Bölüm 8

34 9 5
                                    


Odessa tren istasyonu beyaz mermere benzer yapısı ve adeta saraylardan kopyalanmış mimarisi ile kesinlikle insanda bir hayranlık uyandırıyordu. Ön cephesinin orta tepe kısmı heykellerle bezenmiş ve tüm ön cephe gösterişli beyaz sütunlarla donatılmıştı.

Kubbeli yapısı dışarıdan çok dikkat çekmese de içine girdiğinizde sizi karşılayan ve o kubbenin altında bulunan geniş oval bekleme salonu 19. Yüzyılın estetik anlayışının olağanüstülüğünü haykırıyordu. Tavandan aşağıya sarkan dev avize ve camlardan sızan titrek ışıklar çoğu insan için geciken trenleri bile zevkli bir hale getirebilirdi. Binanın dışında göze çarpan beyaz sütunlar içeride de kendine yer bulmuş, kubbenin dayanakları olarak iki katlı bina boyunca yükseliyorlardı.

Gişeler ise hemen bu oval salonun sol tarafında, 6 büyük geçit şeklinde, geniş camlar ve süslü yazılarla kendini belli etmekteydi.

Tüm kafile hızla gişelerin önünde sıraya girdi. Murat ve Mehmet ellerinde kaptanın onlar için hazırladığı özel kâğıtlarla bekliyor, bu harika istasyonu, güzelliğinin henüz şehirler betonlarla çirkinleşmediği için çok da fark edilmeyeceği bir çağdayken hayranlıkla izliyordu.

Herkes gişelerden geçip trene binecekleri alana çıktığında birkaç kez öksürmek zorunda hissetti kendini Murat. Mehmet de ondan pek farklı değildi. Etraf tam anlamıyla soğuk ve isli bir Ankara sabahını andırıyordu. Genizlerini yakan kömür ve is kokusu adeta boğazlarına yapışıyor, her yutkunmaları midelerine bir kömür tadı taşıyordu.

Zemini titreten kükremeler ve birbirini takıp eden dev adımlar gibi sert darbelerle istasyona giriş yapan tren adeta canlı bir varlık gibi geldi Murat ve Mehmet'e. İkisi de daha önce kömürle çalışan bir tren görmemişlerdi ve şimdi önlerinde yavaşlayan bu metal canavar gerçekten de bir ruha hatta daha fazlası bir öfkeye sahip gibi heybetli görünüyordu.

Vagonların kapıları açıldığında inmeye çalışan yolcularla binmek için sabırsızlananlar bir süre mücadele etti haliyle. Murat ve Mehmet kafilenin diğer üyelerinden ayrı olarak arka vagonlara geçtiler. Sert, döşemesiz, tahta sıralara oturduklarında ikisinin de yüzü asıldı istemsizce. Kabanlarını çıkartıp onların üstlerine oturmayı düşündüler ama şu an için trenin içi de çok sıcak değildi. Mecburen bir süre bu tahtaların üstünde gitmeye alışmak zorunda olduklarını kabullendiler tren ilk düdüğünü çalıp yavaş yavaş hareket etmeye başladığında.

"Dört gün..." dedi Mehmet fısıltıyla. "Dört gün içinde Moskova'da olacağız."

Yüzüne bir sırıtma eklerken "Bu tahta sıraların üstünde gemiyi arayacağız gibi geliyor bana!" diye gülümsedi Murat. Sırt çantasını kucağına almış, bir annenin bebeğini koruduğu gibi koruyordu onu.

Tam o sırada Mehmet'in gözünün önünde bir görüntü canlandı. Gemideki kamaralarının bir görüntüsü. Gözleri büyüdü yavaşça. Çıkmadan önce odaya son bir kez göz atmıştı aslında ve... Ve masanın üstünde duran o defter...

Hemen elini kabanının cebine attı. O an yüzünde oluşan ifade ile kalbinden bıçaklanan bir adamın yüzünde oluşan ifade hemen hemen aynıydı aslında. Sol cebinde bir şey yoktu. Hızla sağ cebini kontrol etti.

Boştu.

Yaka ceplerine baktı panikle. Yüzüne yayılan acı giderek artıyordu.

Onun bu haline anlam veremeyen Murat "Ne oldu?" dedi yarı alaylı bir sesle. "Neyi kaybettin?"

"Günlük!" dedi Mehmet fısıltıya. "O günlük masada kaldı. Gemide!"

"Ne dedin?" Murat öyle heyecanla ayağa kalktı ki çantası neredeyse yere düşecekti. "Geri dönmeliyiz" dedi sonra. "Kaptan veya bir başkası o defteri bulursa..."

Mehmet umutsuzca yerine oturmuş hayal kırıklığı ile dolu gözlerini Murat'ın gözlerine dikmişti. "Çok geç" dedi dişlerini sıkarak. "Umalım da kaptan bulup okumaya çalışmasın."

"Geç..." diye tekrarladı Murat. Camdan Rusya'nın uçsuz bucaksız bozkırları akarken kar hâkim olan tek örtü oluyordu yavaşça. Sınırlı zamanları vardı. Bir zaman makineleri olmasına rağmen zaman onlar için hala sınırlıydı.

"Kahretsin!" dedi sonra. "Bunu sonra düşünürüz. Şimdilik önceliğimiz Aleksandr'ı bulmak ve ona bunları teslim etmek. Gerisini sonra düşünürüz."

"Aynen öyle!" diye onayladı Mehmet.

Son PozHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin