yirmi dördüncü mektup

133 121 9
                                    

Kötü hissediyorum bayım, çok kötü. Posta kutumu çalmışlar. O eski tenekeyi bile en az sizi sevdiğim kadar seviyordum. Şimdi mektuplarım size nasıl ulaşacak bilmiyorum. Bir yolunu bulacağım.

Kötü hissediyorum demiştim, değil mi? Bunun bir sebebi de elinizde gördüğüm sargı. İyisinizdir umarım. Sizin için yaratıcıya dua edeceğim. Bugün yüzünüzü buruşturarak sargılı elinizi tuttuğunuzu gördüm. Sanırım ağrınız vardı, bilmiyorum ki. O an ben de elimde bir ağrı varmış gibi hissettim. Bunun ne demek olduğunu bilir misiniz bayım? Siz hiç eliniz ağrımadığı halde ağrıyormuş gibi hissettiniz mi? Zihnimin bana oynadığı oyunlardan birisi olsa gerek, kendisi pek bi' oyuncudur.

Bu gece bir çok şey hissediyorum. Hepsini aynı anda hissetmek bazen yorucu oluyor, sonra dinlenmek için sizi düşlüyorum. Bazen gülüşünüzde mola veriyorum bazen kitaplara olan hassasiyetinizde. Kitaplar diyorum bayım, onlar sığınak mıdır yoksa kaçış yolu mu? Sanırım sizi sevdiğim kadar cevabını öğrenemeyeceğim sorular sormayı da seviyorum.

Hastane koridorundan yazıyorum size bu satırları. Kötü hissediyorum bayım, çok kötü. Halsiz ve bitkinim biraz. Soğuk almışım havadan. Üstüm açılır bazen uyurken de farketmem. Çocukken de hep böyle olurdu lakin o zamanlar üstümüzü örten bakıcılar vardı. Yetişkin bir kadın olduğumda ancak sabah kalktığım vakit farkederim üstümün açıldığını. Benim için bunu yapabilecek kimsem yok, bazen zoruma gidiyor bu gerçek. Sonra alışkın olduğumu hatırlatıyorum kendime, geçip gidiyor. Öyle işte.

posta kutusu | tamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin