16/Bİ BU KALMIŞTI

170 11 4
                                    

Selam oy vermeyi unutma...
(💗 Teşekkürler.)

🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹
Banyoya girdim. Yüzümdeki morluğu, sargı beziyle etrefını doladım.

Kapı hafifçe tıkladı. Ardından naif bir sesle.

"Efendim, sizin için kıyafet getirdim."Dedi genç bir kız.

Kapıyı hafifçe araladım. Kızın ellindeki kıyafeti aldım.

Geniş kare siyah pantolon, siyah badi hafif boğazlı, kare pantolonunun çizgileri , kahve tonlarındaydı. Kahve rengi de düz kısa çeket.

Hızlıca çantamı alıp, paltomu da alıp çıktım. Kaldırımdan düşünceli düşünceli yürüyordum. Annem için ne tür bir bahane bulucaktım.

Tam önümde bir araç durdu.

Kaşlarım çattıp , yüzümü buruşturdum. Yönümü değiştirip yürümeye devam ettim.

Arkadan biri omuzuma,hafifçe dokundu.

İki adam siyah takım elbiseli, kasvetli enejirleri. Başlarında siyah,beyaz eşarp.

"Merhabalar. Bizimle gelmeniz lazım."Dev boyu vardı. Başımı kaldırıp adama baktım. Tamam boyum kısa değil di. Adamlar uzundu sadece.

Olur tabiki hemen gelirim, bu adamlar benden bu cevabımı bekliyorlardı.

Hafifçe gümseyip onlara baktım.

"Neden miş o?"Dedim alaycı bir sesle.

Adam çeketini hafifçe çekti. Pantolonun arasında sıkışmış silahı bana doğru gösterdi.

Gülümsemem yavaşça kayabolmuştu.

"Abla merak buyurma. Ağabey sana vurmamızı falan istemedi. Kendi isteğile girmen yeterli."Dedi aşırı şive içeren bir konuşma. Tarzı vardı.

Hafifçe başımı salladım. Arabay doğru yürüdüm. Onlar da arkamadan geldiler. Bir yokuş vardı. Bir ön kapıdan girdi. Öbürü ise bana kapıyı açtı. Adama doğru baktım bindim. Kapımı tutan adam ön tarafa bindi. Aniden kapıyı açtım.

Hızlıca yokuşa doğru koştum.
Nefessizlikten,mideme ağrılar girdi. Boğazımdan yanlamar başlamıştı.

Ben koşarken Biray la Burçin okula gidiyorlardı. Önleriden koşmuştum.

"Bu Eliz değilim mi.!? Yoksa ben mi yanlış görmüyorum."Dedi Biray Şaşırmış bir yüz ifadesiyle Burçin baktı.

"Evet o!"Dedi Burçin bağırarak.

"Eliz?!"
İkisi aynı anda. koşarak, bağırdılar.

Adamlar da ellerinde silah. Havaya doğru ateş ederek koşuyordu bana yaklaşmışlardı.

"Koşun durmak yok da. Niye benimle koşuyursunuz ki?"Dedim nefes nefes. Gözümün önüne gelen saçı kulağıma götürdüm.

"Eliz..."Nefes alıp verdi Biray"Bir günümüz. Bir günümüz normal geçse. Ölücek misin hı?!"Dedi bana bakarak.

Ben tabi koşmaya devam ediyorum. Yani aramız baya açılıyor.

"Eliz yol ayrımı!"Dedi Burçin bağırarak.

"Siz buradan gidin. Ben buradan."Hızlıca Ayrıldık aradan,bir kaç dakika geçti.

Ama kimse gelmedi. Bu demek oluyor ki. Onların yolundan gittiler adamlar. Yutkunup yavaş adımlarla yürüdüm.

Gökyüzü koyu bir mavi, renge büründü. Gökyüzüünden bir damla. Yüzümün üstüne geldi. Yağmur yavaş ve duracak gibi yağıyordu.

"Eliz..?"

Arkamı döndüğüm de. Cihan elinde siyah şimsiye, boyu sandığımdan uzun, geniş omuzlu, siyah takım elbise ile bana doğru sertçe baktı.

"Islanmak istemem. Beni ıslatmak istemiyorsun değil mi Eliz."Dedi sert alaycı bir tavırla.

Ona doğru baktım. Aniden arakımı dönüp koştum.Şemsiyesini yere atıp yavaş adımlarla arakamdan geldi. Gökyüzü karanlık olmuştu. Cihan sanki yağmurun gökgürültüsü gibi bana doğru geliyordu. Dışarıda kimse yoktu.

"Eliz duramsan seni vurmak zorunda kalırım..."Dedi sinirli sert bir şekilde.

Aniden dengemi kaybedip düştüm. Ayağıma baktığımda kanlar geliyordu. Yavaşça Cihan yanıma geldi. Saçları ıslanmıştı. Bana doğru ters ters baktı. Belimi kavrayıp, ayaklarımdan ve başımdan tutarak beni arabasına doğru götürdü.

Beyaz markalı bir arabanın ön kapısını açtı. Beni oraya doğru hafifçe indiridi. Sonrada kendis direksiyon tarafa geçti. Ben acı hissetmiyorudum. Yere doğru serçe bakıyordum. Oda bana çaktırmadan baktı.

Arabanın içi yoğun sigara, nane şeker kokuyordu.

"Senin kadar aptalını göremedim. Silahtan kaçılırmı hmm?"Dedi bana baktı sonrada önüne baktı.

Ben ses çıkarmadım. Bir anda tenha,ısız bir yerde durdu. Bana doğru bakatı.

Saçım ıslanmıştı. Arabadan indi. Tam arabanın ön tarafında durdu. Bir süre sonra Atlas geldi. Ona doğru baktım. Oda bana çaktırmadan baktı. Bir yandanda Cihan la konuşuyordu.

Kapı sertçe açıldı. Cihan bana doğru baktı. Saçımı açtı.

Tepki vericektim ki karşı çıktı.

"Eliz dur yerinde, yoksa Atlas la konuşamıyacaksın. "Dedi işine odaklanarak.

Havluyla saçımı kurutu.

"Tut şu havluyu."Dedi kısık sesle.

Ben havluyla saçım kurulamaya devam ettim.

Hafifçe ayağını kırıp önümde durdu. Yaralı olan ayağımı serçe kendine çekti. Pantolumu hafifçe yukarı kaldırdı. Kurşun sıyrılmıştı. Ve çok az bir çizik vardı. Ayağıma sargı bezi sardı. Sonra da pantolonumu tekrardan düzelti. Ayağa kalktı.

Ben saçımı topladım. Bana doğru ağızın da naneli şekeri kırarak bana baktı.

"Aferin... yürü!"Dedi kısık serçe.

Nefretle baktım. Bu adamdan nefret ediyorum.

Atlas sarı parlak saçlarıyla bana doğru bakatı.

Aniden ona doğru koşup sarıldım. Etrafımız adamlarla doluydu. Uzaktan Ayaz la Cihan duruyordu.

Atlas etrafa bakıp hafifçe saçıma dokundu.

"Ee ufaklık kaçırılmak nasıl bir his?"Dedi alaycı bir tavırla.

Ona doğru kaşlarımı çattıp baktım.

"Beni burada kurtarıyorsun demi?"Dedim tedirgin bir sesle gülümseyerek.

Aniden yüzü duvar gibi oldu.

"Iıı yani merak etme. Aileni ben oyalarım onlar bende. Sen kaçmaya çalışma yeter."Dedi Atlas sakin bir ses tonla.

Yüzümü buruşturup ona baktım.

"Ondan mı korkuyorsun Atlas! Ben buradan kurtar."Dedim hafifçe yüksek sesle.

Etrafa baktın. Sonrada bana baktı.

"Uzaktan bir adam var. Eğer tek bir yanlış harekete silah vurular. Süremiz bittiyor ben Cihan'a göstericem."Dedi aniden duraksadı.
"Ne demek benim yumurcağı,kaçırır..."Dedi sırıtarak.

Biri bana yaklaşarak sertçe kendine çekti."Zaman doldu, Atlas."Dedi Cihan.

Kolumu hala tutuyordu.

Atlas'a doğru sertçe baktı.
Sonrada kolumu çekerek. Arabaya götürdü.

TENHA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin