3.3

3K 480 431
                                    

Benim yüzümden.

Dakikalardır aklımda dönen tek cümle, bu iki kelimeden ibaretti. Buraya hiç gelmeseydim, hatta bunun da ötesinde en başında teklifini hiç kabul etmeseydim böyle olur muydu? Olmazdı.

Bundan yaklaşık bir saat önce onunla en başında sevgili olmadığım için üzülüyordum, çünkü zarar gören kişinin ben olacağıma inanmıştım. Ölen ya da hastane yatağında gözleri kapalı duranın ben olacağıma inanmıştım. Şimdiyse tam tersi olması, en başından bu şehri terk etmediğim için tüm bedenimin pişmanlıkla kavrulmasına sebep oluyordu. Çok pişmandım.

Oturduğum soğuk zeminde iyice küçülerek bacaklarımı tamamen kendime çektim, gözlerimdeki yaşlar durmak bilmiyordu. Hıçkırıklarımsa dineli birkaç dakika ancak olmuştu, ona bile gücüm yoktu artık.

İçinde olduğum koridorda duyduğum koşar adım seslerini, yanıma çöken Jisung'u gördüğümde ancak fark edebilmiştim. Jisung'un yüzündeki korkulu ifade, beni görmesiyle daha da arttı. Hastaneye geldiğimizden beri ilk defa tanıdık bir yüz görmemden mi bilmiyorum, o önüme çöküp bana kollarını doladığı anda tekrar hıçkırarak ağlamaya başladım.

"Tamam, sakin ol bebeğim, bir şey yok."

Bana sıkıca sarılırken teselli etmek için kurduğu cümleler benim için hiçbir anlam ifade etmiyordu. Ona kollarımı dolamadan, sadece başımı göğsüne yaslayarak hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Bir yandansa ne kadar pişman olduğumu ona söylemek istiyordum ama onun yerine dudaklarımdan çıkan her kelimeyi bölüyordu hıçkırıklarım.

"Ji...sung, ben... git-gitmeliydim..."

Devam edemeyerek daha çok ağlamaya başladığımda Jisung'un kolları beni daha sıkı sardı. Başımı göğsüne tamamen bastırdığındaysa kendimi iyice serbest bıraktım ve göz yaşlarım dinene kadar dakikalarca ağladım.

Hyunjin'in gözleri evde kapandığından beri açılmamıştı. Kanamasını durdurmak için üzerimdeki tişörtü çıkartıp yarasına bastırdığımı hatırlıyordum o anın şokuyla, ardından içeriyi dolduran adım seslerini ve etrafımızı saran onlarca insanı. Şimdi mi geldiniz demek istemiştim ama sesim çıkmamıştı. Kilitlenmiş bir şekilde Hyunjin'in kanamasına baskı yapıyor, ağlayarak uyanmasını istediğimi dile getiren bir şeyler mırıldanıyordum.

Sağlık ekibi geldiğinde bile girdiğim şok yüzünden beni zor çekmişlerdi üzerinden. Ancak onlar onu sedyeye alırken bile bırakmamıştım Hyunjin'i. Evden çıkarken polislerden birisi beni de doktorun görmesi gerektiğini, başımda bir kanama olduğunu söylemişti. Aldırış etmeyerek zorla Hyunjin'in elini bırakmadığımdaysa adının Seungmin olduğunu duyduğum polis, bana üzerime oldukça bol gelen bir hırkayı zorla giydirmiş ve beni Hyunjin'in ambulansına sokacağını söylemişti. Gözleri kapalı olan Hyunjin'den başka hiçbir yere bakamıyordum bense o sırada, ufacık bile gözleri açılsa ve o anı kaçırsam ne yapardım?

Sonuç olarak, aynı ambulansla gelmiştik ve gelirken benimle de ufaktan ilgilenmişlerdi. Şokta olduğumu söylüyorlardı, çevredeki hiçbir sese ya da hiçbir şeye tepki veremiyordum. Tek odak noktam Hyunjin'di ve aklımda yerdeki, dizlerime ve dirseklerime bulaşan kanlar dönüyordu. Hastaneye gelip de onu zorla benden ayırdıklarından beriyse üzerinde ameliyathane yazan kocaman kapının önünde öylece çökmüş, ağlıyordum. Geldiğimiz gibi ameliyata almışlardı onu ve tüm kargaşanın içinde kesiğin çok derin olduğunu duyabilmiştim, korkuyordum.

"Lee Felix siz misiniz?"

Artık ağlamaktan göz yaşı kalmamıştı gözlerimde ve sadece sessiz iç çekişler şeklinde ağlıyordum, hemen başımızda dikilen polisin dediğini de bu yüzden duyabilmiştim. Yine de Jisung kollarını bana dolamayı bırakmamıştı ve ben de başımı kaldıracak takate sahip değildim. Bizim yerimize hemen başımızda dikilen başka biri, Minho Hyung cevapladı adamı.

run away | hyunlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin