Bölüm 4

78 11 18
                                    

Mehmet yeniden gözlerini açtığında aradan en azından 5 saat geçmişti. Uzun bir baygınlığın ardından rahat, tek kişilik bir koltuğun üstünde, Murat'ın odasında bulmuştu kendini. Gerçi önce nerede olduğunu anlayamasa da bilgisayarının başına oturup bir şeyler okuyan Murat'ı gördüğünde kafasındaki belirsizlik kaybolup gitti.

Murat'ın odasındaydı. Sabahın erken saatlerinde Murat'ın yok olmasına neden olduğu o odada!

"Murat..." diye seslendi sonra koltukta biraz kıpırdanırken. Gördüklerinin daha doğrusu sabah olanların gerçek mi yoksa rüya mı olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Sen..." dedi korkak çıkan bir sesle. "Nereye kayboldun ve..." başı garip bir şekilde zonklarken cümlelerini toparlaması gerçekten zordu. Murat hafifçe ona çevirdi bakışlarını ama Mehmet'e biraz daha zaman vermek istemiş olacak ki bilgisayarının ekranına gömdü yine kendini. Bilgisayarın hemen yanında o siyah dijital fotoğraf makinesi de duruyordu. Aslında bir zaman makinesi olduğunu iddia eden o fotoğraf makinesi şimdi o kadar sıradan ve o kadar zararsız görünüyordu ki Mehmet sabah Murat'ın ortadan kaybolmasına sahiden de o şeyin neden olup olmadığını sorgularken buldu kendini.

Öylece ifadesiz bir suratla kameraya batkından sonra derin bir nefes çekti Mehmet. Kafası uykunun sarhoşluğundan iyice sıyrılmıştı şimdi. Üstünde duran battaniyeyi de ancak o zaman fark etti. "Saat kaç?" dedi sonra, ne kadardır orada uyukladığını tahmin bile edemiyordu.

"1'e geliyor." diye cevap verdi Murat kısık bir sesle. "5 saatten fazladır uyuyorsun."

Bunları derken hala bilgisayardan bir şeyler okumaya devam ediyor, zaman zaman da klavyede hızlı hızlı bir şeyler daha yazıyordu.

Mehmet ayağa kalktı sonra. Pencereden dışarıya baktı ilk olarak. Kar yağışı daha da artmış, sokaklar sabah olduğundan çok daha fazla kar ile kaplanmıştı. Sabahı biraz daha net anımsamak için gözlerini yumdu.

O kamerayı eline alıp Murat'a doğrulttuğunu çok iyi hatırlıyordu. Düğmesine bastığını da. Ve sonra... Ve sonra Murat ortadan kaybolmuştu. Ta ki dış kapının önünde yeniden karşısında belirene kadar.

"Bu..." dedi Murat'a doğru yürürken "Bu makine sahiden de çalışmıyor değil mi? Bir zaman makinesi değil bu şey! Ben rüya ile gerçeği karıştırıyorum şu an!"

Murat'ın yüzüne yayılan gülümseme bilgisayar ekranından bile belli oluyordu. "Yüzünü yıka istersen." dedi sonra. "Biraz daha ayılman lazım. Yoksa hiçbir şey anlayamayacaksın."

Bunları der demez sandalyesinde geriye yaslandı ve "Nihayet bitirdim!" dedi bıkkın bir sesle. Sonra yazıcısının düğmesine bastı. Birkaç saniye sonra yazıcı harıl harıl çıktılar vermeye başlamıştı.

Murat'ın yanına yavaş yavaş yaklaşan Mehmet önce bilgisayar ekranına dikti gözlerini. 35 yaşlarında sakallı bir adamın siyah beyaz fotoğrafı vardı ekranın bir köşesinde. Tanıdık bir yüz olup olmadığını düşündü. Değildi. Daha önce hiç görmemişti bu adamı.

Sonra da yazıcıdan çıkan sayfalara göz attı. Tüm sayfalarda Rus alfabesi ile bir şeyler yazıyordu. Doğru görüp görmediğine emin olamadı bir an. Neden Murat Rusça metinlerin çıktısını alıyordu ki?

"Bunlar..." dedi Murat'a doğru bakarken. "Bunlar Rusça metinler. Neler oluyor Murat? Lütfen bana anlat artık her şeyi."

Murat biraz daha geriye yaslanıp Mehmet'e baktı bu sözler üzerine. "İnsanlık tarihi..." dedi sonra. Kendinden emin ve adeta kibirli bir havası vardı. "Bir zaman makinemiz var. Çalıştığına şüphemiz olmayan bir zaman makinemiz. Yani tüm insanlık tarihi bizim elimizde. Biz de onu olabilecek en iyi şekilde değiştireceğiz."

Son PozHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin