twenty

242 35 2
                                    

yoongi'den

Edebiyat öğretmenimiz Bayan Yu eliyle yeni boyattığı kızıl saçlarını düzelterek hevessiz bir şekilde gözlerini sınıfta gezdirdi. "Sorusu olan var mı?" Henüz otuzlarının ortalarında olan kadın, öğretme isteğini tamamen yitirmişti. Okulda çok mutsuzdu, bir kez bile gülerken görmemiştik. Hocanın ruhsuz anlatışından olsa gerek kimse onun derslerini sevmiyordu. Ben hariç. Bence tatlı bir kadındı, eksik veya fazla konuşmuyor ve müfredatı tamamladıktan sonra bizi boş bırakıyordu. Ayrıca sınav kağıtlarını okurken de biraz bol not veriyordu.

"Zilin çalmasına beş dakika kaldı. Çok ses çıkarmadan konuşabilirsiniz." diyerek sandalyesine oturdu.

"Açlıktan ölebilirim." dedi Namjoon yüzünü buruşturarak. Önümüzde oturan Jungkook -oturma yerlerimizi üçün tüm ikili kombinasyonlarına göre yapıyorduk- bize döndü ve başını salladı. "Ben de çok açım. Yemekhaneye gidelim bugün. Bir tost kesmez beni."

"Ben Bogumla yiyeceğim." diyerek konuşmaya girdiğimde ikisi de dik dik baktı bana. "Bakmayın öyle! Ayda yılda bir takılıyorum çocukla hemen triplere giriyorsunuz." Gözlerini devirdi Namjoon. "Ne tribi oğlum? Saçmalıyorsun iyice."

"Hı hı, saçmalıyorumdur kesin."

Zil çaldıktan sonra sınıf yavaş yavaş boşaldı ve biz de koridora çıktık. Bogum hemen görüş alanıma girdi.

"Naber aşk bahçesi?" diyerek yanağımdan makas aldı. Ben ona gülerken hemen asker selamına geçip dik dik bize bakan Namjoon ve Jungkook'a öpücük attı. "Nasıl çalıyorum ama arkadaşınızı?" Jungkook kaşlarını çattı. "Sikerim oğlum senin belanı." Bogum elini indirip sahte bir şekilde yüzünü astı. "Çok alıngan davranıyorsun Jungkook, alt tarafı bir yemek yiyeceğim. Senin en yakın arkadaşınla." Sonra sırıttı. "Belki yarın da yeriz ve ondan sonraki günde. Sonra Yoongi benim daha eğlenceli ve komik olduğumun farkına vararak benim sınıfıma geçer ve bir daha sizinle asla ama asla görüşmek istemez. Ben sad-"

Namjoon ani bir şekilde Bogum'un üzerine yürüyünce götü tutuşan Bogum elimi kavrayıp beni peşinden sürükleyerek koşmaya başladı.

"Bogum! Bittin lan sen!" diye seslendi arkadan Namjoon. Bogum ise kendi kendine kahkaha atmakla meşguldü. Merdivenlerden inerken başımı iki yana salladım. "Bir gün ciddi anlamda dayak yiyeceksin. Çeneni iki dakika kapalı tutsan olmaz mı?"

"Yok aşk bahçem, adrenalinsiz yapamıyorum ben." Arkasını kontrol edip bana döndü yine. "Senin bu denyolar da çok çabuk sinirleniyorlar. Yiyorum sanki seni."

"Geçen sefer yanağımı ısırmıştın Bogum." Omuz silkti. "Çok tatlıydın o gün, o sayılmaz."

"Çocuklar yemekhanede yiyecek bu arada. Belki korkuyorsundur diye soylemek istedim." dediğimde duraksadı. "Kantine gidelim! Ama korktuğumdan falan değil Yoongi'm. Benim canım bugün tost istiyordu zaten." diyerek gülümsediğinde başımı salladım. "Aynen aynen."

Kantine girip tostlarımızı aldıktan sonra boş olan bir masaya çöktük.

"Hoseok'la görüyorum seni bu aralar. Ne iş? Tavladın mı sonunda? Düz düz diyordun ama dedikodu geldi kulağıma biseksüelmiş o da." diyerek göz kırptı. Ağzımdaki tostu yutup cevap verdim. "Valla tavlamış sayılırım bence. Çok az kaldı manitam olacak kendisi."

Gözler merakla büyüdü. "Nasıl başardın Yoongi'm?"

"Fotoğraf yarışması olayını falan biliyorsun zaten."

"Evet."

"Ben bunu biraz zorladım gibi. Yani gay olmamasına imkan yoktu. Sürekli erkeklerin götüne bakmalar kızlarla takılmalar falan." Gözlerini kıstı. "Kızlarla takılmak nasıl gay işareti oluyor oğlum?" Meyve suyumun pipetini ağzımdan çekerken herkese aynı açıklamayı yapmaktan bıkmıştım.

where is your heart? | sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin