𓃭
graphic depictions of blood!
suicide attempt!
abuse/parental neglect!
⚠️
the nbhd. — daddy issues.
uyuşturucu gibi çekiyorum seni.Geçmiş.
Hak etmek kolay değildir.
Ben henüz varlığımın bile idrakında olmayan küçük bir yıldız tozuyken, doğumumun ikili yaşamı evren yasalarını hiçe sayarken; ilk kez yediğim tokadın ağzımdaki kanlı tadı benim hatırlatıcım oldu. O tadı eroinle bozarken kafayı buluşumda çözdüm tüm yaşamı. Sana bunu söylerken bana inan, beni daha temiz gösterecek olan şey benden daha kirli bir şey derken bana inan. Kendi ışığımı kaybettim, kendi ellerimle söndürdüm onu, yok ettim. Akabinde kendimi de.
Meti üretmek pis bir iş, biliyor musun? Sidik gibi kokar ve boğaz yakar. Ürettiğin oda ya mor ya da kırmızı, algını bozacak bir ışık kayması. Zehirli gaz etrafa tezahür ederken tenine de yapışır. Bazen parmaklarını yaladığında bile tadını alırsın bunun. Diline bulaştığında aldığın aromayı seversin, uçmak insan oğluna hep çok heyecan verici gelmiştir zaten. Ama bir tanemiz bile yere çakılana dek başımızı bulutlardan ayırmanın, gerçek dünyayla yüzleşmenin ne demek olduğunu bilmeyiz.
Yoksunluk ise daha beterdir. Derinin altı kaşınmaya ve sen de onları kaşımaya, sıyırmaya, parçalamaya başladığında insan olup olmadığını veyahut da şu anda ne yaptığını anlamazsın bile. Sadece kaşıntıyı durdur.
Lütfen. Bu acıtıyor.
Kurt formu yenilenip durur ve bu daha beter çünkü ne kadar etini sıyırsan da, tırnaklarının arasına çürümüş etini doldursan da yoksunluk, seni, asla, terk etmez.
Eğer benim kadar acı çekmediysen.
Eski Vitaly'ye şiddetli bir kar fırtınasına yakalanırsa durmadan koşması gerektiği, yoksa öleceği söylendi. Onları dinledi, onları bütün bir ömrü boyunca körü körüne takip etti ve kurt olduğu için minnettar olacağı şekilde donarak ölmedi. Söz dinlemek bazen sizi hayatta tutan tek şeydir. Ama kıyısına kadar gelinen ölüm affedici olmaz. O uçuruma şöyle bir bakmak, dolu bir sağanaktan canlı çıkmak, acıya bıçak sallamak ve en nihayetinde var olmaya devam etmek. Kolay mıdır var olmak? Kaç tanemiz bundan yüz yıl sonra adını duyurmuş olacak ki? Ben? Sen? Eminim sen değilsindir.
Bu bir başarı değil hayır, ben o kadar da iş adamı değilimdir. Eski usul, anlarsın ya. Çek ve kopar. Binlerce kelimeyle kafa sikmeye gerek yok. Bacalarından duman çıkan yıkık dökük is kokulu evlerden son model arabamla geçiyorum. Piyasanın dibini sıyıranlara küçümseyici bakışlar atıyorum. Benim astarım derebeyliğin sırıtması, bakışlarımdaki buyurganlıksa babamın arması. Ben onun kurduğu birikimi korumak için yetiştim, öldürdüm, öldüreceğim.
İlk kez ne zaman elime silah aldım? Çok, çok gençtim. Mermileri şarjöre doldururken, en küçük ayrıntısına kadar bozup tekrar birleştirdiğim kalaşnikofu rekor sürede toplarken çok kez rest çektim yaşama. Babam bana bir keresinde demişti ki, "Öldür gitsin. Zaten geri gelmeyecekler." ve ben de düşünmüştüm ki can almakta ne var? Birini tüm yalvarışlarına rağmen bıçaklamakta, annesinin önünde genç bir torbacıyı madde çekmeye itmekte, bazen birilerini duvara sürtmekte? Ben vicdansız olmaya zorlanan bir çocuktum. Babam hareketlerini izlediğim temel öğretmendi. Nasıl olur da ona benzemezdim?
Bonzheinberg kışın öldürmekten beter, gecesinde dışarıdaysan daha da feci. Soğuk rüzgâr sanki jilet doluymuşçasına yanaklarını keser, tırnaklarını morartır, kirpiklerinde donan gözyaşları gözlerinde kristalleşir. Sokak arasındaki dilencilerin ölülerini her hafta sonu çöp konteynerlerine atarlar. Öyle bir şehir burası. Öyle kötü. İs, eski sovyet binalarının pencerelerine yapışır, yeni penthouselar ışıl ışıl ama ruhunu söndürür maliyetler. Hayatta kalmaya zorlanırsın, ve inan bana bir kez olsun pes edersen bu dünyayla vedalaşırsın. Ancak bir aptal fırtınanın ortasında dışarıya adım atar. Gece üç. Eksen bizden yana değil. Pasifikte çıkan fırtınadan elbette etkilendik, yoksa uzmanları dinlemiyor musun?