07

25 2 1
                                    

Uyandığımda kızlar evde yoktu. Beni de temizlik bekliyordu. Zaten kesin o yüzden kaçmışlardı. Televizyondan YouTube açıp müzik bakınmaya başladım. Hande Yener'in şarkılardan,
Emrinde Amare'yi açıp mutfağa geçtim. Sadece makineyi toplayıp, süpürgeyi aldım.
"Ne dilersen dile benden
Kalmasın ah nefesimde
Yüzünde gülücük tatlı bir öpücük
Kalbim emrine amade
Aklımı çalsan sesimi çıkarmam
Sokmam başını derde" biraz bağırarak şarkı söylüyor olabilirdim. Hemen evi de süpürüp silmek için viladayı çıkardım. O sırada şarkı bitmişti. Hemen koşarak televizyonun başında gene şarkı aramaya başladım. Tam alta doğru gittim ki yine Hande Yener'in şarkılardan birini gördüm. Şarkının ismi Sopa'ydı.
"Ama aşk böyledir
Önce sevdirir
Sonra sopa sopa vurur
Günaydın; geç uyandın, ama bitti
Aslında geç bile kaldım
Zor uyandım, ama geçti" Baya bağırmıştım, hatta boğazım bile acımıştı. Hemen Hazal'ın odasından silmeye başlamıştım. Tabii, toparlamakta lazımdı. Yatağın üzerinde herşey vardı. O sırada kendi kendine bir şarkı açılmıştı. Hande Yener - Alt Dudak.
"Bu dünyada çılgın ararsan
Biri sensin biri ben
Ama artık delilik yok
Beni sen tut seni ben" çok eğleniyordum. Hazal'ın odası bitmişti. Hemen Gece'nin odasına geçtim. Düzenli kızım benim! Beni hiç yormuyordu Hazal'ın aksine. Öylece bir geçip hemen kendi odama geçtim. Benim odamı da sildikten sonra koridoru sildim.
"Yıkıla yıkıla, gezip dolaşalım
Eskiyi unut, gel barışalım
Gözünü gözüme, değdir o zaman
Kalbime dokun, aşk konuşalım" şarkı bitmek üzereydi. O sırada mutfağa geçmiştim.
"Hani inatlaşmasak hala diyorum
Uzatmasak mesela
Zaman makinesine iki biletim var
Eminim senin de niyetin var (var, var)
O günlere dönsek ne kaybederiz
En fazla yine çok severiz
Yine aşık olur yine her şeyi berbat ederiz
Bir delilik yapsak mı ne dersin?" Kendi kendime söylemiştim bu sefer, bağırmadan. Aklıma şarkı gelince koşarak kumandayı elime aldım. Tam şarkının ismini yazıyordum ki kapı çaldı. Daha doğrusu zil. Kapının oraya gidince tuşa basıp konuştum.
"Kim o?"
"Benim."
Ne? Esat mı gelmişti yoksa ben mi sesini benzetmiştim? Duymamış gibi tekrar seslendim.
"Kim o?"
"Açelya kapıyı açacak mısın yoksa arka balkondan mı geleyim?" Deyince otomatiğe bastım. Ev dağınıktı, temizlik yaparken ki halim de çok kötüydü. Yemeğe saatler kalmışken neden evime gelmişti? Tırnağımı yiyiyordum. Kapı tıklatıldı. Hemen açmayacaktım. Ya da açsa mıydım? Tekrar tıkladı. Bu sefer açtım. Neden gelmişti acaba? Gözleri gözlerimdeydi. "İçeriye davet etmeyecek misin?" Dediğinde aklıma gelen ilk şeyi söyledim.
"Dağınık." Dağınık mı? Almamak için başka bahane mi bulamadın aptal Açelya!
"Dağınık?" İki saniyelik duraksadım. Kafamı salladım.
"Olsun, sırf dağınık diye almayacaksan eve sorun değil. Dağınıklığı sorun etmiyorum." Dediğinde elini kapıya koymuştu. Eline bakıp kapıyı geçmesi için biraz daha araladım. Allah'ım ne yapıyordum?
"Ayakkabıları çıkarıyor muyuz?"
"Evet." Dedim. Ayakkabılarını çıkarıp içeri geçti. "Salona geçebilirsin." Dedim elimle koltukları gösterirken. Ben mutfağa gittim. "Kahve?" Dediğimde kafasını salladı. Ona da bir bardak kahve koyup yanına geçtim. Kahvesinden bir yudum aldı. "Neden geldin? Zaten saatler sonra yemeğe çıkacağız." Dedim dan diye.
"Gelmese miydim?"
"Hayır, yani temizlik yapıyordum da. Dağınık ev."
"Dediğim gibi, dağınıklığı sorun etmiyorum. İstersen temizliğine devam edebilirsin. Ben senin iyi olup olmadığına bakmak için geldim, gideyim en iyisi rahatsızlık verdim." Dediğinde hemen atıldım.
"Hayır hayır! Otur."
"Yok yok, rahatsızlık verdim ben."
"Hayır ya! Geç otur şuraya!" Sesim yükselmişti.
"Temizliğine devam et, ben gidiyorum." Diyerek ilerledi. "Esat! Otur şuraya sinirlerimi bozma!" Dediğim an durdu. Yumuşak adımlarla bana doğru geliyordu. Bana doğru geldikçe neden tedirgin oluyordum? Adımları durdu, bana yakındı. "Kumanda nerede?" Dedi. Elimle koltuğun üstünü gösterdim, gözlerimi ondan ayırmadım. Kumandayı alıp birşeyler yaptı, televizyona arkam dönüktü. Sonra ufak bir melodi gelince ayağa kalktı. Ne yaptığını anlamaya çalışıyordum.
"Değdi saçlarıma bahar küleği
Nazende sevdiğim yadıma düştü
Her erin bahtına bir güzel düşer"
Elini uzattı. İlk başta eline sonrada yüzüne baktım. Ne yapmaya çalışıyordu? "Bana eşlik eder misiniz?" Diye sordu. Düşünme saniyem olmadığı için elinin üstüne elimi koydum. Bir elini belime koyarken, bir eli de elimi sımsıkı tutup havaya kaldırdı. Bende kalan elimi göğüsüne koydum.
"Böyle bir üzüntü yadıma düştün
Nazende sevmediğime düştün
Böyle bir üzüntü yadıma düştün
Nazende sevmediğime düştün" Diye fısıldadı kulağıma doğru. Onu seviyordum. Bunu kendine ilk defa itiraf ediyordum. Dans ederken kafamı az önce elimi koyduğum yere koydum. Gözlerimi kapatıp adımlarımızı atmaya devam ettim.
"Ey taze sevdiğim yadıma düştün
Nazende sevdiğim yadıma düştün
Ey taze sevdiğim yadıma düştün
Nazende sevdiğim yadıma düştün"
Ve hiç unutulmayacak o an geldi.
"Klasik olacak ama, benimle çıkar mısın?" Diye sordu kulağıma doğru. Göğsünde kafamı sallamakla yetindim. Anlamış olacak ki bana sarıldı. "Esat, şimdi biz çıkıyoruz ya."
"Hı hı."
"Sevgililerin şarkıları olur hani."
"Evet."
"Bizim şarkımız da Nazende Sevgilim mi?"
"İstersen, evet."
"İstediğim için sordum zaten." Dedim dalga geçerek. Sonra tam doğrulacaktım ki ayağım viladaya takıldı ve suyu döktüm. Kendim de suyun üzerine düştüm. "Kız!" Dedi Esat. Sonra gülmeye başladık. Elimden tutup kaldırdı, biraz daha güldük.

Yemeğe iki saat kala o gitmişti, gidene kadar ise dans edip, eğlenmiştik. Sonra kızlar gelmişti ve koşarak beni odama sürüklemişlerdi. Hemen makyaj yapıp üstümü giyinmemi istemişlerdi. Kol saatime baktım, yemeğe sadece yarım saat kalmıştı. Gece benim için bankadan para çekmişti. Cüzdanıma koyup çantama attım. Birkaç eşya daha çantama attıktan sonra hemen çıktım evden. "Açelya!" Diye bağırdı Hazal. Eliyle bir şeyler yapıyordu. "Tamam, çekerim!" Diyerek bindim arabaya. Fotoğraf çek diyordu hesapta. Tövbe tövbe. Arabayı Batuhan'ın cafesine doğru sürdüm.

Cafeye girdiğimde ona bakındım. Saat, 19.58'di. Benden önce geliceğine adım kadar emindim. Birkaç adım attıktan sonra cafenin diğer ucunda oturduğunu gördüm. Yanında bir çiçek buketi vardı. Bana çiçek mi almıştı? Ben çiçeği hak edecek ne yapmıştım ki? Geldiğimi görünce ayaklandı. Masanın yanında bende durdum oda durdu. Sarıldık. Ufak kucaklaşmamızdan sonra oturduk. "Çok güzel olmuşsun, tam senin tarzına uyacak şekilde bir çiçek aldım." Diyerek çiçeği bana uzattı. Papatya almıştı. Çok da severdim. "Teşekkür ederim, bir daha bana çiçek alacak olursan aklında bulunsun, ben yasemini sevmem." Batuhan yanımıza geliyordu. Bir garson olarak. "Hoş geldiniz, yemeklere baktınız mı?" Dediğinde nazikliğine şok içinde baktım. "Ne var, garsonluğumu yapıyorum, pazartesi göreceğiz seni de." Dediğinde güldüm. Menüyü elime alıp bakınmaya başladım. "Ben bir tane tavuklu makarna alayım. Yanında içeceği de su olsun." Dedim ve menüyü bıraktım. "Tatlı seansınız olacak mı?" Dediğinde ona döndüm. "Bilmem, olabilir bence. Karnım şişmezse yemekten sonra, yerim."
"Tamamdır."
"Bende bir porsiyon et döner alayım, yanında içecek su." Dediği an Batuhan kafa sallayarak gitti. Menüler önümüzde kalmıştı. Hemen elime alıp et dönerin fiyatına baktım. 650TL yazıyordu. "Çüş!" Dedim bir anda. "Noldu?" Diye sordu bana doğru yaklaşıp. Kollarını masaya yaslamıştı.
Benim yanımda 800TL vardı zaten, benim aldığım yemekte 260TL tutuyordu. Toplam, 910TL yapıyordu ama benim 800TL vardı yanımda.
"Esat, yanımda ki para yemeklere yetmiyor, üstüne bir de tatlı yeriz dedim." Dedim bende Esat'a yaklaşıp. "Sana ödeteceğimi mi düşündün cidden?"
"Ben seni yemeğe çıkardım."
"Yemeğe çıkarmak sadece hesabı ödemek mi oluyor? Seni görüyorum ya işte." Dediğinde gülerek eline vurdum. Sonra arkaya doğru çekilerek yemeklerin koyulmasını izledik.
Acıkmıştım o yüzden yemek koyulur koyulmaz hemen yemeğe başladım.
"Acıkmıştım bende." Diyerek oda yemeğine gömüldü. Arkada şarkı çalıyordu, arada bir değişiyordu. Su içiyordum ki boğazımda kaldı. Öksürmeye başladım. Esat hemen sırtıma vurmaya başlamıştı. Üçüncü vuruşunda öksürüğüm kesildi. "Teşekkür ederim." Dedim. Vururken çok yumuşak vurmuştu. Canımı yakmaktan korkmuştu. Yemekler bitmişti. Şimdi ne yapmamız gerekiyordu? O sırada bir ses yükseldi. "Dansımız buradakine prova mıydı?"
Kafa sallayarak elini uzattı. Tutup kalktım.
"Sen de tek menim yadıma düştün
Nazende sevdiğim yadıma düştün
Sen de tek menim yadıma düştün
Nazende sevdiğim yadıma düştün"
Ortaya geçip, bir ileri bir geri yavaş yavaş sallanmaya başladık. Sonra bir çift daha geldi yanımıza. Onlara bakan bir çiftte ayağa kalkıp yanımıza geldi. Hamile olduğunu düşündüğüm kadın bize bakarak gülümsüyordu. Sonra kocasına kaş göz hareketleri yaparak işaret ettim. Oda onu kaldırdı dansa. Çok güzel bir ortam kurmuştuk. Esat'ın göğsüne yattım, evde yaptığım gibi. "Çok güzel değiller mi?" Dedim diğer çiftlere bakarken. "Biz daha güzeliz, boşver."
"Gözlerim yoldadır kulağım seste
Seni unutmaram men son nefeste
Ey ceylan bakışlı, ey boyu deste" kulağıma fısıldıyordu. Gözlerimi kapattım. Çok güzel kokuyordu. Ben rahat olduğum yerlerde uyuyakalırdım. Uyuyakalmamak için kalktım.
"Nazende sevdiğim yadıma düştün!" Bağırarak söylemiştim. Herkes alkışlayarak yerine doğru gidecekken bir şarkı daha çaldı.
"Aşk başımıza bela!"
Esat'a döndüm. Beni mi dinlemişti cidden?
"Şaka yapıyorsun?" Dedim. Başını salladı. Gene de eğlenmeme bakacaktım.
Elimin bir tanesini havaya kaldırıp bağıra bağıra şarkıyı söyledim.
"Biz değil miydik, aşk ile yanan?
Eğer ayrılırsak ölürdük falan
Hani ne oldu bak ne hallerdeyiz
Sensiz yapamam lafı külliyen yalan!"
Batuhan şampanya getirmişti. Kafamı eğip ona baktım. Öpücük atıp bardaklara dönmesini bekledim. Bir bardak kapıp birkaç yudum almıştım.
"Bu dünyada çılgın ararsan
Biri sensin biri ben
Ama artık delilik yok
Beni sen tut seni ben"
Esat'ın güncesinden;
Bende bir şampanya alıp Açelya'nın karşısına geçtim. Ellerini havaya kaldırmış şarkıyı bana doğru söylüyordu.
"Hani inatlaşmasak hala diyorum
Uzatmasak mesela
Zaman makinesine iki biletim var
Eminim senin de niyetin var (var, var)
Aşk başımıza bela!
O günlere dönsek ne kaybederiz?
En fazla yine çok severiz
Yine aşık olur yine her şeyi berbat ederiz
Bir delilik yapsak mı ne dersin?"
Çok eğleniyordu, o eğlendiği için bende eğleniyordum. Diğer insanlarda bize bakarak eğleniyordu, dans ediyorlardı. Sonra Hadise - Prenses açtılar.
"Ne zaferinden bahsediyorsun?
Sen savaşla aşkı, karıştırmışsın
Çık o karanlıktan siperinden
Sen beni hep düşman, varsaymışsın!" Bağıra bağıra söylüyordu. Yeni şampanya bardağı almıştık.
"Sen rekabet iste, ben buna bayılıyırım
Kadının gücünü hafife alma
Erkeklik gururun vardır sanırım
Perişan olup zor durumda kalma!" Artık Batuhan bile araya kaynamış eğleniyordu. Açelya biraz sustu. Sonra devam etti.
"İstersen bana, 'Ukala, Mukala' de
El üstünde, tutulmazsam hep el kalırım
Prensesler gibiydim ben baba evinde
Özgürlüğüme gölgeyi hakaret sayarım!"

Baya eğlendikten sonra hesap ödeme kısmına gelmiştik. Açelya tutturmuştu ben elimdekini vereyim, sen üstünü tamamla diye. "Hayır olmaz, saçmalama." Diyordum.
"Tamam be! Ne inat çıktın." Deyip pes etti. Hemen kartımı çıkarıp post cihazına bastım. Ödemeyi yapıp çıktık. Batuhan'ın iş çıkış saati de bitmişti. Yağmur hafif hafif çiğseliyordu. "Ben çok yoruldum, beni eve bırakır mısın?" Diye sordu Açelya. "Bırakırım." Dedim ve arabasına geçtim. Anahtarı verdi ve koltuğa iyice yerleşti. Dans ederken söylememiştim ama parfümü çok hoştu. Onunda benim parfümümü beğendiğiniz düşünüyordum. Arabayı sürmeye başladım. Biraz yol kat ettikten sonra Açelya'ya baktım, uyuyakalmıştı. Aynalardan Batuhan'ın arabasına bakındım. Arkamızdan geliyordu. Sinyal vererek köşeye çekeceğimi belirttim. Açelya çok kötü bir pozisyonda uyuyordu. Onu düzeltecektim. Arabayı köşeye çekip, Açelya'nın boynunu düzelttim. Sonra koltuğu yatar pozisyona getirdim. Çantasını aldım. Karıştırmaya başladım. Yaptığım şey yanlış olabilirdi ama ufak tefek şeylerden başka birşey yoktu. Parfümünü yanında getirdiğinden çok emindim. Hemen bulup montumun cebine attım. Yanımdaki nakit parayı da cüzdanına koydum. Sonra çantasını arka koltuğa koydum ve yola devam ettim.

Açelya'yı kızlara teslim edip, Batuhan'ın arabasına geçtim. "Oğlum, siz oldunuz varya! Hemde bommba gibi!" Dedi arabaya biner binmez. "Ben size söylemedim, olduk zaten biz." Dediğimde ani fren yaptı. "Lan, oğlum!Ne yapıyorsun!" Dedim cama yapışmamak için tutunurken. "NE!" Diye bağırdı mal. "Ne bağırıyorsun oğlum, tövbe tövbe. Hayatınız da hiç mi sevgili olan birilerini görmediniz?" Diye söyledim arkama yaslanırken. Susup düşünerek arabayı sürmeye devam etti. Sonra bana döndü.
"Bana da Gece'yi ayarlasana be?"
"Batuhan, in arabadan."
"Hadi ya?"
"Batuhan."
"Ne olacak ki sanki? 4'lü date çıkardık?"
"He Batuhan, he."
"Yes be!" Diyerek arabayı hızlandırdı

LalitaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin