Mabel Matiz & Evgeny Grinko- Vals
🩹🕯️Bütün varlıkların tek bir özden geldiği düşünülür. Tin ilk başta kendisi ile özdeş ve kendi içinde bir varlıktır. Bu aşamada kendini tanımaz. Kendini tanıması için; Kendi olmayanda kendini aramalıdır.
Kendiniz olmayan birinde kendinizi aramak?
"Peki ya sizce kimdir bu kendiniz olmayan kişi?" Profesör Altunay kalın ve tozlu olan kitabının kapağını tok bir sesle kapattığında elimi çenemden çekerek amfide, elini kaldırmış öğrencilere çevirdim bakışlarımı.
Altunay'ın onayı ile kızıl saçlı bir kızın kendinden emin, şakacı bir ses tonunu duydum önce. "Eski sevgilimdir hocam, sağolsun kendime gelmemi sağladı."
Amfide birkaç minik kahkaha yükselirken hafifçe gülümsedim, fikir silkilasyonu devam ediyordu bu süreçte.
"Annem?" Dedi oldukça saf bir şekilde bir çocuk, Profesörün tatmin olmayan bakışlarıyla dudaklarını birbirine bastırdı tabii ardından. Süreyya Altunay; her şeyi öylece beğenen bir kadın değildi elbette, seçici ve biraz da sinir bozucu derecede mükemmeliyetçiydi ve mükemmeldi biraz da. Öyle ki kendi kendine psikolojik teşhis koyabilecek kadar bilgili ve kendiyle barışıktı.
Sınıftan onun hoşuna gitmeyecek cevaplarının ardından kalçalarını masaya yaslayıp gülümsedi derince.
"Sorunun tek bir cevabı yoktu elbette, hepinize göre değişebilirdi ama bana öyle yanlış geldi ki cevaplarınız. Belli ki siz hala kendinizi bulamamışsınız." Bu bir hakaret miydi bilemedim ama cevap vermememe rağmen dumura uğrattı beni sözleri.
Bir cevabım bile yoktu benim zaten, 22 yaşında kendini hala bulamamış bir psikoloji öğrencisi olarak kendini bulamamış otuz iki diğer öğrenciyle beraber içimize çekildik.
Altunay dersi bitirip çıktığında bileğimde kordonunun bolluğu nedeni ile kaymış saatimi düzelttiğimde gözlerim akrep ve yelkovan üzerinde dönerek saati kavradı. Toparladığım çantamı sırtladığımda geniş tahta sıraların arasında kayarak amfinin çıkışına ilerledim, nitekim Boğaziçi nostaljik bir üniversiteydi.
Amfiden çıktığımda Defne tam karşımda avuçlarında karton bardakta iki kahve tutuyorken durduğunda birkaç adımda yanına vardım onun.
"Duyduğuma göre Süreyya Hanım yine sınıfta kasırga uçurmuş?" Tabirleri beni gülümsetiyorken benim için uzattığı kahveyi avuçladım, elinin boşalmasını fırsat bilerek uzun ince parmakları sarı saçlarına girdi ve özenle düzeltti onları.
"Sen ne yaptın kabul ettirebildin mi projeni?" Kahvesinden aldığı yudumunu soruma cevap verebilmek için hızlı bir şekilde yuttuğunda dilini yandığını oldukça belli eden bir ifade ile bakışlarını çevirdi bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yara Alanlar Viyadüğü
Storie d'amore"Açelya sen benim kaderimin bahtsız cilvesi misin?" Ona yakışmadığını düşündüğüm o yıkılmış ifade ile bana bakmaya devam etti, enkazın içerisinden çıkmaya çalışırken bedeni değil ruhu parçalanmış gibi baktı bana. "Açelya sen benim talihsiz açan çi...