Söz vermek

216 15 143
                                    


~Tut elimi bur'dan gidelim.
Olmaz demeden, dinle beni bi'

"Lia ile keyfen sevgili olmadım, Hyunjin. O beni tehdit etti."

Kulaklarımın uğuldadığını hissediyordum. Yıllardır aramıza duvar ördüren, birbirimizi görünce heyecanlanacağımız yerde kalplerimizi ağrıtan o yaşanmışlıklar sadece basit bir tehditten mi ibaretti?

Gözüm o sırada Minho'ya kaydı. Ne kadar da yorgun bakıyordu.. Ne kadar acı çekmişti.

Keşke dinleseydim diye düşünmüştüm o an, keşke dinleseydim de bu halde olmasaydık. Yıllardır suçu Minho'ya atarken ne düşünüyordum acaba. İstemsizce gözlerim dolmuştu. Neler yaşamıştık böyle, Neler yaşatmıştım böyle?

Konuşmayı unutmuştum sanki. Kendime gelemiyordum. Gözlerim hızla doluyordu. Yıllardır inandığım şey yalan mıydı? Hâlâ bunu sorgulamam ile titrek bir nefes verdim. Uzun yıllar sonra bu konuşmayı dinleyecek olmam neyi değiştirecekti? Zamanında dinlemem gerekiyordu.

Dudaklarımdan sadece "Ne?" nidası çıkmıştı titreyen sesimle. Minho ise ortama buruk bir gülümseme sunmuş ve konuşmaya başlamıştı yorgun, halsiz sesiyle.

"Duydun işte, tehdit etti beni. Okula, birbirimiz ile sevgili olduğumuzu duyuracağını söyledi." Bu sözler kaşlarımı çatmama neden olmuştu.

"Sorun değildi, Hyunjin. Gerçekten sorun değildi. Keşke sadece bununla sınırlı olsaydı. Kardeşinin sırrını yayacağını da söylemişti.." bununla beraber titrek bir nefes almıştı. Ellerimin arasındaki elleri titriyordu. Cesaret vermek istermiş gibi daha da sarmıştım o elleri. Yıllardır susmuştu benim yüzümden. Şimdi ise konuşması lazımdı.

"Ne kadar denesemde başaramadım. O sırrı yaymaması için her şeyi yaptım ve beceremedim. Yaydı o sırrı. Onunla yaptığım sahte ilişki boşaydı. Sen Chae'nin odasında ağlarken Lia ile konuşmak için bahçeye inmiştim. O an sinirimden seni düşünemeyip direkt Lia'nın yanına gittiğim için özür dilerim.." cümlesini bitiremeden hıçkırarak ağlaması bir olmuştu. Ellerimi ellerinden ayırmış, gözlerindeki yaşları silmiştim. Bununla beraber daha da ağlaması bir olmuştu. Sanki yıllardır ağlamak için ufak bir ilgiyi bekliyormuş gibiydi.

Ellerimi beline yerleştirmiş ve göğüsüme yaslanmasını sağlamıştım. Yumuşak saçları çeneme gelirken burnumu saçlarına sürttüm. Kokusu bile değişmişti. Eskiden sert ve ağır parfümler kullanırken şu an ise yeni doğmuş bir bebek gibi kokuyordu. İtiraf etmek gerekirse bu kokuyu daha çok sevmiştim. Burnumu yasladığım saçlara defalarca küçük öpücükler bıraktıktan sonra Minho'yu yaslandığı göğüsümden ayırıp, gözyaşlarını öpmüştüm. O'na ağlamak hiç yakışmıyordu ve benim yüzümden bu hâlde olduğunu bilmek, acıların en büyüğünü yaşatıyordu bana.

"Kendini zorlama, bebeğim. Tamam geçmiş geçmişte kaldı ve biz bunu düzelteceğiz tamam mı? Endişelenme." Kafamı boynuna yaslayarak söylemiştim bu sözleri.

Son kez boynuna bir öpücük bırakmış ve bakışlarımı yüzüne çıkarmıştım. O kadar anlamlı ve o kadar minnettar bakıyordu ki eridiğimi hissettim.

Gözünün önüne düşen saçları kulağının arkasına sıkıştırmış ve "Sen burada uyu bebeğim. Ben test sonuçlarını almaya gideyim." Demiştim. Kaşları çatılmış ve kolumu daha da sıkı tutmaya çalışmıştı.

"Hayır gitme, Hyun." Dudaklarını büzerek konuşması ve gözlerine zâfım olduğunu bilmesiyle kedi bakışlarını atmayı unutmamıştı tabii ki de.

Ortama ufak bir kahkaha bıraktıktan sonra büzülmüş dudaklara uzun ve tutkulu bir öpücük bırakmıştım. Bununla beraber Minho'nun kızarması ve şoka girmiş bir şekilde bana bakması bir olmuştu.

Hyunho-Against Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin