Kabul etmek

473 31 58
                                    


"Sevgilim ol Hwang Hyunjin."

Minho'nun dudaklarında asılı kalan gözleri, bu cümleler ile birlikte gözlerine çıkma cesareti gösterebilmişti.

Şu an bulunduğu anın bir şaka olmamasını dilemişti Hyunjin. Kendisini kapı ile arasına alıp, belini tişörtünün üzerinden okşayan bu adam, içindeki bütün dürtüleri uyandırıyordu.

Ortamda ne bir kavga ne de bir kaos hâkimdi. Sadece birbirlerinin gözlerine mühürlenmiş gibi bakan iki bedene ev sahipliği yapıyordu bu oda.

Hani derler ya; "Kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerde; iş gözlere düşer." diye. O söz belki bizim için bu anda çok bir şey ifade etmese de, onların dünyasında bir çok anlama geliyordu.

Sevdiğine derin derin bakıyor, gözleri; Dudakları ve gözü arasında mekik okuyordu Minho'nun. Sevdiğinin gözlerine değen -kendi gözleri hariç- bütün hareleri yakmak istemişti o an Minho. Sevdiğinin dudaklarına asılan -kendi dudakları hariç- bütün dudakları parçalamak istemişti o an. Tanrı aşkına! Bu çocuk o'na bütün duyguları tek bir anda yaşatıyordu.

Sonunda Minho'nun gözlerinden ayrılan gözleri ile beraber artık konuşması gerektiğini fark etmişti Hyunjin. Sert bir yutkunmadan sonra dudaklarını yalayıp Minho'nun zaten öpmek için bahane aradığı dudaklarını daha da ön plana çıkartmıştı.

"Hocam, siz.. yani ne dediğinizin farkında mısınız?" Hyunjin kızarmış yanakları ile utana sıkıla kurmuştu bu cümleyi. Minho ise Hyunjin'in bu söylediklerine karşı belini daha çok sıkıp Hyunjin'i kapıya daha fazla yaslamıştı. Tabii Hyunjin'in neredeyse üzerinde olan bedeni de Hyunjin ile beraber ileri doğru atılmıştı.

"Farkındayım, Hiç olmadığım kadar hemde." Hyunjin'in çenesini yukarı kaldırmıştı ve gözlerinin içine baka baka bu cümleleri sıralamaktan asla çekinmemişti.

"Sen bunun ne kadar farkındasın bilmiyorum ama seni seviyorum karanlık gecelerimin en parlak yıldızı. Bir gün bile seni göremesem ölecek gibi hissediyorum. Sen yanımda iken bile seni özlüyorum. Yakınımdasın fakat sarılamıyorum. Yanı başımdasın fakat öpemiyorum. Sevgim ile büyüttüm seni Hyunjin. Yanımda olduğun hâlde seni öyle çok özlüyorum ki, nefes alamadığım anlar oluyor. Senin çok sevdiğin haftasonu tatillerinin gelmemesi için her gün dua ediyordum ben. Çünkü sebebi belli.. Göremezdim o tatillerde seni. En büyük işkenceydi sensizlik. Bazen mental açıdan çöktüğüm anlar olurdu ve sadece seni isterdim; kokunu, gülümsemeni ve sayamayacağım bir sürü güzel özelliğini. En çok da kokuna ihtiyaç duyardım fakat yanıma bile gelmezdin sen. Rüzgarın kokunu bana getirememesi öylesine büyük bir acıydı ki ağlamamak için zor tutardım kendimi. Hep uzaktan izledim seni ama biliyor musun, o bile iyi geldi bana. Bana şu an bakan gözlerinin şok ile değil, aşk ile parlamasını istiyorum. Senin yanında nefes aldığımda sanki hayatımda saniyeler eksiliyormuş gibi değil de yıllar ekleniyormuş gibi hissediyorum. İzin ver bana, bu izni istiyorum senden, Hyunjin. Çünkü artık sabredemiyorum."

Öyle bir söylüyordu ki bu cümleleri Minho, Hyunjin'e bir yandan şiir gibi bir yandan da acı verici geliyordu. Şiir gibi geliyordu bu an, çünkü öylesine güzel konuşuyordu ki bu adam, karşısında adeta eriyordu. Aşk dolu bakıyordu. Hyunjin hayatı boyunca aşka inanmamış, yalan olduğunu sürekli öne sürmüş ve aşka inananlarında bir aptaldan farkları olmadıklarını söylemişti fakat şu an kendisine adeta 'Ben bir aptalım.' demek istiyordu. Karşısındaki adam çok güzel seviyordu ve bu aşkı karşılıksız bırakmak istemiyordu.

Bu an o'na acı da veriyordu, çünkü iğrenmişti kendisinden. Kendini bu kadar güzel seven bir adam var iken neden görememişti onu? Kördü bunu anlamıştı ve de sağırdı bunu da anlamıştı. Gözlerine baksanız direkt aşık olduğunu anlayabileceğiniz bir adamın gözlerini görmemişti, bu körlüktü. Kendisine her zaman şaka ile karışık da olsa güzel sözler ile şımartan, hep kendisini güldüren ve  gülümsemesini sağlayan bu güzel sözlerin altında neler yattığını umursamamıştı, bu yüzden sağırdı.

Hyunho-Against Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin