Koş Peter!

610 47 19
                                    


"Koş Peter! Git buradan!"

Halamın sözleriyle koşarak çıktım binadan. Sağıma soluma baktım. Nereye gideceğimi bilmiyordum, ne yaparım bilmiyordum. Ama sağ tarafa doğru koşmaya başladım.

Koştum, koştum, koştum. Evden epey bir uzaklaşmıştım. Ve etraf çok kalabalıktı ayrıca çok ışıklı. İnsanlar o kadar kalabalıktı ki onlara göre kısa olduğumdan dolayı önümde bir duvar örmüş gibiydiler. O yüzden nerede olduğumu göremiyordum. Hadi ama Tanrı aşkına 13 yaşında bir çocuğun boyu en fazla ne kadar olabilir? Üstelik benim gibi zayıf bir çocuğun...

Bu tür bir şeyi düşünmek yerine halamı düşündüm. Onu o iğrenç erkek arkadaşıyla bırakmıştım. Onu öldürecekti. Ama öldürmezse?

Kimi kandırıyorum, adamın elinde bıçak vardı...

Gözlerimin dolmaya başlaması ve insanların bana çarpıp durmasıyla iyice afallamıştım. Etrafımı göremiyordum.

Korkuyordum. Çok korkuyordum.

Yine koşmaya başladım. İnsanları iterek aralarından geçiyordum. Ağlıyordum. Şiddetli bir şekilde ağlarken ve deli gibi korkarken kaçmak çok zordu.

Koşarken bir şeye çarpmamla yere düştüm ve düştüğüm gibi kalabalıktam birisi beni göremeyip bacağımın üstüne bastı. Çığlık atmamla şiddetli ağlamam daha da şiddetlenmişti.

Kalabalıkta birkaç kişi durmuştu ve önüme bir adam eğildi.

Kahverengi gözleri ve arkaya doğru taranmış dağınık saçları vardı. Üstelik takım elbise giyiyordu.

"İyi misin çocuk? Özür dilerim, seni fark edemedim."

Adamın dedikleri kulağıma zar zor gelirken bacağımın acısı katlanarak artıyordu. Hıçkırdım.

"Çok acıyor..." bacağımı kastettiğimi anlamıştı. Beni belimden ve bacaklarımın arkasından tutup kaldırmasıyla kucağına çıkmış oldum.

Etrafa baktım. New York'un merkezindeydik. İş çıkış saatlerinde olmalıyız çünkü çok kalabalık ve gürültülüydü.

"Hey Tony! Gitmemiz gerekiyor." Sarışın bir adamın kucağında olduğum adama seslenmesiyle adam bana döndü.

"Hey ailen nerede?"

"Yoklar."

"Oh, peki nerede kalıyorsun ufaklık?"

"Halamla birlikte yaşıyorum." Ağlamalarım ufak iç çekişlere dönmüştü.

"Peki halanın numarası biliyor musun?"

"Oraya gidemem..." gidersem ölürüm.

"Hey ned-" adamın sözü sarışın olanla kesilmişti.

"Hadi Tony!" adam oflayarak beni kucağında farklı bir şekle soktu. Şu an bacaklarım onun beline sarılıydı onun elleride sırtıma. Böyle şehri daha iyi görebiliyordum.

"Benimle geliyorsun küçük adam."

Ufakça başımı salladım. Gidebileceğim bir yer yoktu ve geceyi dışarıda geçirmek istemiyordum.

Bir arabaya bindik.

İçerisi oldukça kalabalıktı bu biraz gerilmeme sebep olmuştu.

"Bu çocukta kim?" Kızıl saçlı bir kadının seslenmesiyle gözlerim ona dönmüştü.

"Çocuk mu evlat edindin Stark?" Gülerek konuşan adama baktım. Hey onun elinde neden bir yay vardı?

"Sanırım kaybolmuş. Bana çarptığı için yere düştü ve dengesiz şişmanın teki çocuğun ayağına bastı. Umarım kırılmamıştır. Steve acele ettirdiği için çocuğu ne yapacağımı bilemedim oldu mu? Bir susun da çocukla konuşayım." Herkes adamı onayladı.

Adam yaslandığım göğsünden beni uzaklaştırdı ve gözlerimin içine baktı. Hala dolu olan gözlerimle ona bakıyordum.

"Ah. Belki de ilk bacağına bakmalıyız. Hey Bruce çocuğun bacağına bir bakar mısın?" Adının Bruce olduğunu öğrendiğim gözlüklü adam başını salladı.

Kucağında olduğum adam beni ters çevirip sırtımı göğsüne yaslayınca bu kadar kolay hareket etmesine şaşırdım. "Ben mi çok güçlüyüm yoksa kucağımda bir kuş mu var?" diye mırıldandığını da duymuştum.

Bruce denen adam bacağımda bir yere dokunduğunda çığlık attım. Canımı yakmıştı. Arkamdaki adam saçlarımı okşayınca kendimi daha rahat hissettim.

"Kırık değil ama burkulmuş. Kulede bakarız Tony." Arkamdaki adı Tony olan adam tamamdır gibisinden bir şeyler söylemişti.

Koştuğum için ağrıyan ayaklarım ve ağlamamdan dolayı ağırlaşan gözlerimi açık tutmakta zorlandığım için kapattım.

Bilincim kapanmadan duyduğum son şey kızıl saçlının sesiydi.

"O çok tatlı..."

——————

Dayı ne yazıyorum hiç bilmiyorum ya

run peter! | irondad & spidersonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin