05

23 4 0
                                    

Açelya yere düşüyordu.
İki adımda yanına ulaşıp kafasını tuttum. Nasıl oldu da böyle kötüleşmişti? Kafasını dizime koyup yere yatırdım. "Açelya!" Dedim. Hiçbir şey duymuyordum. Açelya'yı kucağıma aldım ve arabaya doğru büyük adımlarla yürüdüm. "Batuhan, içerden çağır Doruğu!" Dedim bir yandan da. Arabamın arka kapısını açtım ve Açelya'yı yatırdım, Gece öne binmişti. Kafasının olduğu tarafa geçip kafasını dizime koydum. Doruk koşarak gelip arabayı çalıştırdı. Yolda giderken, "Nasıl oldu?" Dedi. "Bilmiyorum, Allah kahretsin! Nasıl olmuş olabilir ya nasıl!" Diyerek önümdeki koltuğa vurdum. "Sakinleş, Esat." Dedi Gece. "Sakinleşemem! Sakinleşemiyorum da zaten!" Diyerek tekrar bağırdım.
Gece'nin güncesinden;
"Bilmiyorum, Allah kahretsin! Nasıl olmuş olabilir ya nasıl!" Tam kafamı yasladığım yerden bir yumrukla kalktım. "Sakinleş, Esat." Dedim. "Sakinleşemem! Sakinleşemiyorum da zaten!"
"Yeter artık! Bağırıp durma Esat. Anlayabiliyorum tavırlarının nedenini de ama yapma!" Dedi Doruk. Kafayı yemek üzereydim. Açelya bayıldı diyeydi bütün hareketleri, tavırları. En yakın arkadaşım bayılmıştı ve ben ne yapacağımı bile bilmiyordum. Koşarak hastane yolunu tutmuştuk, Batuhan'ı bile düşünmemişlerdi. Biz ne zamandır beri bu kadar önemli olmuştuk gözlerinde? Anlayamıyordum. "Daha ne kadar var, ne kadar daha bu şekilde kalacak?" Diye sakinleşmeye çalışan sesle konuştu Esat. Doruk "En fazla yedi dakikaya ordayız." Dedi. Acaba ağladığı için mi böyle olmuştu? Şekeri falan mı düşmüştü? Yoksa stresten miydi? Ya bayıldığını sanıyorsak ve o öldüyse? "Esat, nabzına baksana bir." Dedim aklıma bu düşünce geldiğinde. "Atıyor." Dedi. Bir oh çekip tekrar arkama yaslandım. "Arkadaşın arkada baygın ve sen şuan baya sakinsin, hatta sakin ne kelime yaşamıyormuş gibisin, normal mi?" Diye sordu Doruk. "Hazal'da olsa böyle yapardı. Duygularımızla değil, mantığımızla ilerliyoruz." Dediğimde Doruk, "Oww! İyi laf soktu, ben olsam bu lafın altında çoktan kalmıştım, Esat." Dikiz aynasında baktığımda Esat'ın kötü bakışlarıyla göz göze geldik. Hafif güldüm ve önüme geri döndüm. O sırada hastaneye giriş yapmıştık. "Tamam durdur arabayı, ben kucağıma alıp giderim hemen, siz gelirsiniz." Dedi Esat. Doruk hemen arabayı durdurdu ve Esat koşar adımlarla ilerliyordu. Açelya'yı alarak hastanenin girişine giderken, "Bende ineyim, kimliği bende." Dedim elimde olan Açelya'nın çantasını sallayarak. "Koş." Dedi Doruk. Bende koşar adımlarla arkalarından gittim. O sırada Açelya'yı sedyeyle başka tarafa doğru götürdüler, Esat'ta onun yanında gitti. Aşıktı işte ya, gözleri aşık gibi bakıyordu ikisinin de, aşık olmasaydı bu kadar koşuşturur muydu? Gözlerimi devirip girişteki, kayıt yerine geçtim. "Kim için gelmiştiniz?" Diye sordu kadın. "Az önce hastaneye, çocuğun kucağında giren kız için." Dedim ve kimliğini uzattım. "Kimliği sizde olduğuna göre çok güveniyor olmalı." Dedi kaşlarını kaldırarak. "Aynı evde yaşıyoruz, güvenmesi gerekmez mi?" Diye sordum. "Tabi ki güvenmesi gerekir öyleyse." Dedi ve devam etti. "Kaydınızı yaptım, umarım çabucak iyileşir nesi varsa." Dedi. "Teşekkürler, iyi günler." Dedim ve ilerledim. Serum takıldığı yerde olduklarını düşünüyordum. Tam yanımdan geçen birine, "Pardon, serum takılan ye-" Dedim ve durdum. "Lan Batuhan?" Dedim. "Lan Gece?" Dedi oda. "Tanıyamadım vallahi." Diye ekledi.
"Ya Allah kahretmesin seni, neredeler?"
"Serum takılıyor."
"Nerede işte?"
"Odaya almışlardı."
"Ya, nerede nerede?!"
"Ne bileyim ben, az önce gittim odadaydılar işte, serum takılmıştı. Git sor kadına!" Dediğinde gözlerimi devirerek az önceki kadının yanına gittim. "Pardon, tekrar rahatsız ediyorum ama Açelya Keskin, hangi odada bir bakar mısınız?" Dedim. "İkinci kat 108. Odada." Dedi.
"Sağolu-"
"Arkadaşınız böyle bir durumdayken sizin sakinliğiniz beni çok şaşırttı gerçekten. Her zaman böyle sakin misiniz?" Yakasında yazan ismine baktım.
"Aysu Hanım sizi ilgilendirmeyen konularla ilgilenmeseniz daha iyi olmaz mı?" Gözlerini bilgisayarından çekti ve yüzüme baktı.
"Olur, değil mi? İyi günler. Lütfen işinize bakın, insanların yaşamına değil." Diyerek Batuhan'ın yanına döndüm. "Kızım, ne dedin de kadının ağzı açık kaldı lan." Gözleri pörtlemişti.
"Sadece kendisini ilgilendirmeyen konularla ilgilenmemesini söyledim." Diyerek yürüdüm. Asansörün önüne geldiğimde tuşa bastım.
"O nasıl söyleme oğlum. Kadın şokta kaldı yemin ederim." Dediğinde ona döndüm.
"Birazdan senide öyle bir şoka sokacağım ki göreceksin Batu." Ellerini suçluymuş gibi havaya kaldırıp yere baktı.
"Tamam abla, sakin!" Dedi. Gülerek asansöre bindim. Hemen arkamdan içeri girerken ben, katı tuşluyordum.
"Bazen çok tatlı bazense çok korkutucu olabiliyorsun." Dediğinde ona döndüm. "Tatlı kelimesini geri alıyorum." Dedi sonra. Omuzlarımı bir ileri bir geri oynatarak omzuna çarptırdım gülerek. Şaşırmış görünüyordu. "Korkma be, sinirli olunca herkese öyle davranıyorum. Kusuruma bakma." Dedim asansörden çıkarken. "Ne kusuru canım." Dedi ben biraz önüne geçmiştim ki fısıldadı. "Kusursuzsun sen, mükemmelsin." Duymadığımı düşünüyordu ancak duymuştum. Buda bana mı aşıktı ne? Gülümseyerek odaya girdiğimde, Açelya'nın kolunda serum başında da Esat oturmuş yere bakıyordu. "Durumu nasılmış?" Diye sordum Esat'ın yanında durmuş sırtını -destek amaçlı- okşarken. Tam o sırada içeri doktor girdi. "Nasıl Doktor Hanım durumu?" Diye ayaklandı Esat. "Büyük bir şey yok aslında, çok panik atak geçirip bayılmış. Konversiyon Bozukluğu var kendisinde. Psikoterapiden sizlere randevu ayarlayacağım. Birkaç kere gittikten sonra düzelir zaten." Dediğinde çok büyük sorun olmadığını öğrenen Esat'ın içine su serpilmişti. Hepimiz bir oh çekmiştik. "Yarım saate taburcu edilirsiniz, geçmiş olsun." Diyerek odadan çıktı doktor. "Allah'ıma şükürler olsun." Dedi Esat. "Ben biliyordum birşey olmayacağını. Güçlüdür o, belki bilmiyorsunuz ama babası asker, çatışmaya bile girdi. Aslan arkadaşım benim. Hiç yara almadan kurtuldu bir de üstüne en az 15 kişi öldürdüğü söylendi-" Tam devam ediyordum ki sözüm bölündü. "Yuh ama, bordo bereli mi bu kız da haberimiz yok?" Dedi Batuhan. "He Batu, he. Bordo bereli." Dedim.
"Sende Batu demeye çok alıştın he." Esat Açelya'nın elini tutmuş onu izliyordu. Ona birşey olsaydı ben ne yapardım? Diye düşünmüyorsa adım Gece değil! Batuhan'a gözümle Esat'ı işaret ettim. Ellerini bilmiyorum anlamında kaldırdı. "Aman, bir şeyi de bilsen şaşıracağım." Dedim ve Açelya'ya baktım. "Uyanıp uyudu. Serumun içinde uykuyla ilgili birşeyler olmalı." Dedi Esat. "Doruk nerede?" Dediğim an bir bağrışma sesleri duyduk. "Al işte, gene soktu mu başını belaya bu acaba!" Diyerek ayaklandı Batuhan. "Git bak şu çocuğa. Elimde kalacak en son." Dediği an Esat, Batuhan kapıdaydı. "Geliyim mi bende?" Dedim.
"Gel, bordo bereli arkadaşın var sonuç olarak. Senden de bir şeyler çıkar herhalde." Dediği an koşarak merdivenlere yöneldik. Aşağı indiğimizde benim ağzının payını verdiğim Aysu'yla kavga ettiğini gördüm. "Ağzına-" Derken sustu Batuhan. "Ben mi taciz etmişim onu! Ha! Yalana bak!" Diyordu Doruk. "Tabi ettin! Dokunmadın mı saçıma!" Diyordu Aysu. "Hey! Noluyor burada!" Diye bağırdım el çırparak. İkiside bana döndü. "Bak geldi benim can ciğer arkadaşlarım!" Diyerek Batuhan'a sarıldı Doruk. Gülmemek için dilimi ısırdım. "Oturun şuraya, düzgünce anlatın, düzgünce çözelim sorununuzu." Dedim elimle hastanenin oturma yerlerini göstererek. "Niye sorguya mı çekeceksin bizi? Savcı mısın da çekeceksin!" Dediğinde durdum. "Şu an olmayabilirim, ama gelecekte olacağım. Geleceğe hazırlık tatlım!" Dedim. "Haydi!" Diye de ekledim. "Ooo! Gece topu attı ve GOOL!" Diye biraz bağırarak konuştu Batuhan. Ona öpücük atarak Doruk'ların yanına geçtim. "Ne oldu şimdi?" Diye sordum. "Hesapta ben onu taciz etmişim. Saçmalığa bak ya! Sadece Açelya'nın odasını sordum. Yemin ederim! Bide tamam çapkınım ama bu kız güzel bile değil ki! Kusura bakma bacım ama değilsin yani!" Dedi. Gülmemek için hafif arkamı döndüm. Sonra öksürüp, "Sen?" Diye sordum Aysu'ya. "Ya vallahi geldi sordu. Onda sıkıntı yok. Söyledim güzelce geldi saçıma dokundu dedi,"Teşekkürler güzel kız" Bende dedim, "Ne diyorsun!""
"Yaptın mı Doruk?"
"Ya yemin ederim yapmadım!"
"Yalansa yalan de?"
"Ya yaptı işte, eline doladı saçımı!"
"Ya Allah çarpsın ki yapmadım!"
"Tamam ya yapmadı!" Dedi Aysu. "Neden yalan söyleme, iftira atma gereği duydun peki?" Diye sordum kötü bakışlarımı atarak.
"Senin arkadaşın olduğunu anlamıştım, gördüm arabadan inerken seni. Sana söylediğin şeyden sonra gıcık olduğum için yaptım, özür dilerim." Dediğinde kızın hafifçe saçına yapıştım. "Öldürürüm kızım seni, benim arkadaşım diye demiyorum! Kimseye böyle bir iftira atamazsın! Dava etseydin en az üç aydan başlıyor! Haberin var mı senin? Gebertirim seni bir daha birine iftira atarsan, gebertmek ne kelime, saç telin kalmaz bu Dünya'da!" Diyerek çingeneleştim. Batuhan beni kolumdan tutup çekti. "Ne yapıyorsun be!" Diye ona ciyakladım. Belki farkındaydı belki değildi ama elleri hala kolumu sıkıca sarıyordu. "Sakin ol." Diye fısıldadı. "Sadece sakin ol." Diyerek tekrar etti. Çok yakındı. Hemde çok yakındı. Neredeyse ona yapışmıştım. "Tamam." Dedim bende aynı şekilde. "Tamam ama şimdi beni bırakman gerekiyor." Dedim. Anında kolumu bıraktı. Doruk'a döndüm. "Ne kadar çingene çıktın kızım ya!" Dedi. Aysu gitmişti, kesin ağlayacaktı. Tam asansörün oraya baktım ki Esat'ın kucağında bebeği gibi duran Açelya ile geliyorlardı. "Taburcu oldu ama yürüyemezmiş gibi geldi bana." Dedi Açelya'ya bakarken. Gülümsüyordu Açelya'ya Esat. "Ya ben dedim bırak yürürüm diye, bırakmıyor!" Dedi Açelya da. Bence halinden gayet memnundu ama neyse. Esat'ın göğsüne yatmıştı. Bir eli boynundaydı. "Bence siz oldunuz." Dedim yanlışlıkla ağzımdan kaçırarak. Ama arabaya doğru ilerledikleri için duyduklarını düşünmüyordum. Saçma ama güzel bir günün de sonuna gelmiştik.

LalitaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin