Bu bölüm Arayanın ağzından yazılacak, Demirhan ile tanışmalarının olduğu bir bölüm olucak.
Yıldıza basmayı unutmayın 💗
─── ⋆⋅☆⋅⋆ ──Hayat size gülmediğinde, kendiniz için liman ararsınız. Hayatın güldürmediği yüzü başka birisi güldürsün istersiniz, beklentiler içine girersiniz.
Babam öldüğünden sonra her şey çok değişti, bütün hayatım, bütün düzenim, psikolojim. Hepsi yerlebir oldu.
Ben Güneşi şimdi daha iyi anlıyordum, neden bir veda bile etmeden gittiğini, neden her şeyden kaçtığını. Hepsini daha iyi anlıyordum.
Babam gitmişti, hayat bana gülmemişti. Bende gülmek için, en çokta yaşayabilmek için Tanere sığınmıştım.
Tanerle aşk kitabından fırlamış gibi bir tanışmamız olmuştu, bir gün maça gittiğimde tatsız bir tartışma çıkmıştı taraflar arasında.
Su şişeleri, bardaklar ve daha tahmin edemeyeceğiniz türden şeyler havada uçuşmaya başlamıştı.
Arkadaşımın kardeşi panik atak olduğu için kendimden önce onu düşünüp üzerine siper olmuştum.
Ben bir yandan ağlıyor bir yandanda arkadaşımın kardeşine siper olmaya çalışıyordum.
Tartışma birazda olsa sakinleşmişti ama biz hala etkisindeydik, ağlamam dinmemiş haldeydi.
O sırada Taner karşı takımın oyuncusuydu, her şeye rağmen bana gelip su vermişti. Ben tabiki ağlama krizimden hiçbir şey farketmemiştim ama eve döndüğümüzde arkadaşlarım her şeyi anlatmışlardı.
İlgimi çektiği için araştırıp bulmuştum Taneri ve şuan 3 senelik ilişkimiz vardı. Tüm hayatım artık Tanerdi.
Babam gidince tek sığınağım o olmuştu.
Ben babam ölünce onun hatırası olan dükkanı açmak için Artvine taşınmıştım. Tanerlede orada tanışmıştık.
Şimdi hazırlanmış ve evden çıkmıştım, ona süpriz yapacaktım. Konumundan nerede olduğunu görebiliyordum, bana çok yakın bir yerdeydi.
"Çırptım çırptım, sana kek yaptımm." Şarkı söyleyerek kaldırımdan ilerliyordum. Tanerle beraber yemek için ona kek yapmıştım.
Yaptığım kekleri hep çok severdi.
Kafenin olduğu yere geldiğimde karşımda gördüğüm görüntü ile elimdeki poşeti yere düşürdüm.
Taner başka bir kadınla sarılıp dudaklarından öpmüştü, kız ile vedalaştıktan sonra yoluna ilerlemeye devam etti.
Elim ayağım titremeye başlamıştı, gözlerim kararıyordu, güvendiğim liman şimdi başka birine aitti.
Kafamı dik tutarak ağlamamaya çalıştım, hemen olduğum yerde durmayı bırakıp yürümeye başladım.
Nereye gidiyordum bilmiyorum ama buradan uzaklaşmak istiyordum, uzun bi süre kendime gelemeyecektim sanırım.
Beni asla terk etmeyecekti, bana hem baban hem sevgilin olurum demişti. Şimdi bütün sözler yalan olmuştu, koca bir yalan.
Salak kafam inanmıştım söylediği her söze, aşkla bakan gözlerine, yılan gibi zehirli olan ama bana tatlı bir şerbet gibi gelen o sözlerine. Her şeye inanmıştım.
Arkamdan Arya diye bağırdığını duydum, durmayacaktım, gidecektim, bakmayacaktım bile yüzüne, bakarsam biliyordum ki affederdim, bakışları beni tekrardan ele geçirirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ AĞAÇ DALLARI
JugendliteraturAile ağacı, baba ise çınarı temsil ederdi. Benim çınarım yıkılmış dallarım ise kurumuştu. Yayımlanma tarihi: 24/01/24