Bölüm 12

33 7 4
                                    

Birkaç dakika önce kapattığı kapı aniden ve hızla vurulmaya başlayınca oturduğu yerde uykuya dalmış olan Milena bir an rüya gördüğünü sandı. Yuri'ye doğru baktı ilk önce. Çocuk temizlenen yarasının ve aldığı ağrıkesicilerin etkisiyle nihayet uykuya dalmış, sabahtan beri devam eden inlemeleri susmuştu.

Tam neden uyandığını unutup bir daha uykuya dalacaktı ki kapı birkaç kez daha vuruldu. "Milena..." dediğini duydu sonra kapıdaki sesin. "Lütfen aç kapıyı!"

Bu acemice Rusça telaffuzu tanıması çok zamanını almadı. Hemen ayağa kalkıp kapıyı açmaya gitti. Murat soluk soluğa kalmış, bacakları dizlerine kadar kar ile kaplanmıştı. Buraya doğru koşarken birkaç kez düştüğü her halinden belli oluyordu.

"Yuri..." dedi Murat. "Yuri'yi görebilir miyim?"

Milena kapının önünden çekilip onu içeriye davet ettiğinde Murat hızlı adımlarla Yuri'nin yanına gitti. "Su" dedi sonra. "Bir bardak su getir, hemen."

Milena suyla geri geldiğinde Murat elinde büyükçe bir hap tutuyordu. Kısa bir an kaşları çatıldı Milena'nın. Murat hızla ilacı Yuri'nin ağzına yerleştirdi. Bardağı da Milena'nın elinden alıp Yuri'nin dudaklarına götürdü. Çocuk ne olup bittiğini anlamasa da refleks olarak suyu içerek antibiyotiğin de midesine gitmesini sağladı.

Birkaç dakika sessizce uyuyan çocuğu izledi Murat. Bir hata yapıp yapmadığını düşündü bir süre. Acı çeken ve acılar içinde ölecek olan bir çocuğun hayatını kurtarıyordu. İçine dolan huzur sadece onun değil en yetenekli şairlerin de ifade sınırlarını aşardı hiç kuşkusuz.

Mehmet geldi sonra aklına. Onun belki de Murat'ın sahip olmadığı bir bilgelikle söylenmiş sözleri. "Biz gelmeseydik ne olacaksa bırak o olsun!" demişti Mehmet. Haklıydı belki de. Mehmet'in dediği gibi hiç karışmamalıydı zamanın akışına. Ama... Ama şimdi karşısında uyuyan çocuğa bakınca... Pişman değildi yaptığından. Bir doktor olarak yapması gereken buydu.

Neden sonra Milena'nın kapının eşiğinde ona öylece baktığını fark etti. Elindeki antibiyotik kutusunu göstererek "İlaç" dedi Rusça. "Sabah ve akşam birer tane yutması lazım! Hepsi bitene kadar her gün!"

Kız yavaş adımlarla yanına yaklaştı, pek anlamışa benzemiyordu. Antibiyotik kutusunu eline aldı. Üstündeki yazıları okumak istese de Rusçadan başka bir dili okuyamadığı anlaşılıyordu. İlacı Yuri'nin yatağının yanına bırakırken "Çay..." dedi titrek bir sesle. Olabilecek en nazik, en sakin ve en güzel ses o an Milena'nın sesiydi adeta. "Çay içer misin?"

O an Murat'ın böyle bir teklife hayır deme olasılığı yoktu zaten. Dışarıda yağan kar yolları iyice doldurmuş olmalıydı. Dışarı çıksa ne Bogdanov'un evini bulabilir ne de otele gidebilirdi. Gerçi içinden bir ses bu anın çok da uzun sürmeyeceğini söylüyordu. Mehmet en fazla birkaç dakika sonra onu aramak için buraya gelecekti muhtemelen. Yine de "Tabii..." dedi Murat. "Çayı çok severim!"

Yalan söylüyordu. Çaydan nefret ederdi.

Zaten içmek için zamanları da olmayacaktı.

Birden kapı içerde hasta bir çocuğun olduğunu bilen birilerince usulca vurulmaya başlandı.

Murat da Milena da kimlerin geldiğini biliyordu.

Milena kapıyı açmaya gittiğinde Murat ilacı saklayıp saklamamayı düşündü kısa bir an. Gerek yok diye mırıldandı sonra. Mehmet'ten bir şey saklayamayacağını çok iyi biliyordu.

Yaklaşık yarım dakika sonra Milena girdi ilk olarak odaya. Hemen arkasından Bogdanov'un meraklı ve şaşkın yüzünü gördü Murat. Onun arkasında da Mehmet vardı. Sinirli gözlerle Murat'a bakıyor, dudaklarını öfke ile sıkarken kafasını usulca sağa sola sallıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 09 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Son PozHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin