı. Onun masumiyeti büyüleyiciydi. Chan bir bebeğinki kadar masum gülüşlüydü, Chan yıldızlar kadar parlak ışıklar taşırdı gözlerinde. Ve Chan bazen anlatılmaz olurdu. Bir başka şeyle benzetilip betimlenemez, kişileştirme yapılmazdı.

Belki de Changbin Chan'ın kalbinden sonra en çok bunu sevmişti. Kelimelerinin her şeyi anlatabileceğine inanmışlığını yıkan bu çocuğa. Cümlelerini ve onları süsleyen melodiyi konuştursa da sonu olmayan bir ilham akışı olan ipeksi çocuk. Derin bir nefes aldıktan sonra baş ucundaki dijital saate kısa bir göz attı. Saat sabahın sekiziydi ve her an gruplarındaki canvarlar uyanıp gelebilirdi.

Chan üstündeki yumuşak kumaşlı geceliğinde rahat dursa da herhangi bir sözcükten kırılmasını, üyelerinin kendisi üzerindeki herhangi bir görüşü boşa çıkardığını düşünmesini istemiyordu. Bu yüzden yavaş bir şekilde Chan'ın kolunu okşayıp fısıldamaya başladı. "Chanie. Hadi bebeğim uyan. Bugün dans pratiği yapmamız gerekiyor ve sen Minho hyungun geç kalınca nasıl şeytana dönüşüğünü biliyorsun." Chan homurdanıp yavaşça olduğu yerden ayrıldı.

"Ama çok rahat ve sıcak. Kalkmak istemiyorum." Gözleri dolmuş, pembe dudakları sarkmıştı. Changbin gülümseyerek olduğu yerde doğrulup onu kucağına aldı. "Ben de seninle olan bu büyülü saniyeleri kesmek istemiyorum bebeğim ama her zaman yanında olacağım." Chan kafasını Changbin'in boyun boşluğuna yerleştirip kafasını salladı. "Tamam." Chan kendini kaldırmaya pek niyeti olmadığını gösterdiğinde Changbin gülmüş, daha sonra kendisini daha yakına çekmişti.

"Neden uslu bir kız olup babanı dinlemiyorsum meleğim? Kurallar hakkında konuştuk değil mi?" Chan'ın kulağının arkasına küçük öpücükler kondurdu. Bu sırada nefesi hızlanan bedenin kıpırdanmaya başladığını hissedebiliyordu. "Evet, baba. Özür dilerim." Chan ayağa kalkıp üstündeki geceleği çıkartmaya başladı. Changbin ise yatakta uzanıp onu izliyordu.

Süt beyazı bacakları ve yumuşak kıvrımları... Chan, Changbin'in hayatında gördüğü en güzel insandı. Bunu düşünürken Chan'ın ona dönüp bakması dikkatini dağıtmıştı. "Sen giyinmeyecek misin?" Kocaman gözleri parlıyor ve gerçekten merakla bakıyordu. "Giyineceğim bebeğim, dalmışım sadece." Chan kafasını salladıktan sonra üstünü giyinmiş, az sonra çalınan kapıyla derin bir nefes vermişti.

"Chanie hyung!" En küçükleri Jeongin. Chan gülümseyip kapıyı aralamış, üstüne atlayan beden ile birkaç adım gerilemişti. Chan kıkırdarken Jeongin'in beline kollarını sarıp sarılmıştı. "Neden bir asırdır görüşmemişiz gibi davranıyorsun İnieee?" Jeongin geri çevrilip dikkatle yüzüne bakarken yanaklarını avuçları arasına almıştı. "Çünkü beni kendinden mahrum bıraktın. Suçlusun, seni tutuklayacağım." Chan gülerken şaşkın bir ifade takınmıştı. "Hayır, olamaz!"

Chan Jeongin gülerken onun ellerinden kurtulmuş, güzel kokular gelen mutfağa koşmuştu. "Felix! Bana yardım et." Chan çığlık atarken kendisini Felix'in arkasına gizlemeye çalışmıştı. "Neler oluyor Chris hyung?" Az sonra savaş çığlıklarıyla Jeongin geldiğinde durumu anlamış, gülümsemişti. "Bazen gerçekten iki tane makneamiz olduğunu düşünüyorum." Chan ve Jeongin kafası karışmış bir şekilde ona dönerken muzip bakışlarla cevaplamışlardı. "Zaten iki tane değil miyiz?" 

Felix yorgunlukla iç çektikten sonra onları masaya yollamış, ikili masadaki tatlı soslarla banyo yapmış, meyve parçacıklı kreplerine ağızları sulanarak bakmaya başlamışlardı. "Jeongin." Chan gözünü ayırmadan ona seslendi. "Efendim hyungnim?" Chan bu sefer ona dönüp dağınık siyah saçlarını karıştırdı. "Seni gerçekten seviyorum. Teşekkürler."

"Günaydın Bin hyung." Chan bu zamana kadar masada olduğunu fark etmediği Hyunjin'in arkasındaki Changbin'e seslenmesiyle dudak bükmüştü. Yemeğe o kadar odaklanan biri değildi sabahları. Ve üyesini fark etmeyecek kadar dalmış olması ona iyi hissetirmemişti. Daha fazla düşünemeden sırtına baskı yapan sıcaklıkla şaşırmıştı. İki tarafındaki ellerine baktığında bunun Changbin olduğunu anlamıştı. "Vay canına krep çok güzel görünüyor."

Chan, Changbin krepinden bir parça kopartıp yemeye çalıştığında sızlanıp eline vurmuştu. "Yemek istiyorsan ayaklarını mutfağa gitmesi için ikna etmelisin Binnie. Bu benim." Chan üyesinin her zaman olduğu gibi onunla atıştıktan sonra gitmesini beklemişti. Ama aslında olan şey farklıydı. Changbin masaya dayadığı kollarından bir tanesini Chan'ın tişörtünün altından beline yerleştirip sıktı. Daha sonra Chan boynuyla kulağında sıcak bir hava akımı hissetti. Bu titremesine sebep olmuştu.

"Babana daha kibar davranmalısın, bebeğim. Yoksa uslu bir kız olman için terbiye görmeye ihtiyacın olduğunu düşünmeye başlayacağım."

hakan yavaş ciğerimi söktün.

hakan yavaş ciğerimi söktün

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

ağlvcm

aşıksın diye yorumladım chan vey anı zamanda chang

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

aşıksın diye yorumladım chan vey anı zamanda chang.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 18 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

hi, dady ❬binchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin