04

34 5 0
                                    

Sabah, büyük bir gürültüyle uyandım. Kapımı açmak ne kelime, kırmışlardı. Gözümü açmakta zorlanırken Gece, biraz yüksek sesle,
"Hayvan gibi yatabiliyorsun ya bu seste de, helal olsun sana. Kalk, adamlar dayandı kapıya!" Dedi. Ne adamı ya? Allah'ım sana geliyorum! Hemen kalkıp kapıya doğru ilerledim. "Buyurun?" Dedim kapıdaki adama. "Ya kardeşiniz midir nedir! Almadı bizi içeri. Hem sipariş veriyorsunuz, kapınıza getiriyoruz. Siz almıyorsunuz!" Dediğinde bir anlık bakışma geçti aramızda Gece'yle. Gece kaşlarını çattı. Sonradan hatırlamış olacak ki aynı anda fısıldadık, "Esat'lar." Diye. "Tamam abi, sakin. Geçin şöyle. Hemen karşıda zaten mutfak!" Dedim adamlar yürürken. "Kafayı yiyeceğim ya! Nereden biliyorlar evimizi?" Dedi Gece saçını tutarken. Mahçup mahçup baktım. "Sen söyledin dimi?" Dedi.
"Araba yarışı yapmıştık sadece." Dedim.
"Mutfak alışverişi yapmamız gerektiğini de sen söyledin?" Dedi. "Kavga ederken ağzımdan kaçtı." Dedim.
"NE! Kavga da mı ettiniz?" Dedi saçını bırakıp bana doğru biraz eğilirken. "Birazcık ya, çok az." Dedim. Gözlerini devirip adamların yanına doğru gitti. O sırada adamlardan biri bana doğru gelmişti. Gelirken kendini gülmemek için zor tuttuğunu gördüm.
"Buyrun. Bir sıkıntı mı var?" Dedim ellerimi belime koymuşken.
"Motorda birkaç poşet kaldı, onları alacaktım." Dedi. Konuşurken hafif kıkırdağı için bir bakış attım. Saçım dağınık olabilirdi ama ona gülmediğine emindim. Yüzümde sivilce çıkmış olabilirdi ama ona neden güler ki bir insan? Adam kapıdan çıkmışken kendimi, hemen boy aynasının karşısına aldım.
"Allah kahretmesin! Bu ne?" Dedim kendi kendime. Yorgun olduğum için akşam elime geleni giymiştim ve üstümde ki tişörtte Murat Boz'un baskısı vardı. Gece yanıma geldiğinde fark etmiş olacak ki gülmeye başladı. "Ne gülüyorsun ya? Gece ne giydiğime mi bakıyorum ben?" Dedim sinirle.
"Git değiştir şunu!" Dedi gülerken. Koşarak odama gittim ve üstümü değiştirdim. O sırada adamlar gitmişti.
"O neydi öyle ya!" Dedi Gece.
"Sus, hatırlatma!" Dedim tekrar sinirle. Mutfağa geçtik.
"Of! Bide bunları yerleştirmek var şimdi." Dedi Gece.
"Hazal olsa şimdi toparlardı." Hazal çok severdi toparlama işlerini.
"Hadi tut bir yerden de başlayalım." Dedim. Kafasını salladı poşetlere bakarken.

Mutfağı toparlayıp salona geçmiştim. Koltukta otururken bir arama geldi.
Esat Yener
İyice çığrından çıkmıştı. Artık yürümüyor uçuyordu. Açıp açmama arasında gidip gelirken arkamdan gelen Gece,
"Bekletme çocuğu, aç." Dedi. Açtım ve hoparlöre aldım.
"Açelya?"
"Efendim?"
"Bende bir şeyin kalmış da."
"Neyim kalmış?"
"Kolyen." Gece'yle aramızda ufak bir bakışma geçti. Dudaklarım titredi.
"Nasıl bir kolye?"
"Yıldız var kayan yıldız galiba, taşları düşmüş baya eski püskü bir şey."
Yutkunamadım.
Gece durumu ele almıştı. Telefonu hemen elimden çekip, konuştu.
"Tamam Esat, ben geleceğim kolyesini almaya, neredesin sen?"
"Boş ver ya, bunu atalım ben alırım ona yenisini. Çok eski bir şey bu neden kullanıyor anlamadım. Atıyorum bunu ben." Dedi ve ardından ufacık bir ses geldi. Poşet sesi.
"Hayır! Atma." Dedi Gece bir anda.
"Attım bile gitti, ne kolyeymiş. Ben alırım ona yenisini." Dediğinde gözlerimden akan yaşları tutamadım. Gece bana baktı. Nasıl toparlayacağını bilmiyordu.
"Nerdesin Esat!" Diye bağırdım telefona doğru.
"Ya boş ver eve gönderir-" Dediğinde sesini kestim.
"Neredesin! Hangi çöpe attın!" Diye bağırdım. Ayaklanmıştım. Gece kolumdan tuttuğu gibi kolumu savurarak elini kolumdan kurtardım. "Batuhan'ın çalıştığı cafedeyim." Dedi. Telefonu Gece'de bırakarak hücumla arabanın anahtarını kapıp kapıya gittim. "Açelya!" Diye bağırdı Gece arkamdan.
"Ne yaptığını farkında bile değilsin Esat." Dedi fısıldayarak. Arabaya nasıl geçtiğimi bile bilmiyordum. Gece de benimle gelmişti. Sürmeye başladım. Bir süre sonra hızlandım. Fark etmeden çok hızlanmış olmalıydım. "Açelya, yavaşla." Dedi Gece sakin bir sesle.
"Nasıl yapar. Nasıl atar onu!" Dedim ve daha çok hızlandım.
"Açelya, yapma." Dedi sakinliğini koruyarak.
"Ne yaptığını farkında bile değil!" Dedim, daha çok gaza bastım.
"Açelya yavaşla, hızdan korkuyorum biliyorsun!" Dedi bir anda patlayarak. "Bende onun kaybolmasından hep korktum, ama bak ne oluyor Gece! Bak neler oluyor!" Dedim ve hızı daha da arttırdım. En fazla hız ne kadarsa o kadar hızlanmıştım.
"Yapma Açelya! Korkuyorum! Babamı getirme aklıma! Yapma!" Dediğinde gözlerim onu buldu. Hızımı yavaş yavaş azaltarak gittim.
"Özür dilerim." Diye fısıldadım. Arabada sesim yankılanmıştı. Gözlerimden akan yaşları tutamıyordum. Ellerine baktım, titriyordu.
"Sorun değil." Dedi sadece. Cafenin önüne çektim arabayı ve bir hışımla indim arabadan. Gece'yi beklemeden cafeye daldım.
"Esat!" Diye bağırdım. Cafedeki herkes dönüp baktı.
"Neye bakıyorsunuz?" Dedi Gece de arkamdan bağırarak. Herkes kendi işine geri dönmüştü ancak kulaklarının bizleri dinleyeceğini biliyordum. Tekrar "Esat!" Diye bağırdım. Esat koşar adımlarla yanıma geldi. "Nerede kolye! Hangi çöpte?!" Dedim. Ellerimi tuttu, aceleyle cafenin dışına çıkardı beni. "Nerede dedim!" Diye bağırdım tekrardan.
"Ne yapıyorsun?" Dedi bana. Gözleri gözlerimdeydi.
"O attığın kolyeyi arıyorum!" Diye bağırdım. Birkaç kişi bize bakıyordu. Gece'yi göremiyordum. Yanağımdaki yaşları sildi.
"Ağlama." Dedi yumuşacık sesiyle. "Kolye nerede?" Dedim, sesim alçalmıştı.
"Şurada ki çöpte." Dedi eliyle çöp kovasını gösterirken. Koşarak çöpün yanına gittim. Çöpün içini karıştırmaya başladım.
"Ne yapıyorsun!" Belimden tutup çekmeye çalıştı. Arkamı dönüp
"İşime karışma!" Diye bağırdım. Çöpün sonuna gelene kadar karıştırdım. Dibinde olmalıydı. Ağlayarak aradığım için gözlerim bulanıktı. O sırada Gece'nin Batuhan'la konuştuğunu gördüm. Esat ise arkamda durmuş, bekliyordu. Çöpün dibine gelene kadar içindeki herşeyi çıkardım. O kolyeyi bulmam lazımdı.
"Özür dilerim." Dedi Esat.
"Kabul etmiyorum!" Dedim bende bağırarak.
"Önemli olduğunu bilmiyordum. Kabul edene kadar özür dileyebilirim. Özür dilerim, Açelya." Dedi tekrardan. Ses etmedim. Kolyeyi bulamamıştım. Dibinde de yoktu. Arkamı dönüp çöpün önüne oturdum. Hüngür hüngür ağlamaya başladım. Esat yanıma koşar adımlarla geldi.
"Açelya, ağlamak sana yakışmıyor. Bu kadar önemli olduğunu bilseydim atmazdım, yemin ederim, özür dilerim." Diyerek gözlerimde ki yaşları sildi.
"Yapma böyle." Dedi kulağıma doğru. "Onu bul. Ben bulamadım, sen bul Esat, lütfen." Dedim elimi yüzüne koyarak.
"Tamam, onu bulacağım. Söz veriyorum, onu bulacağım Açelya. Senin için, söz veriyorum." Dedi ve yanağımdaki gözyaşını sildi ve saçımı öptü. Ayaklandı, çöpten çıkardığım poşetlerin etrafına bakınmaya başladı.
"Teşekkür ederim ve Allah ne yapmasın seni." Diye fısıldadım ama o bunu duymadı. Neredeyse bir saat o kolyemi aradı, bende o çöpün önünde uyudum. Uyanışım onun
"Buldum!" Sesiyle oldu. Ona sarılıp gözyaşına boğuldum.
"Teşekkür ederim!" Sarılışıma şaşırmış olacak ki birkaç saniye sonra karşılık verdi.
"Çok teşekkür ederim!" Dedim ve geri çekilmeye çalıştım. "Biraz daha." Dedi Esat.
"Esat içeridekiler bize bakıyor."
"Sen bağırınca da bakmışlardı." Kafama çenesini koymuştu.
"Kolyeyi mi yıkasak?"
Neredeyse göğüsünde yatıyordum.
"Yok, böyle iyi. Sonra yıkarız." Dedi.
"Ellerimiz pis?"
"Olsun." Dedi. Kurtuluş yoktu. Daha sonra kurtarıcım olan o ses geldi. "Evet! Kolyeyi buldunuz değil mi?" Gece'm ya! Hemen Esat'tan ayrılıp kolyeyi aldım.
"Bulundu!" Dedim. Esat, Gece'ye öldürücü bakışlarını atıyordu.
Esat'ın güncesinden;
Gece bütün güzelliği bozmuştu. Ellerini havaya kaldırıp bir de Banane diyordu.
"Bulundu!" Dedi Açelya kolyeyi tuttuğu elini havaya kaldırarak.
"Ee, o zaman biz kaçalım!" Dedi Gece. "İyi bakalım, kaçın." Dedim. Gece gülüyordu. Yemin ederim cadıydı. Çok ciddiyim artık cadı gibi görecektim onu. Gece ile Açelya arabaya doğru yürürken bir anda Açelya durdu. O durunca bende durdum.
"Açelya?" Diye sesimi duyuracak şekilde seslendim. Tam iki saniye sonra, Açelya'nın yere düştüğünü gördüm.

LalitaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin