8. BÖLÜM

112 28 2
                                    

1 Hafta sonra

Viran'la o konuşmamızdan beri bir daha hiç konuşmamıştık. Bu bir haftada hergün antrenman yapmıştık ama benimle çok konuşmuyordu ya da hep kısa kesiyordu. Nedenini anlıyordum. Belki kendince haklıdır ama ben de haklıyım 2 günlük birine güvenemem. Babam en sevdiği ve en güvendiğinden yemişti ihaneti. Ya ben de ondan yersem? Kafayı yiyecek gibi oluyordum. Serdar halimi anlayıp bizi bir araya bile getirmişti ama nafile Viran şu anda konuşmak istemiyordu. Koskoca adamı zorlayamazdım. Bugün büyük gündü. Voleybol maçımız vardı. Aramızdaki bu neyse bitirmemiz gerekiyordu, en azından maç için. Bugün kazanmalıydım. Ondan daha güçlü olduğumu kanıtlamalıydım. Bu maçı kazanırsak 1 ay sonra olan büyük final için yarışacaktık. Voleybol benim için en büyük aşktır. Ona bağlılığım o kadar çok ki kelimelerle anlatamazdım. Birini voleybolu sevdiğim gibi seversem işte o zaman başka olur muydu? Tabi doğru. İlk önce benim birini sevmem gerekiyordu. O gün eve gittiğimde Levent Bey'i beklemiştim anlatması için. Şimdi zamanı değil demişti. Anlatacağı şey derin ve acılı bir hikaye olması lazım. Önümdeki maç için moralimi düşürmemem lazımmış öyle demişti. Eğer bugün kazanırsak yarın sana anlatırım demişti ama tabikide şartı vardı. Öbür gün olan partiye gitmemi istemişti. Kutlama olacaktı. Herkes bu maçı kazanmak için elinden geleni yapacaktı.

Sabah alarmın sesiyle uyanıp bir heyecanla yataktan kalkıp lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp aynadaki yansımama baktım. Daha iyi görünüyordum. Emindim. Kazanacaktım. Ona karşı bir kez daha kaybetmeyecektim. Belki de başka birisi olsa hayatında asla onun karşısına çıkmaz ve Burhan'dan giderdi. Ama ben burdaydım. Bir erkek benim hayatımı mahvetmiş olabilir ama güçsüz olmayacaktım. Onun hayatını mahvetmeden gitmeyeceğim. Ben Halit Demir'in kızıyım. Lora Asi Demir. Derdi veren dermanını da verir. Belki de Aytunç'un tekrar karşıma çıkmasının içinde bir hâyır vardır. Her şerrin içinde bir hâyır çıkar. Ben o hâyırı bekleyeceğim. Odama geçip direk maçta giyineceklerimi giyinmiştim. Üstümde simsiyah bir rengin içinde çıkan kırmızı, ateş kırmızısı alevler vardı. Sıfır kolluydu. Kolun detayında beyaz rengi vardı. Kül olmayandık. Hep yanandık. Hiç sönmeyecek olandık. Hem yanan hem aydınlık olandık. Hem kirlenen hem temiz olandık.Bu sene formalar değişecekti. Bu benim tasarımımdı. Hocaya bunu söylediğimde fikrimi beğendi ve hemen yaptırmıştı. Altımızda siyah normal bir şortumuz vardı. 20 numaraydım. 20'yi ısrarla istemiştim. Babamın ilk en mutlu olduğu yaşmış. Sormuştum. Onunla ilgili çok şey merak ederdim. Hâlâ da ediyorum.
Ama hiç bir zaman cevaplarını öğrenemeyecektim.

( Bende eski bir voleybolcuyum ve formam tam tarif ettiğim gibi siyah ve kırmızı alevler vardı. Giymek hiç nasip olmadı. Lora'ya nasip olsun istedim.)

Formamı giyinip aynanın karşısına geçtim. Çok güzeldi. Şahaneydi. Altıma bol bir eşofman takımı giyinmiştim. Saçlarımı yukardan at kuyruğu yaptım. Örgü yapmayı bilmiyordum aslında kendime bilmiyordum. Bir başkasına yapabilir ama kendime yapamazdım. Uzun kumral saçlarıma baktım. Hayatımda sadece bir kere kısaltmak zorunda kalmıştım. Omzumdaydı. Kendimi silkeledim. Şimdi bunun sırası değildi. Yüzüme her zaman ki gibi nemlendirici sürmüştüm. Ardından maskara sürdüm. En son olarak dudak nemlendiricimi de sürüp bitirmiştim. O kadar çok makyaj yapmama gerek yoktu. Güzellik için gitmiyordum. Kazanmak için gidiyorum. Çantamı alıp içine dizliklerimi kattım. Su ve temiz havlu kattım hemen. Odadan çıkmadan önce aklıma nemlendiricim geldi ve onu da masanın üzerinden alıp çantama koydum. Kapıyı açıp merdivenlerden aşağıya indim. Kahvaltı masasında abim ve Levent Bey vardı. Sessizce masaya abimin yanına geçip kahvaltımı etmeye başladım.

RUH PARÇALARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin