-
şu an hannibal'ın bakış açısındasınız.
-
elimle dışarıdan duyulmaması için sıkıca kapadığım ağzımdan her an kaçabilecekmiş gibi hissettiğim gülüşlerimi, daha doğrusu kahkahalarımı sessizce yuttum. yavaş yavaş ağzımdan aşağıya kaydırarak indirdiğim elim çeneme doğru silik ve kanlı bir el izi bırakırken diğer elimdeki bıçağım, önümde duran bir parça eti, yukarıdan aşağı yöne doğru indirdiğim sert bir hamle sebebiyle eforsuzca yırtarak geçmiş ve iki eşit parçaya bölmüştü. bu hamle o denli güç barındırıyordu ki bıçağın düz yüzeyi et kesmekte olduğum tahtanın üzerine gömülmüş ve orada öylece yapışık gibi kalmıştı. çatık kaşlarımın arasından minik bir ter damlası yavaşça kayarak burnumun ucuna doğru yol alırken göğsüm alıp verdiğim keskin nefesler eşliğinde yavaşça kalkıp iniyordu. fiziksel olarak titrediğini ve kaydığını hissedebildiğim görüşüm tezgahımın her tarafına sıçramış olan kan damlalarına giderken elmacık kemiklerim üzerine yerleşen birkaç damlayı kolumun tersine sildim ve ellerim arasındaki etin birbirinden ayrılan parçaların arasında kalmış ince bir tendonu çekip kopardım. bu güç gösterisine bakılacak olursa sanki zaten çoktan ölmüş olan eti yeniden öldürmeye çabalıyor gibiydim, ancak işin aslında yoktu böyle bir düşüncem.
aklımda jack crawfard'ın dedikleri dönüp duruyordu. beni fütursuzca tehdit edişi, benden beklentileri ve en önemlisi de alan ve will'in ilişkisi hakkında dedikleri. yangın merdiveninde birlikte görülmeleri, jack'in benden will'in ağzını aramamı isteyişi... tüm bunlar bana o kadar yabani düşüncelerdi ki. uzun yıllar boyunca midemin bu şekilde çalkalandığını hissetmemiştim, sanki zihnimdeki bütün bu düşünceleri fiziksel bir boyut ile dışarıya kusarsam her şey yoluna girebilirdi. bir türlü anlayamamıştım, anlamak istememiştim. will graham'in neden alan blooms'a yaklaşmak isteyebileceğini, bana neden bunun hakkında herhangi bir izlenim vermeyeceği veya jack'in benim hakkımda bildiğini iddia ettiklerini nereden öğrenmiş olabileceğini. bütün bunların hepsi bir avuç saçmalıktı, öyle olmalıydı. aksi takdirde alan ve will'in arasında geçenleri (?) cidden de kabul etmek ve jack için araştırmak durumundaydım. tezgah üzerine yaslı duran ellerime baktım, hafif hafif dönüyorlardı veya dönen şey başımdı. belki de gözlerim düzgün görmüyordu, sanki gözbebeklerimin titrediğini hissedebiliyor gibiydim. sanki üzerinde bulunduğum zemin beni yavaş yavaş içerisine çekiyor ve bedenimin içerisinde bir yerleri adeta ateşe veriyordu. saç diplerimden ayaklarımın ucuna kadar inen bu ısının üzerine yapabilecek daha mantıklı bir açıklama düşünemiyordum. dudaklarımı ısırarak güldüm ve ellerimle yüzümü tamamen kapayarak gözlerime giren ışığı engelledim, imkanım olsaydı hemen şu an tüm yüzümü bütün ve tek bir parça halinde yırtarak ellerim arasına almayı isterdim ancak bu yalnızca davetsiz ve anlık olarak gelen bir düşünceydi.
yüzümü kapadığım ellerimin arkasında duran gözlerimi kapadım ve beynim içerisinde iç huzuru bulmayı diledim. şu ana kadar bildiğim her şeyin bir dizi yalan olmasını ve alan ile will'in arasında bir şeyler olduğunu iddia eden jack'in rastgele çalışanının yalnızca koca bir yanlış anlaşılmanın pençesine düştüğünü kendime kabul ettirmeye çalıştım ancak başaramıyordum. aksine inanmak daha kolaydı, evet. will gibi birisinin bu şekilde davranabileceğine inanmak çok daha kolay geliyordu. bunun yanlış olabileceği ihtimalini de düşünmem gerektiğini bilmeme rağmen kendimi, will'in uzun bir süre boyunca alan ile arasında bir şeyler olabileceğine inanırken buluyordum. bana karşı sergilediği sıcak-soğuk tavırlar ile bana karşı net bir şekilde beslediği kuşkular da ele alınırsa benimle yalnızca eğleniyor ya da beni olası bir şüpheli olarak değerlendirerek ağzımı açıp ötmem doğrultusunda yağlıyor olmalıydı. ve ben, bunun farkında olsam da hâlâ onu garip bir şekilde tabağımda istiyordum, mecazi olmayan bir şekilde. belki de o güzel yüzünün arkasında yatan beyninin tadına bakarsam neden benimle bu şekilde evcilik oynadığını anlayabilirdim. ya da sürekli sağa sola bakmakta olan fıldır fıldır dönen gözlerinin. belki de yalnızca kıskanmıştım, mümkündü. alan'ın yerinde olmayı istemiş veya neden bir anda durduk yere alan'ın gündem olduğuna anlam verememiştim. ancak bu akşam aklımdaki tüm soruların cevabını almakta kararlıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heart cutlet | hannigram.
Fanfictionbryan fuller'ın televizyon dizisi hannibal'dan esinlenilmiştir.