💞+18

2K 18 4
                                    

Gözlerimi bilmediğim bir odada açmıştım.

Odanın kapısı kilitli olduğu için ne yapacağımı bilmeden odayı incelemiş, hiçbir şey bulamamıştım.

Kapının karşısında eski ama temiz bir yatak vardı. Yatağın solunda küçük bir masa, üstünde ise yine eski ama ışığı parlak bir abajur vardı.
Kimin odası olduğunu bilmediğim için masanın çekmecelerine bakmamıştım.

Masanın tam karşısında büyük, tahtadan beyaz bir dolap vardı.
O da diğerleri gibi eskiydi.
Dolabın yanında da bir kapı vardı.

Duvarlar krem rengindeydi.

kapının kilidinin açılma sesiyle, odayı incelemeyi bırakıp yataktan kalktım ve kapıya baktım.

Kapı aralandığında gelenin Efendim, olduğunu görünce rahatladım.

Bir an kaçırıldım sanmıştım.

Şaşkın gözlerle Efendime baktım.
Sonra da elindeki poşete.
Gözlerimi tekrar Efendime çevirdim.
Yanıma gelip, beni yatağa çekti.
Yatağa oturduğumda, hemen yanıma oturdu.

"Burası neresi Efendim? Burada ne işim var?" Boş gözlerle sorduğum soruya karşılık dudağının kenarı kıvrıldı.
"Burası misafir odası,"dedi.
"Bir süre burda yatıcaksın. Gün içinde kalın kilitli olucak," dolabın yanındaki kapıyı gösterdi.
"Tuvalet orda. Yemek saatlerinde yemek getireceğim."elini indirdi.
Poşeti açtı. Sözünde durmuştu...

Poşetten çıkarttığı tasmayı yatağa koydu. Sonra da kelepçekeri koydu...

Boynuma doğru yöneldiğinde, rahatça çıkarsın diye kafamı kaldırdım.

Gelen klik sesiyle tasmanın kilidini açtığını anladım. Tasma tamamen boynumdan çıkınca, rahat bir nefes aldım.
Yataktaki, tüylü-siyah tasmayı alıp boynuma doladı. Tasmanın ucunda, yuvarlak içi boş bir çember vardı.
Arkasında ise kilit yeri vardı.

Efendim tasmanın kilidini taktığında
"Ayağını uzat"dedi. Dediğini yapıp ayağımı yatağa uzattım.
Bileklerimdeki kelepçeleri kilidinden çıkarttı ve attı. Onun yerine, boynumdaki gibi ama çengeli olmayan tüylü-siyah bir kelepçe taktı.
Diğer bileğime de aynısını yaptıktan sonra işi bitmişti.

O ana kadar, çorap giymediğimi farketmedim.

Yüzümde buruk bir gülümseme vardı.
Artık, daha rahat nefes alıyordum.

Efendim, dudaklarıma eğilip bir öpücük bıraktı.

İlk gün olanlardan sonra bu hareketlerine utanmamaya başlamıştım.

Utanmamam onu sinir etmiş gibi, eğilip tekrar öptü. Utanmak bir yana dursun şaşkınıkla bakınca, hırsla nefes aldı.

Elleri kol bileklerimden tutup ben yatağa ittiğinde, üzerime eğildi.

Bu sefer, diliyle öpmeye başlayınca karşılık vermiştim. Ama hareketleri çok hızlı ve sert olduğu için, ona ayak uydurmakta zorlanıyordum.

Soluklanmak için dudaklarımdan ayrıldığında, nefes nefese "E Efendim, yavaş olun lütfen" dedim, sesim kısık olduğu için yalvarır gibi çıkmıştı.

Tekrar dudaklarımı öpmek yerine, dudağımın kenarını emdi.
Beklenmedik hareketiyle inledim.
Sağ bacağını, bacaklarımın arasın alıp, diz kapağı ile kasıklarıma bastırdığında yüksek sesle inledim. Bacağını ileri geri hareket ettirirken, kadınlığımdaki ıslaklığı yayıyordu. Bu da dokunma ihtiyacı veriyordu. Ama bileklerimi tuttuğu için altında kıvranmak dışında başka bir şey yapamıyorum.

Taçsız Prenses (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin