6. Sen Akıllanmazsın

202 13 6
                                    

ALTINCI BÖLÜM

"Sen Akıllanmazsın"


Bileğime doladığı sert elleri beni düşmekten kurtararak kendine çektiğinde sertçe çarptım bedenine. Duyduğu öksürük sesi ile bakışları benden uzaklaşıp kapının önündeki saçları kısacık kesilmiş bir doksan boylarındaki yabancıya odaklanmıştı.

Sanırım sadece bana yabancı ona değil.

Adamın kalın kavisli kaşları gördüğü manzara karşısında imayla havalanmış mıydı bana mı öyle geliyordu?

Cihangir'in ürkütücü bakışları üzerine dudakları düz bir çizgi halini aldı ve ciddiyetini koruyarak bakışlarını merdivenlere çevirip boğazını temizledi.

" Kusura bakmayın komutanım yanlış bir zamanda geldim sanırım."

"Ne zaman doğru işin oldu ki Safa?"

"Aşk olsun ko-"

Cihangir belimdeki ellerini indirip başıyla dışarıyı işaret edince adının Safa olduğunu öğrendiğim iri çocuk komut almış gibi hızlı adımlarla merdivenleri indi. Vay be adamdaki forsa bak.

Göğsümün altında birleştirdiğim ellerimle Safa'nın gidişini izlerken aklımda tek bir soru vardı. Annesi ne ile beslemişti de böyle iri kıyım bir fasulye sırığına dönüşmüştü bu adam.

O an üzerimdeki zehir yeşili gözlerin varlığını fark ederek boğazımı temizledim. "Ne?"

Dişlerini dudaklarında gezdirip bakışlarını devirdikten sonra derin bir nefes aldı Cihangir. Nefesi çıplak göğsünün inip kalmasına sebep olurken dış kapıdan içeri doğru sızan ayazın onu ufacık bile etkilemediğini fark ettim. Bunun da eğitimini almışlar mıydı acaba?

Çelik kapıyı örtüp beni görmezden gelerek dün gece kaldığım odaya doğru adımladığı sırada hızlıca peşine takıldım. Ama hesaba katmadığım bir şey vardı. Cihangir hala havluyla duruyordu. Esmer teni ışıl ışıl parıldarken başımı iki yana sallayarak gözlerimi kaçırdım. Gözlerini sakin yerden ayırma Defne!

"Cihangir..."

O odasının kapısını yüzüme örtmeden hemen önce ellerimi nereye koyacağımı bilemeyerek "Şey... Teklifin hala geçerli öyle değil mi?" dedim. Zehir yeşili irisleri uzunca yüzümde gezindi ve dişlediği yanakları içeri doğru göçtü. Saçlarından yeni bir damla daha intihar ederek çenesinden boynuna doğru süzülürken gözlerimi yüzünden ayırmamaya çalıştım, o ise başka bir şey düşünüyor gibiydi. "Yani arkadaşınla başka bir planın-"

"Hazırlanmak için acele etsen iyi edersin fazla vaktim yok."

Yüzümde geniş bir tebessüm oluştu o an, dudağımın kenarında duraklayan gözleri uzun kirpikleri tarafından perdelenerek usulca kısıldı. Onu onaylayıp arkamı döndüğümde hala olduğu yerde dikiliyor oluşuna anlam veremesem de aldırış etmeden hızlı adımlarla valizimin bulunduğu odaya girdim, hızlıca birkaç parça çıkardım işe yaramaz bavulumun içinden. Ne kadar gurur yaparsam yapayım dışarı çıkıp nefes almaya ve ihtiyaçlarımı gidermeye ihtiyacım vardı. Altıma krem tonlarında kadife bir etek üzerime kalp yaka beyaz bir bluz geçirirken eteğimin altına iki kat çorap giymeyi ihmal etmedim. Yatıştıramadığım saçlarımı sıkı bir topuz yapıp solgun yüzümü birkaç malzemeyle aydınlattıktan sonra çantamı ve tek ayakkabımı da alarak çıktım odadan. Evet evet hani şu gelinliğimin nadide parçaları...

Dakikalar sonra Cihangir'i odasında bulmayınca kapıyı çekip indim merdivenleri. Ne ara hazırlanmıştı? Merdivenleri indiğim an aklıma gelen beyaz canavarla birlikte kocaman olmuş gözlerle önüne iliştirilmiş su ve mama kabının bulunduğu kulübeye döndüm. İşte yine bütün heybetiyle oradaydı. Bunun köpek olduğuma emin miydi yahu bu insanlar? Zira hayatımda ilk defa bu kadar büyük bir köpek görüyordum.

Milyon Dolarlık GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin