Bölüm | 37

9.5K 503 113
                                    

AŞM| Bölüm: 37

Mükemmel değildim ben, saf iyilikle ve doğruyla dolu değildim. İnsandım ben, hata yapabilen, yanlış kararlar alan, zorlanan, devam etmek için çabalayan. İkinci bir şansı hiç mi hak etmezdi insan?

Anna Meryem Aksel

Kara kara ne yapacağımı düşünürken üzerime dikilmiş bakışların farkındaydım. Bilhassa Rahşan Hanım dakikalardır gözlerini kısmış, dikkatle beni izliyordu. Kadın cin gibiydi, gözünden hiçbir şey kaçmıyordu! Eve geldiğimde neyse ki evde Seyyid Han yoktu. Birkaç saat bana asla yüz vermeyen kızımla ilgilenmiş bir müddet onunla vakit geçirmiştim ve her ne kadar istemesem de gün tabii ki bitmiş, akşam gelip çatmıştı.

Şimdi ne yapacaksın acaba?

Akşam yemeği için sofrayı kuran Defne ve Yasemin'i izlerken diken üzerinde oturuyordum. Gözüm bir salonun kapısında bir cam duvardan görünen bahçedeydi. Nitekim her an Seyyid Han salonun kapısından içeriye girebilir ve canıma okuyabilirdi. Ondan korktuğum yoktu sadece... Ah, hayır! Şu anda ondan deli gibi korkuyordum.

Damarına bastığım anda beni kendi elleriyle götürür cezaevine tıkardı. Bundan yana kuşkum yoktu, çünkü adam kendi ağzıyla söylemişti. Alparslan ile aramda onun sandığı türden bir ilişkinin olması mümkün değildi. Lâkin Seyyid Han Cihanşah bunu bir türlü anlamıyordu. Bir kadınla bir erkek sadece arkadaş olamaz mıydı yani? Tamam kabul, resmî nikâhlı kocamdı o benim! Ama aramızdaki ilişki bir anlaşmadan ibaretti, Seyyid Han bunu gayet iyi biliyordu.

"Ne yaptın sen yine?" Salonun kapısına dikmiş olduğum bakışlarımı Rahşan Hanım'a çevirdiğimde, "Ne," diye sordum gayriihtiyari. Gözlerini kısarak bana bakarken, "Bir halt yemişsin belli," dedi Rahşan Hanım kendinden emin bir şekilde. "Eve geldiğinden beri gözün kapıda, tetikte oturuyorsun. Bu sefer ne yaptın, anlat hadi!"

"Öyle bir konuşuyorsunuz ki sanki her gün başka bir halt yiyormuşum gibi," dediğimde homurdanarak kafamı çevirdim. Zühal, Süreyya ve diğerleri de Rahşan Hanım'la aynı fikirde olacaklar ki imalı bakışlarla beni süzüyorlardı. "Bakmayın öyle dik dik," dedim oturduğum yerden rahatsız bir şekilde kıpırdarken. "Hiçbir şey yapmadım ben! Niye inanmıyorsunuz bana?"

"Senin böyle süt dökmüş kuzu gibi oturman hayra alâmet değil de ondan," dedi Zühal alaylı bir şekilde bana gülerken. Süreyya ve kızı bakışlarını kaçırdı, kafasını çevirdi, gülmemek için kendini zor tutuyordu sanki. Benimle eğleniyorlar mıydı? "Dayımın arabası kapıda," dedi Gazel, annesi gibi keyifli bir şekilde gülerek arkasına yaslanırken. Bacak bacak üstüne attı, oturduğu yere biraz daha kuruldu. "Birazdan anlarız ne yaptığını."

Önce cam duvardan bahçeye baktım ki gördüğüm şeyle istemsiz bir şekilde yutkundum. Nitekim gerçekten de Seyyid Han'ın aracı oradaydı, daha da kötüsü ne arabanın içinde ne de bahçede kimseler yoktu. İçeriye mi girmişti? "Ben en iyisi bir İsrâ'ya bakayım," dedim oturduğum yerden hızlıca ayağa fırlarken. "Huysuzdu sanki, hasta falan olabilir, kontrol edeyim."

"Uyuyalı yarım saat ancak oldu," dedi Rahşan Hanım. "Şimdi uyanmaz o, boşuna kendini kandırma."

"Uyanmasın," dediğimde tek kaşını kaldırarak bana baktı Rahşan Hanım. "Annesi olarak kızımın yanında olmak istiyorum, olamaz mı?"

"Kaçmak için bahane arıyor anneanne," diye lafa atlayan kişi tabii ki Gazel'den başkası değildi. Cadıların kraliçesi bir beni sevemedi zaten! "Bahane değil," dedim ona terslenerek. "Ayrıca kızımın yanına gitmek için bahaneye ihtiyacım yok, yarım akıllı!"

"Kızın seni yanında istemiyor ki," dedi Gazel beni akşam akşam delirtmeye yeminli gibi. "Asıl sen yanına gidersen huysuzlanır." Sinirle nefesimi verdiğimde ters ters ona baktım. "Sana ne," diye tısladım dişlerimin arasından. "Benim kızım o, ben doğurdum. Beni ister ya da istemez, aramızdaki ilişkiden sana ne kıt beyinli! Kendi işine baksana sen, parazit gibi her yere burnunu sokuyorsun."

ALABORA | Şah & Mat ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin