Mathew bir müddet aklına gelen birkaç dizeyi kağıda dökmeye çalıştıktan sonra saçulan kağıtlara aldırış etmeyerek eski çizimlerini karıştırıp hatırında kalan o gözleri bulduğunda kağıdı önüne uzatarak ardına yaslandı. Altı yüz on dört... Evans aynı kişi olabilir miydi? Genç adam elini çenesine ritmik hareketler ile vurarak düşünürken öncelikle kahyaya hitap edeceği bir isin arayışına girdi ve çok düşünmeden Elizabeth'in kısaltılmış hali olan Lizzyde karar kıldı. Evin içinde dolanan Lisa ismi tüylerini diken diken etmek için oldukça yeterliydi. Sırf ismi yüzünden onu kapı dışına göndermek de öyle lakin Mathew takılmıştı bir kere kadının manastırda ona mektubu uzatan küçük kız olup olmadığını öğrenmek zorundaydı. Şayet öyle ise bu kalması için yeterliydi. Ekmek bulamadığı için odadan atılan o ufaklığın büyüyüp yetişkin olduğunu görmek güzel bir duyguydu. Hayatının belli evrelerinde onubdüşünmüş yaşayıp yaşamadığını merak etmişti öyleki Wolsingham da kayıtlara baktıracak kadar. Mathew o dönem mektubu babasına verdiğinde bu sorun ile ilgilenmesi için çok ısrarcı olmuştu. Genç adam karşısında duran gözlere dudak bükerek bakarken kapısı tıklatıldığında kağıdın üzerinden girişe baktı. "Gir! "
Lisa ellerini nereye koyacağını bilemeyerek bekledi ve talimatı aldığı vakit önünde bir etmeye karar verdi. Genç kız ilk iş mutfakta yemek yerken çalışanlar ile tanışmış sorunlarını dinlemişti. Hizmetlilerde yetersizlik olduğu aşikardı. Kapıyı açıp elini yeniden diğerinin üzerine koyarak içeri girdi tam birkaç adım atmıştı ki kontun set sesi ile olduğu yerde kaldı.
”Dur orada! ” Mathew içeri giren kahyanın gözlerine ardından elindeki kağıda bakarak kaşlarını kaldırdı. Genç adam o yaşlarda da güzel çizim yapardı ve aynı gözler şu dakika karşısındaydı. Bir kağıda bir kadına bakarak incelemesini tamamlaması ardından elindekini ters çevirip bacak bacak üzerine attı. "Bu kalede kalmaya devam edeceksen ki buna henüz karar vermedim... Yemekten sonra rahatdız edilmekten nefret ederim. "
"Üzgünüm efendim, daha sonra gelirim"
"Dur! " Genç adam parmağıyla kafını çağırırken üzerine giydiği koyu mavi sade elbisenin önüne bağladığı beyaz cepliğe bakmaktaydı. Hatırında kalan kızın beyaza çalan sarı saçları vardı bu kadın ise kumraldı. "Bir kere geldin artık"
Lisa gözlerini çokça kırparak çenesine hakim olmaya çalıştı. Bayan Porter hoş usluplar ile karşılaşmayacağını ona söylemişti lakin bu tavır kesinlikle berbattı. Genç kız çenesini yukarı kaldırdığını fark ettiğinde yüzünü eğerek derin bir nefes aldı ve yere saçılmış kağıtlara baktı lakin konuşmadı.
"Varlığını hatırlatmak için mi geldin yoksa söyleyeceklerin mi var"
"A-aşağıda yemek-"
"Teklemeden konuş Lizzy"
Lizzy? Lisa adama baktı. Adıyla olan derdi neydi bilmiyordu. Belkide Elisabeth karşıtı bir soydan geliyordu ya da İdam hükmü giyen İskoç Kraliçe Marry büyükannesi falandı. "Aşağıda yemek yerken çalışanlar ile tanıştım ve siz kalıp kalmayacağımı düşünürken bende sanırım birkaö sorun ile meşgul oldum. "
"Sorun... " Mathew kafa salladı. "Çalışan sayısından bahsedeceksen ki bu cümleleri ayda bir duyduğumu var sayarsak benim için gayet yeterliler"
"Görebiliyorum" Lisa dudaklarını birbirine sıkıca bastırarak çenesini kapatmaya çalıştı.
Mathew ise kadının dikkatini çeken yerdeki kağıtlara bakıp boğazını temizledi. "İnsan sevmem"
"Anlıyorum" Genç kız bu defa kelimeyi hayret ile çıkardı ağzından. Bu denli net bir cevap beklememişti.
Mathew gözleri açılan ve dahada irileşen kahyanın haline karşın neredeyse gülecekti. "Başka? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN ARDINDA
RandomMATHEW HAKLIYDI, İNSAN NE İÇİN HEP KARANLIK OLANI GÖRÜYORDU? BELKİ DE KENDİMİZLE YÜZLEŞMEYİ KARANLIK OLANA TERCİH ETTİĞİMİZ İÇİN,. BELKİ DAHA DİKKATLİ BAKARSAK ORADA, KARANLIĞIN ARDINDA, KAYBETTİĞİMİZ DUYGULARIMIZI BULABİLİRDİK...