7

132 21 91
                                    

önünde durmakta olduğum kapıdan kenara çekilirken gözüm hızlıca masamın bir köşesine özensizce gizlemeye çalıştığım dosyaya kaymıştı. boş yere gerildiğimi biliyordum, hannibal da en az benim kadar yeniydi. hiçbir şeyden haberi olmadığını ve benim için bir tehlike teşkil etmeyeceğinin farkındaydım ama hiçbir zaman tamamen emin olmanın bir yolu yoktu.

hannibal araladığım kapıdan sakince içeriye girerken ve yavaş adımlarla ofisimin içerisinde gezinirken ben de fazla belli etmemeye çalışarak masamdaki dosyaya bakıyordum yandan yandan. henüz farketmiş gibi durmuyordu, edemezdi de zaten kolay kolay. üstüne bir sürü evrak yığmıştım alelaceleyle. ellerimi arkamda birleştirerek duruşumu düzelttim ve yüzüme özgüvenli bir ifade yerleştirerek sanki kendisininmiş gibi ofisimde turlayan hannibal'a baktım arkasından. koyu kumral, düz saçları neredeyse hiç belli olmayacak kadar hafifçe dağılmış, üzerinde her zamanki gibi özenle ütülenmiş beyaz bir gömlek ve üzerinden kumaştan askılarla güzelce tutturulmuş koyu renkli bir pantolon vardı. her sabah dakikalarca parlattığına emin olduğum deri ayakkabılarına inerken gözlerim bir nebze şaşırmıştım. çamur olmuşlardı. bu biraz sıradışı olabilirdi işte.

"sizi bu saatte buraya hangi rüzgar attı doktor lecter ?"

sorumu sorduktan sonra yeniden yan gözle masama baktım, tanrım. bu kadar fazla bakarsam zaten kendimi ele verecektim. bir an önce bu kadar dikkat çekmeyi bırakmalıydım. önce başını omzunun üzerinden bana doğru çevirmiş, sonrasında da eldivenli ellerini, o ana kadar eldivenlerini farketmemiştim, ovuşturarak bedenini bana döndürmüştü. çoğu zaman ciddi ama düşünceli duran surat ifadesini ufak bir tebessümle yumuşatmıştı.

"seni yeni iş ortamında görmek istedim. umarım sorunsuzca yerleşebilmişsindir."

"yerleştim, evet."

cevabını aldıktan sonra kolunda tuttuğu ceketini usul usul masamın önüne yürüyerek yavaşça koltuğun üzerine yerleştirdi. o bunu yaparken elimi biraz terleyen enseme atarak gözlerimi başka bir yere dikmiştim. dosyayı göreceğinden endişeliydim. acilen ortaya onun dikkatini dağıtmak için bir konu atmam gerekiyor gibi hissederek dudaklarımı yalamış ve cümlemin başında kekelemiş olsam da hızlıca bir soru sormuştum.

"bu saatte ziyaretinizi beklemiyordum doğrusu, bugün de sizi açılış seremonisinde göremedim. tahminimce daha önemli bir işiniz vardı ?"

oldukça rahat bir tavırla masamın önündeki, ceketini yerleştirdiği koltuğa oturduktan ve bacak bacak üstüne atıp ellerini dizinin üzerinde birleştirdikten sonra gözlerini kaldırarak bana dikmiş ve başını ilgiyle sola yatırmıştı bu sorum karşısında. bedeni dosyaya tehlikeli derece yakın duruyordu, sessizce yutkundum.

"hiçbir hastamın işimden daha önemli olmadığı yönünde seni temin edebilirim."

"...kastettiğim bu değildi."

başını yana çevirerek dudaklarını belli belirsizce ısırmış ve sonrasında yeniden bana dönmüştü.

"evimde ufak bir eksiklik vardı da. onunla ilgilenmek mecburiyetinde kaldım. bu yüzden seremoniye katılamadım ne yazık ki, ancak sonraki seferlerde bu açığımı telafi etmek isterim."

elimle yakamı gevşeterek önüne geçtim ve karşısındaki koltuğa oturarak kolumu masama yasladım ve boştaki elimi bir bacağımın üzerine yerleştirerek ona baktım merakla. masamın üzerindeki çalışma lambasının loş, beyaz ışığı ikimizin de yüzünün yan taraflarına yansırken biraz ilerideki açık camdan uzaklardaki şehrin ışıkları ve yoldan geçmekte olan arabaların farları renkli hüzmelerle pencere pervazının, hemen yan tarafındaki duvarın, asılı panonun üzerinden kayarak kayboluyordu. gözlerimi biraz kısarak dilimi dişlerimin üzerinde kısa bir anlığına gezdirerek şıklattım. bende anlamlandıramadığım bir şüphe uyandırıyordu bu adam.

heart cutlet | hannigram.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin