02

40 9 0
                                    

Esat'ın güncesinden;
Doruk, ben AVM'ye geldikten neredeyse bir saat sonra gelmişti. Önce onu bir güzel azarlamış, daha sonra da yemek ısmarlamıştım. Sonrasında AVM'yi dolaşıp çıkmıştık. Şuan arabada ve otobandaydık. Yarışa girmiştik kendi aramızda. "Kanka, bak bak şimdi nasıl çıkıyorum yüz elliye, bak da gör!" Diye bağırdı arabama doğru. O daha hızlanamadan, ben bastım gaza. Yarış çizgisini kendi içimizde belirlemiştik. Yarış çizgisini geçtiğimiz an, ben kazandım. "Ha ha! Noldu lan Doruk, üzülme sonra sende kazanırsın!" Dedim arabasına doğru. "Kanka o değilde, benim canım Milkshake çekti ya!" Diye bağırdı. İleride bildiğimiz bir cafe vardı. Ona camdan ileri sağı işaret ederek camımı kapattım. İçimden de umarım anlamıştır diye geçirdim. Cafeye gelmiştik. Daha sonra yolu gören bir tarafa oturduk. Cafenin tam karşısında oto tamirci vardı. Değişik olduğunu ben de biliyorum, sorgulamayın. Çünkü ben öyle yapıyorum. Doruk'un Milkshake'i, benim de lce Mocha'm gelmişti. İçerken hiç muhabbet etmedik. Karşıya bakarken oto tamirci de üç tane kızı olduğunu gördüm. Daha sonra gözümü kızların biraz sola çevirdim ve turuncu Mini Cooper'ı gördüm. Bunlar o, AVM'de karşılaştığım kızlardı, kaza yapanlar. Diğer arabaya ne yaptıklarını bilmiyorum ama, kendi arabasını, oto tamircinin eline bırakmıştı. Doruk, "Noldu, daldın öyle? Kimi düşünüyorsun!" Diyerek omzuna vurdu. Otoparkta yaşadığımız olayı anlatmaya başladım. "Ya ben AVM'ye doğru gidiyordum tamam mı, bir tane kız arabayı park etmeye çalışıyordu. Bende biraz yardımcı olmak amacıyla şöyle yapacaksın, böyle yapacaksın demeye başladım. Tam park etmişti kız, bende AVM'ye girdim. Önümde de önceden kızın arabasından inmiş olan kızlar vardı. Önümdeki kızın telefonu çaldı, sesi o kadar yüksekti ki ben bile duydum. 'kanka kaza yaptım, çabuk gelin!' diye bir bağırış sesi. Şimdi de karşımızdaki oto tamircideler. Onlara bakıyordum." Diye bitirdim. Kızlar bir masada oturmuş ve ikram edilen çayı -muhtemelen- içiyorlardı. Birinin üstünde renkli, ince bir battaniye vardı. Ve yarı uyanık gibiydi. "Oo, bizimki aşık olmuş da haberimiz yok." Dedi arkadan biri. Ses tanıdıktı. Batuhan, bir kolunu Doruk'un omzuna, diğer kolunu da benim omzuma koydu. Batuhan burda çalışıyordu. "Ne alaka?" Diye sordum Batuhan'a bakıp. "Ne, ne alaka. Bildiğin şey işte." Dedi Batuhan. "Şey ne Batu? Ne şey?" Dedim bende. Konuşmamızı bölen Doruk olmuştu."Ya gevelemeyi bırakın da, kızların yanına gidelim." Dedi bir anda. Batuhanla aynı anda, "Ne?" Dedik. "Hadi hadi, sizde istiyorsunuz, biliyorum." Deyip ikimizin kolundan tutup sürükledi. "Ya bırak, ne saçmalıyorsun!" Dedim. "Ya hadi, geliiin!" Yaptı Doruk. En sonunda ciddi manada kapıdan itip dışarı çıkardı. "Oraya ne bahanesiyle gidiceksin peki Doruk?" Diye sordu Batuhan. "Ya orda arkadaşım var benim. Sizinle tanıştıracağım. Ordan da yardım isteyeceğim işte kızlarla konuşmak için." Dedi. "Daha kızları görmeden planını yapmış bu." Dedim. Batuhan'da kafasını sallayıp, kabul etti mecburen. Hepimiz arabalarımıza bindik ve yol dönüşünden dönüp, oto tamirciye girdik. "Efsane! Naber?" Diye bağırdı Doruk camdan. Kızların gözü bize dönmüştü. "Heey! Benimki gelmiş, iyidir senden naber?" Dedi ta diğer köşeden. Adının Açelya olduğunu söyleyen kız, parmağıyla beni işaret ederek arkadaşlarına birşeyler fısıldıyordu. Camım açıktı. Onlara bakarken göz göze geldik ve göz kırptım. Doruk'la Efsane -böyle isim hayatımda ilk defa duyuyorum- hala konuşurken Efsane bize gitmemiz gereken yeri eliyle gösterdi. Arabamızı oraya çektik Batuhan'la. Arabadan indiğimde Doruğun yanına mı yoksa kızların yanına mı gitmem gerektiğini anlayamadım. Doruğa baktım ve bana kaş göz hareketleri yaptı. Kızların yanına gitmemi işaret etmişti. "Batu, hadi." Dedim ve yürümeye başladım.
Açelya'nın güncesinden;
"Allah kahretsin! Ya nerden buldular bunlar bizi!" Dedim, çok telaşlıydım. "Kanka keşke biraz sakin olsan, ne olacak? Gelsinler işte oturup muhabbet ederiz." Dedi Gece. "Gelmesinler... Geliyolar!" Dedim arkama bakıp. "Selam kızlar!" Dedi AVM'de yardım eden ve parkı beceremediğim zaman karşılaştığım kişi. Esat'tı sanırsam. Kafamı masaya gömdüm. Bir anda kafama biri vurdu. Vurur vurmaz kafamı kaldırdım. Hazal'dı vuran. "Merhabalar, tanışıyor muyuz?" Diye sordu Gece. Yemin ederim bu kızda beyin çok iyi çalışıyordu. Ardından arkadan mavi tişörtlü başka bir çocuk geldi. "Selamlar! Tanışmıyoruz ama tanışabiliriz değil mi?" Diye sordu hepimizin üstünde gözleri gezerken. Ellerini masaya dayamıştı. Gözlerimi kapatıp, derin bir iç çektim. "Ben Doruk Ilgan." Diyerek elini Hazal'a uzattı. "Hazal Turhat." Deyip el sıkıştılar. "Batuhan Işık." Elini uzattı Gece'ye. "Gece Çağlayan." Diye karşılık verdi. Allah'ım çıldıracaktım. Esat'ta bana elini uzatıcaktı kesin. Gece ve Batuhan ellerini sıkıştıktan sonra gözlerim Esat'a döndü. "Soyadınızı öğrensem yeter." Dedi. Bir anda gözüm daldı ve konuşamadım. "Açelya?" Dedi Gece. O zaman gözümü çekebildim ve "Keskin." Dedim. Elimi uzattım. "Yener." Dedi ve elimi tuttu. Sanki Doblo alışverişi yapıyorduk, yani ben öyle hissettim. Elimi çektim ve kızlara baktım. İkisi de kafasını 'ne oluyor?' anlamında salladı. Dudağımı büzerek 'bilmiyorum' anlamına getirdim. Daha sonra elimle yüzümü sıvazladım. "Efsane! Şuradan üç tane sandalye gönder bakıyım." Dedi Doruk. Sandalyeler geldiğinde oturdular. "Ee, o kadar yönlendirdim. Sen nasıl kaza yaptın?" Diye sordu. "Biraz fazla gaza bastım, o kadar." Dedim ve gözünün içine baktım. "Diğer arabaya ne yaptınız peki?" Diye sordu Doruk. Bu nereden biliyordu ya? Tabi hemen gidip anlatmıştır arkadaşına. Ben Esat'a bakış atarken Hazal açıkladı. "Açelya'nın aklına gelen bir videoyla kurtulduk, üstüne tabi biraz para ve notta bıraktık." Dedi. "Okuyor musunuz?" Dedi, Batuhan. "Evet, okuyoruz." Dedi Gece. Ben sadece konuşmaları dinliyordum. "Ne okuyorsun Açelya?" Dedi Esat, kollarıyla masaya yaslanırken. "Tıp" Dedim. "Ankara Tıp Fakültesi, Mamak'ta olan." Diye ekledim. Çok zor bir fakülteydi ancak birilerine söylemek iyi hissettiriyordu. "Oow! Bu kız bizi mahveder biz kaçalım yavaştan." Dedi Doruk. Güldüm. Diğerleri de güldü. "Siz kızlar?" Dedi Batuhan. "Ben hukuk okuyorum." Dedi Gece. "Ankara üniversitesi hukuk fakültesi." Diye ekledi oda benim gibi. "Ya! Bende orda okuyorum. Neden hiç görmedim seni?" Diye sordu Batuhan. "Bilmem, bende seni hiç görmedim. Zaten çok kalabalık bir okul." Dedi. Anında Hazal atıldı, uykusu açılmıştı bayağı.
"Bende moda tasarım okuyorum,
Ankara Üniversitesi Beypazarı Meslek Yüksekokulu." Dedi. "Bende
ODTÜ Mimarlık Fakültesi'nde okuyorum." Dedi Doruk. Beklemezdim. Esat, okumuyor muydu? "Bende Başkent Üniversitesi Fotoğrafçılık ve Kameramanlık okuyorum." Dedi. "Burslu mu?" Diye sordu Hazal. "Evet." Dedi Esat. "Yüzde kaç?" Diye devam ettirdi sorularını Hazal. "Yüzde seksen beş." Diye bitirdi. "Kaç yaşındasınız?" Hepimiz birbirimize baktık. Söylemeli miydik? Hazal başını salladı. "Hepimiz aynı yaştayız. 23 yaşındayız." Dedi çok temiz bir ses tonuyla Gece. "Güzel, üniversite 3?" Dedi Batuhan. "Evet" Dedik üçümüz aynı anda. Arkadan biri seslendi. "Abla! Sizin araba bitti alabilirsiniz." Ablan sana kurban olsun, kurtarıcım! Ayağa kalktım. Bir an önce gitmek istiyordum. "Teşekkür ederim. Nereye ödeme yapacağım?" Diye sordum anahtarı alırken. "Kasaya, kasa şurada." Diye gösterdi çocuk eliyle. "Tamamdır." Diyerek kasaya yöneldim. Ben ilerlerken yanımda bir karaltı gördüm. Ufak bir havaya sıçrayıp kim olduğunu gördüm. Esat. "Ya salsana beni sen! Ödümü kopardın be!" Dedim birazcık yüksek sesle. "Tamam, özür dilerim. Ne kadar tuttu?" Diye sordu. Dalgın olduğum için direkt söyledim. "650." Etrafıma baktım, hava kararmıştı. "Paran var mı?" Diye sordu. "Noldu, centilmenlik mi yapacaksın?" Dedim düzgün bir sesle. "Mümkünse evet, izin vermiyorsun ki!" Dedi. Haklıydı. Cüzdanını çıkarıp 650 TL uzattı. "Ne yapıyorsun? gerek yok öderim ben." Dedim, yeni tanıştığım çocuğa da araba masrafımı ödetecek halim yoktu. Cüzdanımı çıkardım ve parama baktım. "Abi sakın alma onun verdiği parayı!" Dedim. "Al abi al, saçmalıyor bu kız!" Dedi. "Ne, saçmalıyor muyum? Benim arabam be sanane!" Paramı hala ayarlayamamıştım, sinirlerimi bozmuştu. "Abi çık sen ordan, çık çık!" Abiyi itekleyerek kasaya geçti. "Şifresi ne bunun abi, söyle!" Derken cüzdanımda son 50 TL'mi arıyordum. "Esat, sakın! Abi n'olursun söyleme!" Dedim. O sırada biz bakmasak da herkesin bize baktığına çok emindim. Kesin Hazal ve Gece gülme krizlerine girmişlerdi. "0848" Dedi abi. "Abi Allah seni ne yapmasın! Niye söylüyorsun?" Zaten 50 TL'de bulamamıştım. Parayı kasaya koyup yanıma geldi. "Ne inatçısın kızım ya!" Dedi. "Asıl sen ne yapıyorsun ya? Daha yeni tanıştık ve benim araba masrafımı ödedin. Böyle iş mi var?" Dedim Hazal'ların yanına giderken. "Öderim, niye mahçup ediyim bir sürü insanın içinde seni?" Diye sordu. "Mahçup falan olmazdım, arkadaşlarım var benim burda." Dedim. "İyi, o zaman sende beni yemeğe çıkarır ödersin borcunu." Göz kırptı. "Bir daha nerde karşılaşacağız?" Diye sordum. O sırada Hazal'ların yanına gelmiştik. "Al, hepimizin numarası." Diye uzattı Batuhan. "Oha ama ya! Ne ara hallettiniz?" Diye sordum. "Hallederiz biz tatlım, takma kafana! Haydi iyi akşamlar!" Diye gitti Doruk.
"İyi akşamlar." Dedik Gece'yle. Arabaya bindik ve gerçekten hiç konuşmadan yolu geçirdik. Çok yormuşlardı.

LalitaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin