Yıllar mı geçmiş?

201 18 182
                                    


~Yıllar geçmiş üstümüzden
Geç kaldık işte sırf bu yüzden..

15 yıl sonra..

Bazı aşklar bitmiş, bazı aşklar yeşermişti. Hayat bazıları için güzel, bazıları için ise hâlâ nefret doluydu ama değişmeyen tek bir şey var ise; o da gerçek aşk acılarının hâlâ devam etmesiydi.

Okuduğum kitaptaki yazı duraklamamı sağladı. O'nu ne kadar unutmaya çalışsamda boştu. Yıllar geçmiş üzerimizden.. nasıl seni hâlâ hatırlayabilirim ki, Hyunjin?

Düşüncelerim üzerime ağır ağır gelirken derin bir nefes vermiştim. Düşünmekten kesinlikle nefret ediyordum ama kendimi sürekli düşünürken buluyorum. Hoş, uyumadan önce de nefret edecek çoğu şey gelirdi aklıma ama günün sonunda yine kendimden nefret ederdim.

"Minho, ne yapıyorsun burada?" Diye bana seslenen babamın sesiyle kafamı hemen kapı tarafına çevirmiştim. Ne ara gelmişti?

"Randevu saatime daha varmış, evden alelacele çıktığım için fark etmemiştim. Ben de buraya geleyim dedim." Demiştim mahcup bir sesle. Uyandığım gibi gelişigüzel hazırlanıp hastaneye gelmiştim. Bu yüzden saate bakacak vaktim olmamıştı. Saate baktığımdaysa 2 saat erkenden geldiğimi görmüş ve sıkıntıdan babamın odasına gelmiştim.

Babam kapıyı kapatmış ve yanıma gelip sarılmıştı. "İyileşeceksin, biliyorsun değil mi? Seni yönlendirdiğim doktor hastanemizdeki en iyi cerrahlardan biri. İşinde oldukça iyidir." Demişti kafasını boynuma yaslayarak. Beni kaybetmekten çok korkuyordu.

"Baba.. iyileşeceğime inanmadığını biliyorsun." Demiştim sessiz ve istemsizce umutsuz çıkan sesimle. Babam ise kafasını yasladığı boynumdan kaldırmış ve üzgün gözler ile beni izlemeye başlamıştı.

"Minho, neden böylesin sen? 10 yılda ne değişti? Eskiden yüzünden gülüşün eksilmezdi şimdi ise.. bitik gibisin." Bu kelimeleri seçerken sanki beni kırmamak için özene bezene konuşuyordu.

"Baba, söylediğim gibi hiçbir şey yok. Ben, aynı benim işte." Demiştim. Yalan söylediğim oldukça belliydi ama aklıma söyleyecek başka bi' şey gelmemişti.

Babam ise benden ayrılmış ve boş odada yankılanan histerik bir kahkaha atmıştı. "Dalga mı geçiyorsun, Minho?! Nasıl bir şey yok? Eskiden yaşamayı ve hayatı seven deli dolu bir çocuktun. Şimdi ise ölümün ucundasın ve bundan kurtulmak için hiçbir şey yapmadın! Ben ikna etmeseydim seni, hastanede olmak yerine evde duruyor olurdun!" Sanki yüzüme bazı gerçekleri tükürüyordu. Üzgünüm baba, böyle olmayı ben istemedim..

Titrek bir nefes almıştım. Yıllardır kaçtığım gerçekleri babamın yüzüme vurması, deli gibi ağlamak istememe neden olmuştu ama kendimi tutmalıydım. Evet, geçirdiğim anksiyete krizleri bitmişti ve ağlamamam gerekiyordu.

Babam hafifçe dolmakta olan gözlerimi fark etmiş olmalı ki, çenemden yukarı baskı uygulayıp gözlerimizin buluşmasını sağlamıştı. Göz hizamda hissettiğim el ile gözümü titrekçe kapatmıştım.

Ortamı dolduran babamın sesiyle sözlerine dikkat kesilmiştim hemen. "Bebek gibisin, Minho. Yılların sana kazandırdığı artı bebek gibi masum, sakin, sessiz olman herhalde. Eskisi gibi abaza değilsin en azından." Demişti hafif kıkırdayarak.

Ne bebeği be! Bebek gibi bir halim mi var benim?! Gözlerimi açıp babama sert bakışlarımı gönderdikten sonra "Nerem bebeğe benziyor? Eskisi gibi sert bakışlıyım ben!" Demiştim. Evet, daha demin bebeğe benzememişsem bile şu anda kesin benzemiştim. Bundan emindim.

Hyunho-Against Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin