Hogwarts: Bir Tarih

274 28 18
                                    

                           Harry Potter, gözlerini henüz aydınlanmakta olan sabaha açtığında hayatının yeni bölümüne geçtiğinin farkındaydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Harry Potter, gözlerini henüz aydınlanmakta olan sabaha açtığında hayatının yeni bölümüne geçtiğinin farkındaydı. Sonunda o gün gelmişti. Hogwarts'a gidiyordu.

Hayatının ilk dönemi hatırlamak istemeyeceği kadar kötü anılarla doluydu. Zayıf ve güçsüz bir çocuktu. Tuhaftı, ucubeydi, zavallıydı. Normal olmaktan çok uzaktı. En savunmasız yıllarında aldığı ruhsal yaralar hayatı boyunca terk etmeyecekti bedenini. Sevmekten önce nefret etmeyi öğrenmiş, güvenmekten önce şüphe duymayı alışkanlık haline getirmişti. Hiç bir çocuğun yaşamaması gereken kaderini sırtlanmıştı.

Daha sonra kendi kanı, Anthony, kuzeni hayatına girmişti. O sıralar 21 yaşında olmasına rağmen gerçek bir Gryffindor olduğunu kanıtlayarak Harry'nin sorumluluğunu üstlenmiş, yanına almıştı. Görkemli bir malikâne, lezzetli yemekler ve yüksek standartta hayat kalitesi... Anthony'nin sağladığı ayrıcalıklardan birkaç tanesiydi bunlar. Ancak en önemlisi Harry'e değer vermesiydi. Harry, ilk defa evindeydi.

Anthony ile birlikte olan Clarence bir zamanlar kendisi için tamamen yabancıydı. Kuzenini kızdırmamak için iyi anlaşması gereken burnu havada kibirli bir cadıdan daha fazlası değildi. Şu anda ise Clarence'ın olmadığı bir hayat düşünemiyordu. Gece yarılarına kadar yaptıkları tarihi sohbetler, gizli tatlı kaçamakları ve çay saatleri... Kafasına ne zaman bir soru takılsa Clarence cevaplamak için oradaydı.

İlk arkadaşı Laurel ise bambaşka bir mevzuydu. Dünya üzerinde kendi karakterine bu kadar zıt olan başka birisi daha olduğunu düşünmüyordu. Ama yine de Laurel ile sohbet etmekten, oyun oynamaktan ya da sessizce oturmaktan büyük keyif alırdı. Fırtınalı zihni onun yanında her zaman sakinleşirdi.

Komodindeki gözlüklerini taktı ve balkonuna çıktı. İçine çektiği temiz hava ayılmasını kolaylaştırmıştı. Bu görüntüyü yarıyıl tatiline kadar göremeyeceğini hatırlayınca Hogwarts'a gitmek için olmayan isteği daha da azalmıştı. Kendi kendine düşüncelerinin saçmalığına güldü. Birkaç yıl önce Hogwarts hakkında parşömenlerce not alan kendisi değilmiş gibi davranıyordu. Her kurucunun hayat hikayesini, okul hakkındaki her bilgiyi en ufak ayrıntısına kadar biliyordu. Ve okuduğu her satırda kendini Hogwarts koridorlarında gururla dolaşıp tablolarla sohbet ederken hayal etmek çok zor değildi.

Yakından gelen tiz ağlama sesiyle yüzünde beliren gülümseme görülmeye değerdi. Hızlı adımlarla koridorun ucundaki odaya gitti ve kapıyı yavaşça açtı. Darian, yaş süzülen gözleriyle beşiğinin içinde dikilmiş ziyaretçisine bakıyordu.

" Tüm gece uyumadığını varsayarsak kalkmak için çok erken Darian. " Henüz 1 yaşına yeni girmiş kuzeninin tel tel sarı saçlarını okşarken sakinleşmesi için kulağına sevdiği ninnilerden birisini fısıldıyordu. Kapıdan kendilerine bakan Clarence'a gülümsedi ve ona doğru hareketlendi. Annesinin kucağını gittiğinde biraz daha sakinleşmişti minik bebek.

" Darian ne zaman ağlasa benden önce yanında oluyorsun Harry. İlk başlarda şanslı tesadüfler olduğunu düşünüyordum ama artık özel bir yeteneğin olduğundan şüpheliyim. "
Clarence yorgun bir suratla konuştu. Minik canavar gün içinde annesini çok yoruyordu

ProphétieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin