Son Feci Bisiklet- Pazar ve Ertesi
🩹🕯️
Kaderin Cilvesi
Hayat yara alanlarla dolu bir ada parçası gibiydi, kurtulmak ise; kendinizi uçsuz bucaksız denizin ortasına bırakmak ve bir umut kırıntısına bağlanarak yaşamayı düşünmeye bağlıydı.
"Yoldayım, halletim abi. Evet eksik yok fazladan fazladan çıkarttım." Elimdeki dosyaları eşelerken kendi kurduğum cümlelerin doğruluğunu bir kez daha tasdik ediyordum. Telefonu bana söylediği huzurlu bir vedalaşma ile kapattığımda otobüs durağına ulaşmanın verdiği huzur ile derin bir nefes aldım.
O zamanlar üniversite sınavına hazırlanan tutkulu ve oldukça yorgun bir gençtim, hayallerim ve hedeflerim vardı. Ayakta durmaya gücüm vardı. O zamanlar için tek sıkıntım babamdan beklediğim ilgi ve kazanmaya çalıştığım bir üniversiteydi.
Oturduğum durağın soğuk metali şortumun açık bıraktığı tenimi uyarıyordu, gözlerim tam yanımda oturan kıza kaydı. Başı öne eğikti ancak güzel çehresi böyleyken bile ben buradayım diye bağırıyordu.
"Merhaba, iyi misiniz acaba?" Merak etmem onu şaşırtmış gibi başını kaldırdı ardından gülümsedi, gamzeleri yüzünü süslediğinde küçük burnu gülüşünün etkisi ile biraz daha hokkalaşmış resmen bir oyuncak bebeğin burnu ile eş değer olmuştu.
"İyiyim sağol, kötü mü gözüküyorum?" İnce biraz korkak sesi ile başımı iki yana salladım hızla. "Hayır sadece boynun biraz bükük durduğu için endişelendim o kadar." Kendini kötü hissetsin istememiştim.
"Sınava mı giriyorsun?" Demişti dakikalar sonra, beni sessizliğine boğduğu saniyelerde acaba onu kırdım mı diye düşünmeden edemediğimde sorduğu soru kuru dudaklarımda dilimi gezdirmeme neden oldu.
"Hmhm. Eşit Ağırlıktan, psikoloji istiyorum." Gülümsedi, yaşı bana yakın durduğundan sormak için başımı hafifçe yana eğdim. Ardından sormama bırakmadan yanıtladı beni. "Bu sene girecektim ben de ama sanırım kaderim değilmiş. Vazgeçtim."
Sesi oldukça hüzünlü geldiğinden sormak istemedim, başımı sallayıp otobüsümü beklerken ayakkabımın uçları ile yeri eşeledim. "Çakmağın var mı?" Demişti yine dakikalar sonra, elim bez çantama gittiğinde başımı iki yana salladım.
"Kibrit kullanıyorum ben, dur vereyim." Babası tarafından ilgi görmeyen, yalnız büyüyen ve stresle boğuşan her ergen kız gibi başlamıştım sigaraya lisenin son yıllarında. Üzerine çizim yaptığım hoş kibrit kutusunu ona uzatırken çenemle gösterdim kutuyu. "Bir ya da iki tane kalmış zaten, sen de kalsın. Ben yenisini alırım."
Kırgın duran bakışları kibrit kutusu üzerinde geziyorken gülümsedi. "Çok güzelmiş insan yakmaya kıyamaz." İnsan yanmaya da kıyamaz. "Sen mi yaptın?" O zamanlar içinde verdiği sessiz savaşları duyamıyordum, şimdiyse duysam bile zırhlanıp yardım edecek kadar yakınımda değildi.
Hevesle "Evet." diyişimi hatırlıyordum, övülmeyi bekleyen bedenim şımarıklığın ilk adımlarını gösterip ezilip büzülmüştü karşısında. "Çok güzelmiş." Dedi içimi hoş ederek, otobüsümün geldiğini görmemle ayaklandığımda hızlıca teşekkür ettim ona.
"Sınavında başarılar umarım istediğin yerlere gelebilirsin." Dedi bana tüm gerginliğimi fark etmiş gibi, kocaman gülümsedim güzel yüzüne bakıyorken. "Teşekkürler sen de, dikkat et kendine."
Bir arkadaşımla vedalaşıyormuşum gibi el sallamam o zamanlar yol boyu utanmama, elimi alnıma yerleştirip 'Neden yaptın ki bunu?' diye söylenmeme neden olmuştu. Şimdi ise keşke vedalaşmasaydım diyordum.
Sınav belgem için çıkarttırdığım vesikalıklarımdan birini o otobüs durağında düşürdüğümün farkında olmadım, aceleyle otobüse bindim.
Yıllar sonra arkamda bıraktığım vesikalığım ve kibrit kutum avuçlarım arasına bırakıldığında duymanın bile beni kahrettiği şeyleri yaşamış birini kurtarma şansımın olması beni mahvetti.
Yıllar öncesinin Açelyası bir vesikalığın içerisinden bana ışıltılı gözlerle bakıyorken içim sızladı.
Avuçlarım sıkı sıkıya tuttu o Açelya'yı, kendi zamanında sıkıştırdı. Öğütledi güzelce, gelme dedi orada kal. Kalamadım, büyümek kaderimin yüzüme vurduğu tatsız bir şakaydı. O'na baktım, spot ışıklarının vurduğu koyu gözlerindeki hareler parıldamış bir şekilde bana bakıyordu.
Yumruk yaptığı eli yüzünden damarlanmış kolunda elimde tuttuğum kibrit kutusunun eşi olan dövmesinde gezindi gözlerim.
"Açelya sen benim kaderimin bahtsız cilvesi misin?" Ona yakışmadığını düşündüğüm o yıkılmış ifade ile bana bakmaya devam etti, enkazın içerisinden çıkmaya çalışırken bedeni değil ruhu parçalanmış gibi baktı bana.
"Açelya sen benim talihsiz açan çiçeğim misin.."
Kavuşamamak demektir açelya, Yunan Mitolojisine göre talihsiz demektir. Bir ergen olana, elime telefon geçene kadar çok severdim ismimi. Sonraları da pek bir şey değişmesi aslında.
Adınız kaderinizi yaşatana kadar hep bir oluru vardır. Telefonda adımı arattığım ilk seferde talihsiz bir aşk hikayesi okumak ergen Açelya için üzücü bir olay olsa bile kapanabilmişti.
Adının kaderini, talihini yaşayan Açelya için kapanmayan yaralar açmıştı oysa. Bir parçası Tekirdağ yolundaki otobüs durağında, diğeri ise bir viyadükte kalmıştı Açelya'nın.
🌺
Kurgu Yazım Tarihi: 07.12.2022
Yayım Tarihi: 09.07.2024Merhaba öncelikle, umarım seveceğiniz bir kurgu olur. Şimdilik haftada ya da iki haftada bir bölümlerle yayımlayacağım, böylelikle ilerleyen zamanlarda bölümsüz kalmazsınız.
Temsili modellerimizi panomda sabitli olarak bulabilirsiniz. 🫶🏻
Sonraki bölümde görüşmek üzere!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yara Alanlar Viyadüğü
Romance"Açelya sen benim kaderimin bahtsız cilvesi misin?" Ona yakışmadığını düşündüğüm o yıkılmış ifade ile bana bakmaya devam etti, enkazın içerisinden çıkmaya çalışırken bedeni değil ruhu parçalanmış gibi baktı bana. "Açelya sen benim talihsiz açan çi...