9.☕♥️ (+18)

696 6 0
                                    

Atlas'da benim gibi donup kalmıştı.

Adımın tekrar seslenmesi ve adımların yaklaşmasıyla beraber kendime geldim.

Hızlıca fermuarımı çekip elbiseyi giydim. Yerimden kalkıp Atlası çalılara ittim.

Yerime geri oturup çiçeğe baktım.
O anda sesin sahibi geldi.
"Wang?" Burada olduğumu bilmesine rağmen beni görünce, soru sorar gibi çıkmıştı adım dudaklarından.

Kafamı çevirip hafifçe gelen kişiye baktım.
"Kralım?" Kaşlarım havalandı.
"Afedersiniz. Dalmışım, duymadım. Bir sorun mu vardı?" Yanıma geldi.
Ama oturmak yerine başımda dikildi.
"Hayır. Hizmetliler, senin aceleyle odadan çıktığını söyledi. Askerleri gönderdim. Ama seni bulamadılar."

Kafamı kaldırıp ona baktım.
Kral neden bizzat kendisi geldi ki?
"Burada olacağımı nereden bildiniz?"
Sırıttı.
"Seni tanıyorum, Wang." Dudaklarımda küçük bir tebessüm oluştu.

"Başın ne zaman belaya girse hep, bilmediğin yerlerde saklanırsın." Evet. Doğruydu. Başım belaya girdiğinde, en kuytu köşelere saklandım hep.
"Sonra, günün sonunda kayıp olurdun. Adımı bağırır, seni bulmamı sağlardın." Dedi gülerek.

"Unutmamışsınız." Dedim gülerek.
Utançla ellerimle yüzümü kapattım.
"Çok utanç verici!" Dediğimde tekrar güldü.

Eskisi gibi güldü. Çoğu kıral içten gülmezdi. Ama o, bir tek benim yanımda böyle gülerdi.
Ve ben ise, hep ona güvenirdim.
Ama artık bunu yapamam. Ona güvenemem. Benden birşeyler saklayanlardan biri O.

"Odandan bağırma sesleri geliyordu. Bir sorun mu var?" Dedi. Sesi o kadar düşünceliydi ki, eğer kapımda konuşulanları duymasaydım, ona güvenebilirdim.
Gülerek kafamı salladım.
"Hayır. Kabus görmüştüm. Düşündüğünüz için teşekkürler." Diyerek geçiştirdim.
İç çekerek biraz daha yakınlaştı.
"Bana her zaman güvenebilirsin. Biliyorsun dimi?" Diye sorduğunda evet dedim. Ama ona asla güvenemezdim.

Bir süre yanında durdu. Konuşmadı.

O süte zarfında ben Atlası düşündüm.
Demin neredeyse adamın üstüne atlamıştım.
Pişman değildim. Ama çok utanç vericiydi.

Kralın üzün süre sonra verdiği derin nefesle ona döndüm.
"Bir sorun mu vardı?"
Kafasını sağa sola sallayarak geçiştirdi.

"Uyu artık." Dedikten sonra arkasına bakmadan gitti.

Gittiğinden emin olduktan sonra çalılıklara geldim.

"Atlas?" Dedim fısıldayarak.
Gitmiş miydi? Neden fark etmemiştim?

Tam o anda bir el kolumu kavrayıp beni çalıların içine çekti.

Kıkırdayarak beni çalılıklara çeken Atlasa baktım.
"Ne yapıyorsun?" Diye sordum gülüşümün arasından.

Tam o anda dudaklarıma yapıştı.
"Bitirelim mi?" Desi kısılmış sesiyle.

Çalılıkların arası genişti. Bedenimize batmıyordu oturduğumuz sürece.
Kulağına eğilip "odama geçelim."dedim.

Kafasıyla beni onayladığında çalılıklar'dan dikkatlice çıktık.

Geniş ve uzun kraliyet koridorlarında yürürken adım seslerimiz yankılanıyordu.

Gözlerimi Atlasa çevirdiğimde bana baktığını gördüm.
Ona baktığımda küçük bir tebessüm yollayıp,"ne düşünüyorsunuz?" Diye sordu.

Yol boyunca yaptıklarım aklıma gelmişti. Atlasla böyle bir ilişki yaşamam doğru muydu?
Kimlere güvenmem gerek?
Kraliçeden yardım isteyebilir miydim? Ya da, Atlasa onları duyduğumu söylesem ne derdi?

Taçsız Prenses (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin