🎶 Gazapizm & Melek Şahin- Olur mu
Karmate- Nayino
🕯️🩹
Geçmiş Zaman, Tekirdağ.
Kayra Meriç Kıyın
Ilık bir soğukluk açık enseme sürekli olarak vurmaya devam ederken henüz alışamadığım kısa kesim saçlarımı karıştırdım. İçimde bir huzursuzluk sürekli olarak his duvarlarıma çarpıp duruyordu. "Savcım!" Başım odaklandığı yerden ayrılmadı, Tekirdağ sokaklarında bulunabilecek en ufak delil, umut, parçası için aranıyordum. "Kayra Savcım." Dedi Ezgi, elinde boyunu geçebilecek kadar dosyalar, kollarına sıkıştırmıştı.
"Failler ile sorgu yapıldı, ancak bilgileri yok. Son olaylardan sonra takip ediliyorlardı zaten o yüzden sanırım dosya ile alakaları yok." Dosya. Ona dosya mı diyorlardı? Parmaklarım alnıma sarıldı, zonklayan şakaklarımı onlar ile ovuşturdum.
"Arama başlatıldı mı? Yirmi dört saati geçmiş olması gerekiyor." Kordonunu sıklaştırdığım eski saatime baktım, akrep iki kere dokuzu vurmuştu, bir kere daha vursun istemedim. Bazen sabaha çıkmak istemediğiniz günler olurdu. Sonucunu görmek istemediğiniz başlangıçların ateşini siz yakardınız. Sırtımı eski bir otobüs durağına yaslarken gömleğimin kollarını yukarıya doğru sıyırdım.
"Mağdur reşit olduğu için resmiyette arama izni çıkaramıyoruz. Üstelik kişi dosyalara ayırt etme gücünden yoksun olarak geçilmiş." Durdu, açıklaması zordu. Onu anladım. "Yani mağdur psikolojik olarak hasta, sözü tabii tutulmadığı gibi hareketleri belli olamayacağından sıkıntılı bir süreç." Bir kurşun metreleri aşıp beynimin orta yerine girişseydi başım böylesine ağrımazdı. Böylesine uzun sürmezdi acı çekmem, dakikalarımı alırdı en fazla yıllarıma bedel olmazdı.
"Savcım telefonunuz." Dendiğinde muhtemelen dakikalardır çalmaya devam eden telefonumu yeni fark ediyordum, ekranda 'Baba' yazıyordu, Babam değil. İstemeye istemeye bastım yeşil tuşa. Kulağıma dayadığım telefonda kısık nefes seslerini duyabiliyordum.
"Buldun mu?" Dedi, onun genzinde yanan kor alev benim göğsüme indi. Suratımın aynası ondaydı, ona benziyordum. Kan çekiyordu nitekim. "Hayır." Dedim sabit tutmaya çalıştığım ses tonumla. Yanında olsam görmeye emin olacağım şey alnında beliren damarlar çıkmaya başlamış olmalıydı. Gerilirse, sinirlenirse alnı bir harita gibi şekillenirdi.
"Tamam, bul." Telefon belirli bir mekanik sesle kapandığında ensemi kökünden sökmek istercesine avuçlayıp sıkıştırdım. Sesinde pişmanlığın izine rast gelmek zordu, duygusal bir robotla konuşuyormuş gibi hissediyordum ona merhaba derken. "Burası olduğuna emin misin Tolga?" İşini yapmaya çalışan genç oğlan bana baktığında gerildiğini akşam ayazına rağmen alnında beliren ter damlalarından anladım. Ona kızmamalıydım, oysa içimde büyüyen gerginlik saldırganlaştırıyordu beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yara Alanlar Viyadüğü
Romantizm"Açelya sen benim kaderimin bahtsız cilvesi misin?" Ona yakışmadığını düşündüğüm o yıkılmış ifade ile bana bakmaya devam etti, enkazın içerisinden çıkmaya çalışırken bedeni değil ruhu parçalanmış gibi baktı bana. "Açelya sen benim talihsiz açan çi...