four

91 17 41
                                    

"geç kaldın." yeonjun kayıtsız bir tutum sergileyerek söyledi, telefon ekranını kaydırmaya devam etti ve kanepedeki duruşunu değiştirdi.

kapının kilidini çevirdikten sonra içeri girmek üzere ayakkabılarını çıkaran soobin, bu planlanmamış sözlerle karşılanmak üzere nihayet eve girdi. "hayır, erkenci olan sensin." diye cevap verirken en sevdiği siyah saatinin kemerini bileğinden çıkardı.

"hmm, sanırım. günün nasıldı?" yeonjun sakin bakışlarını telefonundan soobin'e kaydırarak sordu.

"parfümümü ve pazarlama fikirlerimi beğendiler, yakında parfümümün trendi devralacağını söylediler ve kimyayı seçtiğim için bana teşekkür ettiler, ancak kendime pek güvenmediğim için bundan emin değilim..." melankolik delikanlı yüzünde bir somurtkanlık yerini alırken cevap verdi.

bir süredir başa çıktığı zorluklar sonucunda nihayet bir şeyler iyi gittiği için kendisiyle gurur duyması gerekiyordu ama bir şey, ne olduğunu tam olarak bilmiyordu ama gerçek bir şey, sebepsiz yere kendisini iyi hissetmesine izin vermiyordu.

yeonjun içmek için bir bardak su doldurmaya karar verdi, ayağa kalktı ve şöyle söyledi, "bence... yeteneğin ve çalışmaların adını duyuracak, güven bana." yeonjun ufak bir yudum alırken bakışlarını soobin'in üzerinden ayırmadı. "sanat çalışmaların nasıl gidiyor?" sesi boğuk geliyordu.

"tuhaf bir şekilde harika? doğru düzgün başlamadım bile ve şimdiden birçok ziyaretçiyle dolu." soobin, yeonjun'un ona ikram ettiği bir bardak suyu kabul ederek cevap verdi. suyu içti, susuzluğunu giderdikten sonra şüpheyle sordu. "beni yine üst sıralara terfi ettirdin, değil mi?"

"pek değil, eserlerini gerçekten çok beğendiler. bu yüzden başarılı oluyorsun bebeğim. bunu hak ediyorsun." yeonjun biraz yalan söyledi ve kendilerine akşam yemeği servisi yapmak için mutfağa girdi. biraz da doğruyu söylemişti çünkü soobin'in çalışmaları kesinlikle herkesi kendisine çekecek kadar büyüleyiciydi, ve biraz yalan söylemişti çünkü ah... yeonjun, soobin'in eserlerini tanıtmak için elinden gelen her şeyi gizlice yaptı.

belli ki soobin'i tüm gücüyle şımartacağını söylerken ciddiydi.

şaşırtıcı bir şekilde yeonjun, bugün gerçekten de iyi bir ruh hâli içindeydi. soobin temizlenip yemek için hazırlanırken o arada yeonjun akşam yemeğini servis etmeye başladı, az önce soobin'in boş midesinin çıkardığı sesler nedeniyle utanç duyarak bir çocuk gibi kıkırdadığını duydu ve bu da yeonjun'a güzel bir kıkırdama verdi.

"sevimli." yeonjun kendi kendine fısıldadı.

soobin'in elinde bir çikolatalı süt kutusu ile ona yaklaştığı gün aklına geldi, anılar zihninde silik bir şekilde belirirken hatıralarında odaklandığı nokta bambaşka biriydi. hayatında ilk kez birine karşı bu denli güvensiz olduğu zamanları hatırladı. birine... soobin'e çok yakın olan birine, evet, beomgyu.

yeonjun, soobin ortaya çıkana kadar her zaman kendine güvenen biri olmuştu. kendine göre bazen başa çıkılamayacak kadar aşırı, bazen de kriterleri karşılamayacak kadar eksik olabilirdi ama onu dışarıdan görenler için, gerçek olamayacak kadar mükemmel görünüyordu. peki bundan nasıl bu kadar emin olabiliyordu? çünkü kahretsin, onun tanrı kompleksi herkesten üstün olduğunu fısıldıyor, ortamında en iyisi olurken, herhangi birinin bir gerekçe duyulmadan onun için cezalandırılabileceğini çok iyi biliyordu.

her zaman aklında kimsenin ona ulaşamayacağına dair düşünceler vardı. soobin'in ortaya çıkması ile haysiyetini yitirmiş, benliğinin istila edilmesine ramak kalmış gibi ikilemde hissediyordu. sınırlarının ardına geçilmesine bir adımdan az kalmıştı ve yeonjun, içinde olduğu konseptten artık emin değil. dört yıldan beridir kafası çok karışık.

peppermint soda, yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin