1 Hafta Sonra
Mathew ön bahçeye bakan geniş salondaki çay masasında yazmaya çalıştığı yeni sayfalar ile boğuşurken Victor'un salona girip ona yaklaşması üzerine yeni bir kağıt çekip yazdıkları üzerine koyarak örttü. Açıkçası okusun istemezdi. Bu sayfalar onun ruhunu, kimseye anlatamadıklarını döktüğü gizli bir sandık gibiydi.
"Tünaydın ağabey. Bakıyorum hala işler ile meşgulsün."
"Öyle görünüyor."
"Sıkıcı görünüyor..." Victor elini sarı saçları arasından geçirip sırıttı.
"Bir yere mi gidiyorsun Victor?"
"Cullomton'a gideceğim. Saygıdeğer Baron Fletcher ile görüşmemiz gereken bir takım hususlar mevcut. Sonrasında ise geçen gün gelen Andrew Evans'ın evine gidip yeni kahyamızı orada bulup bulamayacağımızı kontrol edeceğim. " Victor açıkçası adamın bahsettiği Elizabeth adındaki kadını alıp buraya getirecekti. Lakin Mathewin bunu bilmesine şu an için gerek yoktu. Bileceği zaman yüzünde oluşacak olan yüz ifadesini eğlenceli bulabileceğini düşünmekteydi. Açıkçası ne olduğu dahi belli olmayan o adamdan yine ne olduğunu tam olarak bilmediği bir kadını kahyalığa oturtmak mantıklı değildi lakin Mathew kısa sürede belki iki gün içinde onu kovalayacağından pek sorun değildi.
"Ne zamandır yeni bir kahyamız var?" Mathew kardeşinin umursamaz tavrı ile omuz silkişine karşın önüne baktı. "Doğrusu pek de ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum. "
"Yanılıyorsunuz Lord Wellington. Kale küflenmeye yüz tuttu ve kaçırıp gönderdikleriniz sayesinde tüm iş üzerime yıkıldı. İhtiyacımız yok derken kastettiğiniz benim varlığım bilincindeyim. Ya da belki de beni de Londraya geri kaçırmak niyetindesiniz..." Victor göz devirdi.
"Seni bir yere göndermeye çalıştığım yok kardeşim. Eğer isteseydim ima etmez emrederdim." Mathew sakin bir ifade ile Victorun yüzüne baktı lakin kendisine çatılan kaşlar sıkıp gevşetilen çene kemikleri ile karşılaştığında onu yumuşatmak adına güldü. "Alınma... Sen olmasan ben ne yapardım. Bu arada... Lord Fletcher'a bizzat söylemek istediğim şeyler olduğundan seninle geleceğim. "
"Güzel... Ben düzeltmeye çalıştıkça sen batırmak niyetindesin anlaşılan...Ömrüm boyunca peşini toplamayacağım." Genç adam kaş çatmaya devam ederek odadan çıktı. İmaları altındaki gerçeklik payını bilmese belki gülümseyebilirdi lakin Mathew kesinlikle ayak işlerini ona yaptırmaktan haz alıyordu. Elisabeth adı kesinlikle bir müddet ortadan kaybolmasına neden olacaktı.
---
Nal sesleri duyulduğu vakit Lisa başını kaldırıp camdan yana baktı. Ufaklıklar cama koşturarak kıkırdaşmaya ve aralarında fısıldaşmaya başladıklarında Lisa dudak bükerek onların fırfırlı elbiseletinin kurdelelerini inceledi. "Çok ayıp gözetlemeyin! "
"Bayan Elizabeth! Sanırım seni almaya bir prens geldi" Clarissa sarı buklelerini eline doladı.
"Çok güzel arabalar... Yeni boyanmış ve atların kıyafetleti var. Armaları bile"
"Ya uşaklar"
"Kızlar! "
Lisa dilini şaklatıp ayağa kalkarak cama foğru yürüdü. İki araba bahçe önünde durmuş birkaç asker atları üzerindeydi. Genç kız göz ucutla beyaz peruklu uşakların üzerindeki mavi tuniklere ve armalı pelerinlerine baktı. Demek bir kontun herşeyi merasim ileydi. Lisa astığı suratını toplamaya çabalayarak yeniden kızlara baktı. "Hadi sarılma vakti.
" O prens ile evlenecek misin Lisa? "
"Hayır o bir prens değil ve ben de o raya kahya olarak gidiyorum yani bir çalışanım. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN ARDINDA
De TodoMATHEW HAKLIYDI, İNSAN NE İÇİN HEP KARANLIK OLANI GÖRÜYORDU? BELKİ DE KENDİMİZLE YÜZLEŞMEYİ KARANLIK OLANA TERCİH ETTİĞİMİZ İÇİN,. BELKİ DAHA DİKKATLİ BAKARSAK ORADA, KARANLIĞIN ARDINDA, KAYBETTİĞİMİZ DUYGULARIMIZI BULABİLİRDİK...