10. Hoşgeldin, Vera Wang Ortega

143 1 0
                                    

Herkesin bir seçme hakkı vardır.
Ama kimsenin, ailesini seçme hakkı yoktur.

Bir köylü, kraliçe olmayı dilerken Kraliçe'de bir köylü olmayı ister?

Neden, düz saçlı insanlar kıvırcık. Kıvırcık saçlı insanlar da düz saçlı olmak ister?

İstek, merak, kıskançlık bunlar mıydı sebebi? Yoksa sadece, aptallar mıydı?

Ya da, kendilerini mi sevmiyorlardı?

Belki de kendileriyle barışamadıkları için, bedenlerini insanların görüşlerine göre değiştiriyorlardı.

Saçma bir karmadan başka bir şey değildi.

Kraliçeler, prensesler, krallar hayatları için duygularını feda ederlerdi.

Halk, duyguları için varlıklarını feda ederdi. Elde ettiklerini değil, elde edemediklerini isterlerdi.

Ben, Vera Wang Ortega. Normal bir insanım.
Elimden her şeyim alınmış olabilir, ama bu bana duygularımı kazandırdı.

Bir adamın kokusuna sığınmayı kazandırdı. Odak noktam, kaybettiklerim değil, kazandıklarımdı.

Aynı şekilde, insanlara güvenmemeyi de öğrenmiştim.

Bir adamın kollarında yatmam, ona güvendiğim anlamına gelmezdi.

Düşman, dosttan daha yakın olmalıydı.

Esneyerek gözlerimi araladığımda, hayranlıkla bakan bir çift gözle karşılaştım.
Gülerek, "öyle bakarsan anlaşamayız ama!" Dediğimde dudağının kenarı kıvrıldı Atlasın.

"Nasıl, her gün daha da güzel geliyorsunuz gözlerime?" Sorduğu sorudaki detayla yüzümü buruşturup, "resmiyeti ne zaman kesmeyi planlıyorsun?" Dedim. Kolunu belimden ayırıp elimi tuttu, tuttuğu eşimi de, geçen sefer benim yaptığım gibi kalbine yasladı. "Duyuyorsunuz değil mi?" Diye sorduğunda yutkundum. Çok düzensizdi.
Kafamı iki yana salladım. "Hissediyorum." Dedim onun bana söylediği gibi.

Yüzünde tatlı bir gülümseme oluştu.
"Bu şey atmayı bıraktığı zaman." Diye yanıtladı sorumu. Yüzümde bir tebessüm oluşurken aklımda, bir fırtına kopmuştu.

Seni sevmeyi bıraktığım zaman demek miydi? Yoksa, öldüğüm zaman demek miydi?

Yutkunmakta zorlanırlen, "ya, zorunda olduğu için atmayı bırakırsa?" Diye sordum.
"Onu, o zaman görürüz prenses." Dedi elimi bırakmadan.

Kalbim hep atıcak demedi, dursa bile yediden attırırsın demedi. Bir gün atmayı bırakabilir, dedi.

Yüzümde acılı bir tebessüm oluşurken yerimden kalktım.
"Girme zamanı, Asker!" Dediğimde güldü. "Hay hay!" Diyerek o da yataktan kalktığında çıplak olduğumuzu hatırlayarak bütün yorganı üstüme çektim. Gözlerimi sıkıca yumarken, "üstünü giy!" Diye bağırmamla kahkaha attı.

Kısa bir sessizliğin ardından, "giyindim." Sesiyle gözlerimi açtım. Gerçekten giyinmişti

Bende yerden elbisemi alıp giydiğimde bana bakmamıştı.

Giyinip ikimizde odadan çıktığımızda, Atlas bana bir adet hançer verdi.

"Bundan emin misiniz?" Diye sorduğunda, çoktan şatodan ayrılmıştık.

Krallıktaki bir ormanın içinden geçiyorduk.

Atlas'ın dilinden düşmeyen Hermes'in gerçek kraliçesine gidiyorduk.

"Evet." Dedim. "Kraliçeyi görmek isterim." Dediğimde sırıttı.
"Cesur prenses." Gururla söylediği şeyle güldüm. "Cesur savaşçım." Dedim onu taklit ederek. O da benim söylediğime güldüğünde yürümeye devam ettik.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 14 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Taçsız Prenses (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin