8

985 31 25
                                    

Multimedya: Doğu
Doğu'yu unutmayınız sjyrhdjd

Loya'dan

Sabah uyandığımda aklıma gelen tek şey Pamir ile olan silik anılardı. Utançtan yerin dibine falan girebilirdim. Ne ara o kadar yakınlaşmıştık ki biz? Pamir'i gram tanımıyordum ama ne hikmetse kendimi adamın kollarına atıyordum. Hislerim ona güven diyordu ve ben hislerime her zaman güvenmiştim.

Ayağa kalkıp banyoya girdim. İhtiyaçlarımı giderdikten sonra banyodan çıktım ve bir süre ne yapacağımı düşündüm.

Etrafa göz gezdirirken balkonu görmemle aklıma bu evden kaçmam geldi. Buradan kaçmayı bir kez denemiş ve başarısız olmuştum. Bir kere büyük bir hata yapınca ikincisini göze alabilen biri değildim.

Ayrıca dün 'senin inadına yapacağım' diyen de oydu. O benim kaçmamı bir seçenek olarak bile görmüyordu. Ki haklıydı.

Her şey olacağına varırdı. Bu yüzden akışa bırakacaktım. Ne olursa olsun, kader diyip geçecektim.

Aşağı indim. Yemek masası hazırdı. Fakat tek kişilikti. Pamir'in oturduğu yerde bir kağıt parçası vardı. Yerime geçmeden önce notu elime aldım.

Şirkette acil işim çıktı. Uslu dur, ben gelene kadar benden habersiz evden çıkmaya çalışma.

Aslında bahsettiği şey kaçma olasılığım değil, bahçeye çıkma olasılığımdı. Düşündüğüm gibi kaçmamı bir ihtimal olarak bile saymıyordu.

Hızlıca kahvaltımı yaptım ve evi gezmeye başladım. Daha önce salonu bulmak için etrafta dolaşmış olsam bile, evi tam olarak görmemiştim.

Alt katta yemek odası, mutfak, büyük bir salon ve banyolar vardı. Benim kaldığım kat ise bir yukarıdaki kattı. O katta benim ve Pamir'in odası vardı. Pamir'in odasının kapısını açmaya cesaret edemedim. Kaldığım katta bir teras da vardı. Bir üst kat, yani son katta ise bir spor salonu vardı. Ayrıca sarı ve siyah kapılar da vardı ama açamamıştım.

Odamın olduğu kata indim ve iki tane kendim büktüğüm tel tokaları alıp geldim. Böyle işler çok zor oluyordu. Ama ben kız arkadaşlarımdan bir şekilde öğrenmiştim.

İki kapı vardı. Seçimimi siyah kapıdan kullandım. Kapının kilit yerine bir tokayı dayadım ve diğeriyle pinleri yukarı ittirdim. Dayadığım tokayı çevirdim ve kapıyı açtım. Etrafa göz gezdirince burasının şaraplarla dolu bir şarap mahzeni olduğunu anladım.

Raflara yaklaştım. Bir kaç tane içmenin kimseye zararı olmazdı. Daha önce hiç içmemiştim. Bizim evde de vardı bu mahzenden. Annem ve babam bazen içerlerdi.

Gözüme güzel gibi görünen bir şarabı aldım. Aşağı kata indim ve mutfaktaki dolaplardan bir şarap bardağı aldım.

Şimdi ki sorun; şarap şişesinin kapağını nasıl açacağım? Düşünmem lazımdı. Annemler bir alet kullanırdı. Adı sanırım türbişondu. Çekmeceleri karıştırmaya başladım. Çekmecelerde bulamayınca dolaplara bakmaya başladım. Dolapların birinde türbişonu buldum ve zor olsa da şişeyi açtım. Bardağa şarabı doldurdum.

Rengi çok güzeldi. Keşke mavi şarapta olsaydı. Gökyüzü şarabı diye satılırdı. Belki de vardı ama ben bilmiyordum. Omuz silktim. İçmeye devam ediyordum.

Bir anda aklıma geldi. Sarhoş olursam ne yapacağım ben? Tekrar omuz silktim. Pamir bana baksın o zaman. Kaçırıyorsa bana bakacak. Art arda omuz silkmeye başladım. "Bana ne? Uğraşırsa uğraşsın. Kaçırmasaydı o zaman."

Çoktan kafam bulanmaya başlamıştı. Sanırım iyi bir fikir değildi. Üzerine çok düşündüğüm bir fikir de değildi. Kendimi akışa bıraktım.

Pamir'den

Uzun bir süredir kameralardan Loya'yı izliyordum. Kendisi odaları karıştırmaya başlamış üstüne de kilitli kapıyı açıp içeriden şarap almıştı. Şuan sarhoş bir halde mutfaktaydı.

Yaramaz kız desem yeriydi. Ama bir yandan da çok tatlıydı. Bu anları kaçırmamam gerektiğini düşünüp işleri asistanım Doğu'ya bıraktım.

Loya'ya ulaşmak için arabayı hızlı sürüyordum. Yirmi dakikalık yolu on iki dakikada gelmiştim. Hızlı adımlarla içeri girdim. Yüzümde silinmeyen aptal bir sırıtış vardı. Evin çevresindeki korumalar bana şaşkınlıkla bakıyordu. Bir bakıma haklılardı ama onları umursayacak durumda değildim.

İçeri girdiğimde Loya bana şaşkınlıkla baktı. Daha sonra önüne dönerek sayıklamaya başladı. "Kaçırdıysan sorumluluğunu da sen alacaksın. Bu da sana ceza olsun." Elini göğsüne götürüp aşağıya doğru sürükledi. "Oh olsun sana. Ne günahım vardı da başıma seni verdiler?" Ağlamaya başladı.

Ben ise onu öylece izliyordum. Ağladığını anlayınca yanına geldim. "Yaramaz! Ne günahım vardı da seni sevdim?" Dedim alayla. Bana kızarmış gözleriyle baktı. "Biliyordum beni sevdiğine pişman olacağını! Beni kim sever ki?! Beni ailem sevmemiş. Diğerleri ne ki?" Dedi.

Kaşlarımı çattım. "Onlar ailen olsaydı seni sever, kollarlardı. Ama yapmadılar. Çünkü onlar senin ailen değil. Ailen tam karşında duruyor."

Bana baktı. Dudakları büküldü ve onun önünde duran bana sarıldı. "Sen de beni bırakırsan sorun değil. Yine de severim seni. Sorun değil." Diye sayıklamaya başladı.

Kızgınca ona baktım. "Ben seni asla bırakmayacağım. Sen bana bırak diyene kadar. Sen beni bırakabilirsin." Sona doğru sesim kısık çıkmıştı fakat yine de devam ettim. "Ama yine de ben ne seni sevmeyi ne de seni bırakacağım. Bunu unutma." Gözleri kapalı başını salladı.

Söylediklerini düşünmeye başladım. Bir anda aklıma geldi. O beni yine de seveceğini mi söylemişti? Beni seviyor muydu ki? Ona baktım. Huzurlu bir gülümsemeyle bana sarılıyordu.

Saçlarını okşamak istedim. Ama elim havada asılı kaldı. Diplerindeki boya çıkmış olsa da hala boya vardı. Gözlerini açmalıydı. Yoksa sinirlenir ve etrafa zarar verirdim. Seveceği varsa da sevmezdi beni. Çenesinden tutup yukarı kaldırdım. "Aç gözlerini." Kaşları çatıldı ama gözlerini açmadı. "Aç gözlerini!" Diye hafif sesimi yükselttim. İrkildi ama yine de gözlerini açtı. O çok sevdiğim maviliklerde gördüğüm ilk şey korkuydu. Ama derinlerde bir şey daha vardı. Sanki... Sanki sevgi vardı orada. Bu ne demekti?

"Sen az önce beni sevdiğini mi söyledin?" Diye sordum inanamayarak. Bana bakmadan cevapladı. "Hoşlanmak şuanki durumuma daha uygun. Yani bana kalırsa." Giderek daha da sarhoş oluyordu fakat ben daha söylediklerini sindirememiştim ki bunu anlayayım.

Benden hoşlanıyordu. Adım adım da olsa beni sevmeye başlıyordu. Bunun kötüye yol açacağını hissettiğini söylemişti. Hisleri yanılacaktı. Ben bundan emindim.

858 kelime.
🏙️💍

Geciktiği için gerçekten özür dilerim ama bölüm yazmak hiç kolay bir şey değil.

Hele fikir bulmak çok uğraştırıcı bir şey.

Anlayışla karşıladığınız için teşekkür ederim. 💙

Mafya ve Küçüğü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin