Yaz gelmişti, havalar gerektiğinden fazla sıcaktı ama eğer ki Fethiye gibi bir şehirdeyseniz buna değerdi. Bu şehirden asla gitmek istemiyordum. Elimde olsa üniversiteyi bile burada okurdum.
Arya ile birlikte her zamanki gibi sahildeydik. Doğukan herhalde buralarda olurum demişti ama düşündüğümüz gibi başka bir şehire gitmişti. Doğukanın herhaldesi her zaman için hayırı işaret ederdi.
"Güneş hadi şu grupla beraber voleybol oynayalım." Kapalı gözlerimi açıp yan tarafımızdaki voleybol oynayan gruba baktım.
Maşallah hepside 1.90 boylarında iri yarı yunan tanrısını andıran adamlardı. Aralarında bi kaç kız vardı sadece, bence bizimde katılmamızda bir sorun olmazdı.
Aryaya döndüğümde benimle aynı şeyleri düşündüğünü anlayabilmiştim. "Geçen seneki ruslardan sonra bidaha yaz aşkı kaldırabilir miyiz sence Arya?" Derin yaramdı o rus çocuk, geçen sene gelmişlerdi bütün yazı beraber geçirmiştik. Sonra yaz bitince gitmişlerdi, ulaşabileceğim hiçbir kaynak bırakmamıştı o yüzden bidaha bulamamıştım onu.
"Yaa hadi kalk bir şey olmaz. Genciz, güzeliz. O ruslardan on tane daha buluruz, hadi itiraz etme. Hem birazcık oynar döneriz geri."
Valla hiçte hayır demeyecektim. Kafamı sallayıp olduğum yerden kalktım. Aryayla beraber cocuklara doğru ilerlemeye başladık.
Bizden tarafa doğru bir top geliyordu, sanırım vuran kişi sayı kazanmıştı. Top yere düşmeden koşarak topa vurdum, bu sefer sayıyı onlar değil biz almıştık. Gelen topa şaşkınlıkla bakarlarken bizi farkettiler. Evet, işte simdi dikkatlerini çekmiştik işte.
"Sanırım bu kazandırdığım sayı karşılığında sizinle beraber oynamamıza izin verirsiniz ha?"
Hepside birbirlerine bakıp gülümsediler. "Tabi, zaten bir taraf iki kişi eksikti. Eşitlenmiş oluruz." Bu sefer gülümseyen taraf Arya ve bendim. Aryayla gösterdikleri yerlere geçip oyunu oynamaya başladık.
Arya voleybolda benden daha iyiydi, onun sayesinde bir çok sayı kazanmıştık. Yaklaşık yarım saat kadar oynadıktan sonra, kazanan karşı taraftı.
En başından bizden daha yüksek puanları olduğu için maçı çevirmeyi başaramamıştık. Ama çok eglenceli ve rekabetli bir maç olmuştu.
"Ee bunun üstüne bi denize girilir bence." Takımdan birisi teklifini sunmuştu. Sarışın, uzun boylu bi çocuktu. Adının Samuel olduğunu söylemişti.
Yarı Türk yarı İspanyol olduğu için yazlarını hep buralarda geçiriyormuş. Valla kaç senedir buralardayım, böylesi yakışıklı çocuğu ilk defa görüyordum buralarda.
Grupça herkes onayladığı için denize kadar yarış yapmaya karar vermiştik. Kum dehşet sıcaktı ve biz ayakkabılarımız olmadan koşacaktık.
Aralarından birisi "Let's Go"diye bağırdıktan sonra herkes koşmaya başlamıştı. Ayaklarımın altı cayır cayır ateş alıyordu ama ona rağmen koşmaya devam ettim.
Aryayla neredeyse eşit gidiyorduk, Samuel çoktan bizi geçmişti bile. Diğerleri ise biraz arkamızdan hızla koşarak bize yaklaşıyorlardı.
Bitiş çizgisine vardığımızda hiç beklemeden denizin içine girdik. Sudan kafamı çıkardığımda Aryanın kahkaha attığını gördüm. "Arkadan gelenlerin yüzlerini görmen gerekirdi Güneş. Bi tanesi sıcaktan kıpkırmızı olmuştu." Kafamı etrafıma çevirdiğimde herkesin eğlendiğini gördüm.
Ancak samuel hala ortalıklarda yoktu, denize girdiğini görmüştüm ancak geri çıkmamıştı. "Where is Samuel? (Samuel nerede?)" aralarından birisi benimle aynı şeyleri düşünüyor olacakki samuelin nerede olduğunu sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ AĞAÇ DALLARI
Teen FictionAile ağacı, baba ise çınarı temsil ederdi. Benim çınarım yıkılmış dallarım ise kurumuştu. Yayımlanma tarihi: 24/01/24