06

23 3 0
                                    

Açelya'nın güncesinden;
Kafayı yemek üzereydim. Dün yaşadıklarımız hiç normal şeyler değildi. Hastaneden çıkarken bildiğiniz flörtleşmiştik. Gece de bize bakıp saçma sapan gülüyordu. Batuhan'ın da Gece'nin susması için yaptığı şeyi görmüştüm ama. Hazal'a da Doruk yapışır tam olur ya! Bu nasıl bir iş? Şuan bizim mutfakta oturmuş kahvem elimde bunları düşünürken kapı çaldı. "Sen mi bakarsın ben mi bakıyım?" Diye kafasını çıkardı Gece banyodan. "Bak bak sen, kalkmayayım ben şimdi buradan." Dedim. Kapıyı açtığında içeri Hazal girdi. "Aşkım! Naber ya? Nasıl geçti?" Diye sordu Gece hemen kucaklarken. "İyiydi ya, topladık tebrikleri geldik. Sen nasılsın?" Diye sordu diğer tarafa dönüp sarılırken. Olduğum yerden onları izliyordum. "Ben çok iyiyim, sana neler neler anlatacağım varya olaay!" Diye iki elini çırparak etrafında döndü Gece. Elindeki poşeti ve çantasını bir köşeye atarak mutfağa ilerledi Hazal. "Sen niye bu kadar durgunsun bebeğim? Enerji birazz!" Dedi parmaklarını havaya kaldırırken. "Kaç saat uyudun?" Diye sordum. O sırada arkamda yanaklarımı tutup, öpmekle meşguldü. "İki saat ya uyumuşumdur ya uyumamışımdır." Dedi. "Git yat zıbar, dövmeyeyim!" Dedim. Hemen çantasını kapıp, "Odamdayım ben!" Diye koşarak gitti. "Bebek ya!" Dedi Gece. "Noldu sen niye durgunsun harbiden?" Diye sordu. "Bilmiyorum, dün yaşadıklarımız normalmiş gibi gelmiyor."
"Dün yaşadıklarımız, herkesin başına gelen şeylerden birkaçı." Eline kahve almıştı.
"Dün Batuhan ile flört ettiniz?"
"Eee, sizde Esat'la ettiniz?"
"Orada tam kendimde değildim ama."
"Benimde haberim yoktu öyle bir şey olacağından vallahi."
"Susmasan, yapışıcaktı."
"Cidden ya! Bu ne cüret? Koysaydım keşke tokadı."
"Gece!" Dedim e harfini uzatarak.
Ağzını, fermuar varmışcasına çekti. Gülerek odama gittim. Dolabımı açtım ve bakındım. Yemeğimiz yarındı, saatler kalmıştı. Esat'ın gün saydığına yemin dahi edebilirdim.
Esat'ın güncesinden;
"Ordan minik bir bileklik alsam bu akşam, acaba güzel bir kazakta alsam mı? Yok ya var kazağım. Parfüm alayım, parfüm." Yemeğe çıkacağımız gün için alınacaklar listesi hazırlıyordum. "Lan? Perşembe değil miydi yemek! Batu! Doruk! Acilen alışverişe çıkıp bunları almamız lazım, yarınmış lan yemek!"
Açelya'nın güncesinden;
Bir tane kumaş pantolon bulmuştum dolabım da. Koyu gri rengindeydi. Hazal'ın da bu renk tonuna yakın bir kabanı vardı. Çok beğeniyordum, ne zaman istesem vermiyordu. Gece'de de uzun kollu, beyaz, düz bir crop vardı. Sadece çanta ve ayakkabı kalmıştı. Topuklu giymek istediğimi söylemiş miydim? Hava soğuk olduğu için bot tarzı bir şey almak istiyordum ancak çok pahalıydı. Birde üçümüz -benim için- alışverişe çıkarsak o alışveriş, sadece benim için olmuş olmazdı. Hazal her gördüğü şeye yapıştığı için çok zor olacaktı. Paramız elle tutulabilecek birşey değildi. 900TL vardı, 500TL ayakkabı-lara- versek, geriye 400TL kalıyordu. Ona da neredeyse iki üç çanta falan gelir diye düşünüyordum. Ayağa kalkıp bacağıma vurdum. Ellerimi belime koyup, özgüvenli bir yürüyüş yaparak kızların yanına gittim. Hazal uyuyup uyanmıştı, zaten çok uyuyan bir insan değildi. "Alışverişe çıkabilir miyiz?" Diye sordum ellerimi havaya kaldırırken. "Elbette! Sana mı?" Diye sordu Hazal. "Ee, yemek var canım. Benim kombin hazır ama çanta ve ayakkabı eksik." Dediğim an Gece atıldı. "Nasıl hazır? Alırız canım yenilerini. Eski giyinip de gitme, çocuğu SEN yemeğe çıkarıyorsun." Dediğinde gözümü devirip sandalyeye oturdum.
"Hangi parayla alıyoruz yenilerini? Söyle bana da aydınlanıyım."
"Tatlım, biz hallettik bile!"
"Hazal nasıl hallettiniz, borç falan istemezdiniz değil mi birinden?"
"Borç sayılmaz aslında."
"Gece ne diyorsunuz siz?"
"Biz istemedik. Batuhan hesabıma para yollamış."
"Nasıl yani, senin hesabının onda ne işi var Gece?"
"Sorgulama hayatım! Haydi çıkalım?" Dediğinde Hazal'a baktım, çok ciddilerdi.
"İyi tamam çıkalım, bakalım." Diyerek ayaklandım. Kavanozda olan parayı da cebe attıktan sonra montumu giyip çıktım.
Arabaya bindiğimizde,
"Rota neresi?" Diye sordu Gece. "Bence Gucci." Dediğinde Hazal'a döndüm.
"Oğlum oraya gidebilecek kadar para mı var? Şuan elimdeki parayla bırak Gucci'yi, G'sini bile göremezsin." Dediğimde susturdu beni Gece. "Var, Açelya var. Allah'ım attı diyorum ya hesaba!"
"Ne kadar attı? çocuk garson lan!"
"20.452TL var hesabımda, kes sesini de sür şu arabayı." Dediğinde gözlerim pörtledi.
"Ciddi misin? Çocuk garson ve hepsini onun atması im-kan-sız!"
"Hepsini atmadı zaten, benim hesabımda varmış para." Dedi.
"İyi."

Geldiğimiz yer Gucci olmasa da güzel bir yerdi. "Hazal'ım! Senin şu kabandan almak istiyorum ben!" Dedim crop bakarken. "Gel gel, var burada." Dedi kolumdan tutup sürüklerken. Kaban değil, kabanlar vardı. Hepsi çok güzeldi. Ama aralarından en gözüme çarpan kesinlikle bej renginde olan kabandı. Bedenimi bulup kaptım ve fiyatına baktım. 370TL yazıyordu. Bir uzun kaban için bence gayet ideal bir fiyattı.
"Beğendin mi?" Diye sordu Gece. "Hemde çok!" Dedim kabana sarılırken.
"Al bakalım. Başka istediğin birşey var mı?"
"Aslında beyaz bir crop ve pantolon arıyorum."
"Ben şurada bir etek görmüştüm, sana çok yakışır!" Diyerek kolumdan sürükledi Hazal.
"Hazal etek değil, pantolon bakıyorum!" Dedim. Ama çoktan getirmişti eteklerin yanına.
"Hangi etekten bahsediyorsun?"
"Bak, buradaki! Çok güzel! Al bi' dene ne olur!" Dedi, eteği elime alıp baktım. Etek düz, siyah ve deri bir etekti. Kıskaçlı bir tutturma yeri vardı, tutturma yerinden aşağı doğru yamuk geliyordu. Güzeldi.
"Aradığım tek bir şey daha var onu da bulursam, deneyeceğim." Dedim ve Gece'nin yanına döndüm.
"Buldun mu bir şey?"
"Var aslında da beğenir misin bilemedim." Diyerek gösterdi. Üstü alta doğru kıvrılmış dar, beyaz bir crop. Güzel dururdu eteğin üstünde. Hemen kapıp neredeyse koşarak deneme kabinine gittim. Üstümdekilerden kurtulup hemen denedim. Altımda ince bir siyah çorap olsa, ayağımda istediğim topuklu ayakkabı. Birde küçük bir çanta olsa hazırdım. Çok güzel duruyorlardı ve üstüme tam oturmuşlardı.
"Ve çıkıyorum!" Diyerek perdeyi çektim.
"Oha, çok iyi!"
"Kızım bu ne güzellik!" Dediler aynı anda.
"Alıyoruz, net!" Dedi Hazal. Öpücük atarak podyum yürüyüşü yaptım. "Kıvırma kıvırma!" Dedi Gece. Güldüm ve kabine tekrardan girdim. Hemen kendi kıyafetlerimi giyinip kasaya doğru ilerledim.

Aldıktan sonra hemen arabaya geçip güzel şarkılar dinleyerek ayakkabı almaya gittik. İçeriye girdiğimizde hemen kapıda duran çalışan,
"Hoşgeldiniz, aradığınız bir model varsa yardımcı olayım?" Dedi.
"Abla sakin tamam zaten yardım isteyeceğiz." Dediğinde Hazal'ın kolunu sıktım. "Pardon, ben aslında topuklu bot gibi bir tarz arıyorum." Dedim.
"Tabii, buyrun bu taraftan lütfen." Diyerek elinin gösterdiği tarafa doğru yürümeye başladı. Bizde ona ayak uydurduk. Gece ve Hazal arkamda fısıldayarak konuşuyordu.
"Sadece bu şekilde var." Dedi. Tam istediğim modeldi. Beyaz bileğin biraz üstünde, fermuarlı, uzun ve kalın topuklu. Ayağıma denedim, biraz bol olmuştu. "Bir küçük numarası var mı bunun?" Diye sordum kadına.
"Evet, bakayım hemen... Buyurun." Diyerek kutuyu alıp uzattı. "Teşekkürler." Dedikten sonra kutudan bir tane ayakkabıyı aldım ve ayağıma denedim. Bu tam olmuştu. Ayağa kalkıp aynaya baktım. Çok güzel olmuştu.
"Çok güzel." Dedim fısıldayarak. "Ne kadar bu?" Diye sordum kadına. "450TL. İlk defa geldiyseniz, indirim oluyor." Dedi. Çok güzeldi ve kesinlikle almak istiyordum.
"Alacak mısın?" Dedi Gece arkamdan. "Güzel değil mi?" Diye sordum ayna karşısındayken.
"Güzel, yakıştı da." Dedi Hazal.
"Alsın bence." Diye ekledi.
"Alacak mısın?" Diye sordum Gece'ye. "İstiyorsan, evet." Dedi.
"Sen beğenmedin mi?"
"Beğendim, karnım ağrıyor."
"Oturmasana o zaman oraya, soğuk."
"Gene başladı anneliğine."
"Başlarım ben. Hadi kasaya." Dedim ve ayağımdan çıkardım. Kendi ayakkabımı giydiğimde Gece ayakkabıyı almış, geliyordu. "Teşekkür ederim." Dedim çıkarken. "Rica ederim. Başka ne kaldı?" Diye sordu.
"Çanta."
"Parfüm."
"Ve takı." Dedik üçümüz. Sonra da gülüp arabaya geçtik.
"Meydanda yan yana dükkanlar var. Bence oraya gidelim hepimiz bir tanesine girip alıp çıkalım." Dedi Hazal.
"Mantıklı ama Açelya'nın seçmesi gerekmez mi?" Dedi Gece de.
"Olsun."
"Ben takı almaya gideceğim valla, karışmam siz nereye gidecekseniz gidin." Dedi Hazal.
"Tamam, tamam. Biliyoruz." Dedim ve kenara çektim arabayı. Az birşey yürüme mesafesinde kalmıştı dükkanlar. "Nasıl bir çanta istersin?" Dedi Gece. Demek çanta almaya gidecekti.
"Kafana göre takıl ama renk olarak ya bej ya da beyaz olsun."
"Tamam, bakacağım ben."
"Siyah muz çorap da almam lazım."
"Kim önce alırsa gider alır sana." Dedi biraz yüksek sesle. Hazal önden önden, oynayarak gidiyordu çünkü. "Tamam!" Dedi. Asla anladığını düşünmüyordum. Zaten Hazal'ın işi de erken bitmezdi, oyalanırdı o. Dükkanların önüne geldiğimizde ayrıldık. Parfüm almaya gidiyordum. Koku seçecektim. Çoğu kızın aksine ben, yasemin kokusunu çok beğenmiyordum. Çiçeksi kokular hoş olabilirdi ancak yasemin hariç. İçeri girer girmez bir çalışan yakama yapışmıştı.
"Önerebileceğiniz çiçeksi veya meyveli koku var mı? Yasemin olmadan." Diye sordum.
"Tabii," pembe ile turuncu karışımı renkli kutunun içindeki bir parfümün yanına doğru ilerledi.
"Bu parfüm, gerçekten ben bile kullanıyorum bunu, o kadar güzel ki. İsterseniz test edebilirsiniz." Diyerek elime sıktı. Elimi burnuma götürüp kokladım. Çok güzel bir kokuydu. Şakayık, Nar ve Lotus kokusu baskındı.
"Kalıcılığı nasıl peki?"
"Sabah saat dokuz gibi sıktım, daha da sıkmadım. Hala üstümde kokusu."
"Ne kadar peki bu?"
"150TL." Çok güzeldi elimde zaten 200TL vardı. "Alacak mısınız?"
"Alayım ben bunu ya." Dedim. Hemen poşete koyup verdiler bana. Para üstünü alıp hemen Gece'yi aradım. "Bitti mi işin?" Dedi.
"Bitti. Karşıda market var oradan alacağım çorabı. İşiniz biterse gelirsiniz." Diyerek kapattım telefonu.

Çorabı alıp çıkmıştım. İkisinin işi de bitmemişti. Kaldırımın bir köşesine çöküp telefona bakınmaya başladım. O sırada biri benim ismimi seslendi. "Açelya! Dilenciliğe mi başladın?" Dedi.
"Haha Doruk, ne kadar komik anlatamam." Diyerek ayaklandım. "Parfüm alırken gördüm seni de. Biz de oradaydık." Dedi. Onlar da mı oradaydı? Her yerde karşılaşmak zorunda mıydık?
"Sizde mi parfüm alıyordunuz?"
"Parfüm satılan yerde başka ne yapabiliriz?" Haklıydı, saçma bir soru olmuştu.
"Diğerlerin nerede?" Demişti.
"Diğerlerim?"
"Diğer kızlar işte, Gece, Hazal falan."
"Hee, biri çanta biri de takı bakıyor, bana."
"Ben de diğerlerini bekliyorum." Dediğinde benim az önce oturduğum yerin hemen yanına oturdu. Bende yanına oturdum. "Dilencilik mi yapacaksın, aç elini de para koysunlar." Dediğimde güldü ve kafasını duvara yasladı.
"Biz niye her zaman karşılaşıyoruz ya? Hep yollarımız birinizle kesişiyor." Dedi.
"Bende öyle düşünüyorum." Dedim. "Dün Esat'la çok güzeldiniz, kıskandım arkadaşımı." Dedi bana bakarak.
"Ne güzeli ya? Ben o zaman kendimde bile değildim tam. Unut o anı." Diye sitem ettim.
"Valla bence kendindeydin ama neyse." Diyerek döndürdü kafasını gene.
"Sen hangimize aşıksın?" Diye çıktı ağzımdan bir anda.
"Ne?" Dediğinde bende donup kalmıştım. Ne demiştim ben?
"Pardon ya, hiç düşünmeden çıktı ağzımdan. Boş ver." Diyerek geçiştirmeye çalıştım. Biraz durup, gülerek doğruldu olduğu yerde. "Aslında haklısın." Diyerek başladı konuşmaya.
"Hepimiz birinize aşık gibiyiz." Kesik kesik konuşmasına sinirim bozulmuştu.
"Ooo! Gençler, bakın ben gene kimi yakaladım!" Diyerek omuzlarımı tutarak kaldırdı. Esat ve Batuhan'la yüz yüze geldiğimde elimi kaldırdım, selam vermek amacıyla.
"Nasıl oldun?" Diye sordu Esat. "Dünden iyiyim, alışverişe çıktığıma göre?" Dedim.
"Ters cevap vermekte üstüne yok." Dediğinde güldüm. "Olabilir." Dedim. "Yarın ki yemek için mi çıktın alışverişe?" Diye sordu Batuhan kulağıma eğilip. "Hı hı." Dedim. "Bizde!" Diye cırladı Batuhan. O sırada karşıdan gelen Gece'yi gördüm. Kurtarıcım! "Selam!" Diyerek geldi ve hepsiyle bir sarıldı. "Naber?" Diye sordu kucaklaşmaları bitince. "İyiyiz, Açelya'yı da iyi gördük. Sen nasılsın?" Dedi Esat. "İyiyim öyle çıktık bizde."
"Selaam!" Diye bir bağırış sesi geldi arkamızdan. "Hazal." Diye fısıldadık, Gece'yle. Hazal'da onlarla ufak tefek bir sohbet ettikten sonra tam vedalaşarak ayrılacaktık ki bir teklif geldi.
"Cumartesi akşam davetlisiniz, eve." Doruk, iyi miydi?
"Ben size konum atacağım." Batuhan? Neler oluyordu?
Şaka mı yapıyorlardı, ciddiler miydi?
"Bu neydi şimdi?" Dedi Gece. "Anlasam, anlatırdım." Dedim.

Eve geçmiştik. Ben hemen yemek için yaptığım kombini deniyip podyum yürüyüşü yaparak kızlara göstermiştim. Abarta abarta güzelliğimi anlattılar. Şimdi ise odama geçmiş telefonumla takılıyordum. Üstümde ise sweatshirt ve eşofman vardı, Murat Boz'un baskısının olup olmadığına dikkat etmiştim.

LalitaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin