İki bölüm gelecek şimdi, yetişirse diğer bölümüde uyumadan atarım. Yorum yapmazsanız kırılırım he. Bide hiç yıldızımı parlatmıyorsunuz 🥺
...
Bazılarıyla aynı kazanda kırk yıl kaynasanız bile, dumanınız ayrı tütmeliydi. Siz yoruldum dedikçe size yokuş olan insanlarla yolunuz bir olmamalıydı.
Benim tüm dik yokuşlarım berzana çıkıyordu. Tüm yorgunluklarım...
Bu akşam kocamla yeni karısı ailecek
dünürlerine akşam yemeğine el öpmeye gidiyorlardı. Bende bunu odaya gelen hacer abladan yeni öğreniyordum.Evlendikleri günden beri odadan çıkmadığım için sabahın köründe Şehnaz hanım, hacer ablayı odaya göndermişti. Kahvaltıya inmemi istiyordu. Davetine icabet edecektim bende. Kaçmakla elime hiçbir şey geçmiyordu. Gerçekler kabak gibi ortadayken görmezden gelemiyordum.
Sadece artık beni bu evden göndermeleri için dil dökmekten fazlasıyla yorulmuştum. Ne yapacaktım, nasıl bir yol izleyecektim hiçbir fikrim yoktu.
Odamdan çıkıp kahvaltı sofrasında doğru ilerleyeme başladım. Baştan aşağıya stresle donatılmış gibiydim. Üç yıldır aynı evde yaşayıp aile olmayı beceremediğim yabancılar ve eski dostum yeni kumamlama aynı sofraya oturacaktım. Ne ironiydi ama!
Masaya yavaş yavaş ilerlerken gördüğüm tablo kesinlikle mutlu aile tablosuydu. Berzan hariç herkesin yüzünde gülümseme vardı. Hem sohbet edip hem kahvaltı yapıyorlardı.
Önceden olsa bu masada benimde yüzüm gülerdi. Bilmiyorum belki de o zaman sevilmemişliğimin ve istenmemişliğmin bu kadar farkında değildim. Her şeyden habersizdim ve mutlu olduğumu sanıyordum.
Ben nasıl bir kadınım, hiç sevilmemişim.
Ben bir köşede onlar izlerken dilan mutfaktan elinde bir bardak çayla çıktı. Beni ilk fark eden o oldu. Anında yüzündeki ifade gerginliğe büründü. Ama hemen kendini toparlayıp sanki beni hiç görmemiş gibi berzanın yanına ilerleyip çay bardağını önüne koydu.
Ben masaya ilerlerken dilan da berzanın yanına oturmak için sandalyeyi geri çekiyordu.
Masanın başında oturan civan ağa beni görünce gülümsedi.
"Ooo gelinim gelmiş. Yüzünüzü gören cennetlik feraye hanım"
Çok güzel!Gelinlerinin anasını ağlatıp bir kenara koymamışlar gibi...
Gözlerimi devirmemek için çok zor tuttum kendimi. Şehnaz hanım hemen lafa atladı.
"hah sonunda teşrif etti gelin hanım. İyi alıştın sofrayı ayağına çağırmaya"
Civan ağanın Şehnaz hanıma kötü kötü bakmasıyla 'aman canım sanki ne dedim'
diyerek çayına uzanıp kahvaltıya devam etti.O sırada berzan yüzündeki salak sırıtışı silip yanındaki dilanı kaldırmaya yöneldi.
"Feraye gel hadi yerine. Seni tekrar bu sofrada görmek beni ne kadar mutlu etti inanamazsın"
Kısık sesle' kalk hadi dilan, feraye'nin yeri burası!' diyordu dilana. Dilansa omuz silkerek gözlerini belertip kalkmayacağını söylüyordu.
"Ya yeter bırak kolumu berzan. Kalkmıyorum, günlerdir yanında oturuyorum zaten. Hem artık benim yerim burası. Karşı boş işte oraya otursun"
Histerik bir gülüş döküldü dudaklarımdan. Derin bir nefes verip kafamı iki yana salladım.
Berzan dilanı kolundan tutup kaldırdı."Feraye olduğu müddetçe benim yanım feraye'nindir. Bunu aklına sok! Gel feraye"
Buradan onların bu saçma sapan kavgalarını izlemek çok garipti. Dilan öfkeden ateş çıkan gözlerini bana çevirdi. Beni öldürecek gibi bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFDERUN
RomanceYETİŞKİN OKURLAR İÇİN UYGUNDUR!!! Çocuğu olmadığı için üzerine kuma getirilen ve bir çıkış yolu bulamayıp çareyi kumasının abisi demirhan çalhanoğlu ile evlenmekte bulan feraye'nin hikayesi... " Tüm hakları saklıdır ©