3. ders saatinin bitmesine 5 dakika kalmıştı. Bitmek bilmeyen bu dersin 5 dakika sonra sona ereceğini bilmek beni mutlu ediyordu. " Çocuklar müdür bey bir duyuru yapmış, Cumartesi günü okulun yanındaki kafede maskeli balo yapılacakmış. Katılmak isteyenler şimdiden hazırlığını yapsınlar bence." Diyerek konuşmasını yaptıktan sonra derse geri döndü.
Teneffüste herkes baloya ne giyeceğini, kimle dans edeceğini konuşurken ben ve Nefes koridorda öylece dolaşıyorduk. Sorun baloda ne giyeceğim veya kimle dans edeceğim değildi. Eğer katil bu okuldaysa o da bu baloya gelecekti. Ama değilse ne olacaktı bilmiyordum.
" Sen bu maskeli baloya katılacak mısın?" Nefes' in sorusunu duyunca bir an duraksadım. Katılacaksam hazırlık yapmalıydım. En azından kimle dans edeceğimi bulup o kişiyle konuşmalıydım. Ama bu kadar olayın içinde bir de balo ile uğraşacak durumda değildim. " Bilmiyorum, eğer katil bu okuldansa o da okula gelecektir. Kendimizi ateşe atmak ne kadar doğru ki?" diye bu sefer ben soru yönelttiğimde " Haklısın, ama katilin bu okuldan olduğu nerden belli? Hem baloda bir çok kişi olacak." Dedi. " baloya katılacak olsam bile kimle katılacağım ki? Okulda yeniyim ve kimseyi tanımıyorum." Dediğimde " Orasını düşünmene gerek yok, senin gibi güzel bir kızı kimse kaçırmak istemez." Dediğinde gülümsedim. " İltifatların için teşekkür ederim. Şimdilik bu konuyu kapatsak olur mu? İyice düşünüp öyle karar vereyim." Diyerek bu konuyu kapattım.
Çıkış zili çaldı ve herkes evlerine dağıldı. Yolda yürürken korkmuyor değildim. Ya Ateş ve Serkan' da olduğu gibi beni de birisi takip ederse? Ben o kadar cesur bir insan da değilim ki yüzüne yumruğu geçirip kendimi koruyayım.
Ben düşünceler içinde kaybolurken birisi " Ceren!" diyerek bana seslendi. Arkamı döndüğümde bu kişinin Ateş denen o çocuk olduğunu gördüm. " Evet." Diyerek konuşmasını beklediğim sırada " sanırım aynı taraftan gidiyoruz, beraber gidelim mi?" diyerek hiç beklemediğim o soruyu sordu. " Pekala." Diyerek teklifini kabul ettim ve yolda yürümeye başladık. " Okulda yenisin sanırım. Neden böyle bir okula geldin ki?" diye sorduğunda gözlerimin içine baktı. Şaka yapmıyorum gerçekten çok güzel gözleri vardı. " Ailevi meseleler. Ama kısaca anlatmak gerekirse şöyle anlatayım. Ben 2 yıl önce bu okula kayıt yaptırmıştım fakat gördüğüm bazı şeylerden sonra okul değiştirmiştim." Dediğimde kaşlarını çattı. " Ne gibi şeyler gördün?" diye sorduğunda önce sustum. Yarım dakika kadar bir süre sonra " Bir katil ve bir ceset." Dediğim de " Ne yani o zamandan berimi okulumuzda bir katil var? Biz sadece 1 yıldır bu olaylarla uğraşıp duruyoruz." Diyerek cevap verdi. " Peki neden yeniden böyle bir yere döndün?" bu soruyu sormazsa olmayacaktı değil mi? " Babam yüzünden..." dediğim de bir anlık duraksadı ve " Ne yani, baban seni bilerek mi böyle bir cehenneme gönderiyor?" dediğinde kafamı salladım. O an ellerinin yumruk olduğuna şahit oldum. Ortam biraz yumuşasın diye " Baloya katılacak mısın?" diye bir soru yönelterek konuyu değiştirdim. Nefesini vererek " Bilmiyorum, henüz bir partner bulamadım." Diyerek cevap verdi. " Sen kimle katılacaksın?" diye soru yönelttiğinde " Bende daha karar veremedim, katılsam mı katılmasam mı diye düşünüyorum hala." Dediğimde şaşırmış olacak ki kaşlarını havaya kaldırdı ve " Ne yani, kimse sana bir teklif etmedi mi balo için?" diye sordu. " Hayır, zaten bu okulda yeniyim. Kimseyi tanımıyorum. Belki de katılmam. Belli olmaz." Dediğimde " açıkçası senin gibi güzel bir kıza nasıl bir teklif gelmez aklım almıyor." Dedi. Gülümseyip " Teşekkürler, ama abartılacak kadar güzel olduğumu düşünmüyorum." Dediğimde dudağının kenarı kıvrıldı ve " Bu kadar masum olma, hayat, senin gibi masum insanlar için bir cehennemdir." Dediğinde az önceki konu ile bu sözün ne alaka olduğunu düşünüyordum. " Konumuzla ne alakası var acaba sorabilir miyim?" dediğimde " Boşver, içimden geldi, öylesine söyledim." Dedi ve sustu. Yolda yürümeye devam ettik. Çok geçmeden arkamızdan bir ses duyuldu. " Vay vay vay, Ateş, yeni manita yapmışsın, hayırlı olsun kardeşim." Dediğinde Ateş, göz devirdi ve " Saçmalamayı kes Barın, kız daha yeni ve sadece yolda yürürken sohbet ediyoruz hepsi bu." Deyip durumu açıkladığında Barın denen bu çocuk bana baktı ve " Okulumuza hoş geldin demek isterdim ama pek hoş bulacağını sanmıyorum." dedi ve ufak bir kahkaha attı. Gülmeye çalıştığım sırada Ateş, durumu anlayıp " sen nereye böyle?" diye sordu birden. Barın'ın yüzündeki gülümseme yavaşça silindi ve " Biraz kafa toplamak için öylesine dolaşıyordum ne var yani?" dedi. " Bir şey olduğu yok canım, başka zamanlarda çıkışta seni göremeden gittiğin için sordum. Sakin ol." diyerek cevap verdi Ateş.
Yaklaşık 15 dakika sonra evlere dağıldığımızda baloya katılıp katılmamak konusunda düşünüyordum. Benim gibi bir kızın orada ne işi olabilir ki? Güzel değilim, öyle sosyal ortamlara alışıkta değilim. Üstelik daha bir partner bile bulamadım.
Ben düşüncelere gömülürken annem akşam yemeği için çağırdı. Aşağıya mutfağa inip karnımı doyurduktan sonra odama çıkıp kapımı kapatıp yatağıma uzandım. Şu Ateş denen çocuk bana gereğinden fazla iyi davranmıyor muydu? Hem de daha ilk günlerden. Belki de ben fazla ilgiye alışık olmadığım için böyle düşünüyorum? Her neyse, düşündükçe saçmalıyorum...
( Gece- Saat: 04.17)
Arkamdan yaklaşan gölgeden kaçarken her seferinde düşüyorum. Tam beni yakalayacakken aradan sıyrılıp bir şekilde kurtuluyorum. Sonra kulaklarımda söylediği o cümle duyuluyor tekrar tekrar. " Bir gün gelecek ve koşmaktan yorulduğun an benim esirim olacaksın, sadece sen değil, onlar da senin kaderini yaşayacaklar..."
Korkudan yattığım yerde sıçrayıp bir anlığına yaşıyor muyum diye kendimi yokladım. Nefes alışverişlerim düzelince gördüğüm kabusun etkisinden çıkmaya çalışıyordum. İlk defa böyle sıçrayarak uyandığım bir kabustu bu. Acaba bu bir işaret miydi? Uyarmak için evrenin bana gönderdiği bir mesaj? Ah, ne saçmalıyorum ben! Alt tarafı bir kabus gördüm, gayet normal. Özellikle gittiğim okulda bir seri katil varken...
Sabah alarmı ile uyandığımda kesik kesik uyuduğum için kendimi yorgun hissediyordum. Yine de hazırlanmak için kalktım. Aklım hala gördüğüm o gerçekçi kabustaydı. O kadar takılacak bir şey olmayabilir ama ben takıyordum işte. Hep böyleyim.
Üstüme siyah bir kazak geçirip altıma da bir siyah tayt giydiğimde neredeyse hazırdım. Saçlarımı açık bırakarak kendime son kez aynada bir göz gezdirdim. Yüzüm gerçekten berbat bir haldeydi, çok solmuş gözüküyordum. Fazla abartmadan hafif bir makyaj yaptıktan sonra çantamı sırtıma aldım ve evden çıkmak için kapıya yöneldim. Tam kapıyı kapatıyordum ki ayağımın kenarında bir zarf gördüm. Zarfı yerden alıp üzerine baktığımda kime geldiği veya kimden geldiği yazmıyordu. Zarfı açmaya başladım ve içindeki notu çıkardım. Fazla kısa bir nottu. Okumalı mıyım diye düşünürken " En fazla ne olabilir ki, oku içinde kalmasın." diyerek kendime gaz verdim ve katlanmış notu açtım.
Notu okurken nefes almayı unuttuğumu yeni fark ediyordum
Notta şöyle yazıyordu;
" Kim olduğumu bilmene gerek yok, sadece bundan sonra başına gelecekleri bil diye bunu sana yazdım. En ufak hatanda bu dünyadan, seni çok seven Nefes ve Ateş'ten, kim bilir daha neler nelerden ayrılacaksın. Baloda iyi şanslar..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI LABİRENT
Jugendliteratur2 yıl öncesinde bulunduğu katil yuvasından ayrılan Ceren, babasının zoru ile terk ettiği cehenneme tekrar dönmek zorunda kalmış ve eskisine göre çok farklı şeyler yaşandığını görmüştür. Eski okulunun yeni yılının daha ilk günlerinde gizemli olaylara...