Bölüm 8

74 8 0
                                    

Bazen biz bitti dediğimizde başlar, hiç olmadığı kadar güzel ve eşsiz başlangıçlara gelsin bu bölüm...

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

Bir ses size neler hissettirebilir? Sizi nasıl etkileyebilir? En fazla ne olabilir ki? 

İşte bu üç soru zihnimden aynı anda geçti. O ses beni sarmaladı, beni taşıdı ve arkamda bıraktığım enkazdan kurtardı beni. Toprak beni öldürerek bu ruhu tükenmiş dünyadan kurtaracaktı belki ama olmadı. Ben bu dünyaya ağır hapis yemiş gibi zamanım bir türlü dolmadan devam ediyorum. Ölmediğim için üstüme hiç tahmin edemeyeceğim kadar büyük bir ağırlık çökmüştü ta ki o sesi duyana kadar. Yıllar önce sesiyle huzur bulduğum biri, yıllar önce sırf Toprak için hayatımdan çıkardığım kişi gelip beni bu kaostan kurtarıyordu. Benim hayatıma mal olan o hatayı yapmamam için adeta yalvaran kişi, benden önce tüm bu olacakları tahmin edip uyaran kişi geri gelmişti hem de benim yaptığım onlarca saçma sapan hareketlerime rağmen. Peki bu kadar kolay mı olacaktı? Geldi beni kurtardı, ne için peki? Kimse, kimse için kolay kolay hiçbir şey yapmazken o neden yapsındı ki? Hele ki onunla yaşadığım son olaya rağmen. 

Kendine gel Dilay. Geçti seni kurtardım lütfen kendine gel prensesim. Lütfen seni kaybedemem tekrar.

Zihnimde hala yankılanan bu sözlerle gözlerimi açtım sonunda. Hastane odasında kolumda serumla yatıyordum. Ben yaşamak istemiyordum neden hala yaşıyorum? Kim engel oldu? Bazen ruhunuz o kadar yorgun olur ki ne ağzınızdan ne de zihninizden tek kelime çıkar. Sözcüklerin önüne bir bariyer geçer ve kendini hazır hissettiğinde dışarıya bir şekilde kendini illa ki bırakır. Ben sözcüklerimi göz yaşlarıyla kusanlardanım. İnsanlara bir şeyler söylemektense göz yaşlarımla kendimi avuturum daha iyi. Ailemi kaybettim, en yakın arkadaşımı kaybettim ve kendimi de kaybettim. Ne ailemi ne de en yakın arkadaşımı geri kazanabilirim. Kendimi de onlar gibi sonsuza kadar kayıp mı ettim yoksa hala önümdeki yol uzuyor mu? Sevdiklerimin ölümünü izleyen ben nasıl bu yolda yürüyebiliyorum? Nasıl devam edebilirim? Biri beni kaybettiği için üzülmüş, ben ne olayım? Kendini yıllarca üzmüş, ben kendimi kaybetmeyeyim de ne yapayım? Ailesinin ölümünü sessizce izleyen bir insan yaşamayı nasıl hak eder? Yine sesler duymaya başladım. Doktor ve hemşirelerin sesleri geliyordu birkaç makine sesi de vardı. Kriz geçiriyor hasta!

.

.

.

.

.

(Yazarın anlatımıyla)

İçeride kendini en olmadık anda suçlayan Dilay yatarken Toprak ne mi yapıyordu? Yoğun bakımın kapısında polise ifade veriyordu ve ifadesinde tamamiyle Dilay'ı ruh hastası olarak gösteriyordu. Aklını yitirmiş bir eş profili çiziyordu polislerin gözünde ki Dilay uyandığında anlattığı her şeyde ciddiye alınmasın, Toprak'ın başına iş aşmasın diyeydi tüm bunlar. Dilay'dan kurtulmak istiyordu artık ama başını da belaya sokmak istemiyordu. Bunun için sahte evrak bile hazırlatmıştı Dilay'ın psikolojik problemleri olduğu ve ilaç kullandığıyla ilgili.

- Söylediğim gibi polis bey eşimin son zamanlarda psikolojik problemleri vardı hatta bunun için ilaç bile alıyordu bu evraklarda bunu sizde görebilirsiniz.

Evrakları polislere verdikten sonra suratına sağlam bir yumruk yemesi bir oldu. Savaş onun bu iğrençliğine daha fazla sessiz kalamamış ve ona sonunda yumruğu geçirmişti. Savaş Dilay'ı son anda kurtaran polisti. Dilay'ın zamanında en yakın arkadaşıydı Savaş. Aynı zamanda Toprak konusunda Dilay'ı uyaran kişiydi. 

- Sen kime neyi anlatıyorsun? Sahte bu evraklar!

Toprak neye uğradığını şaşırmıştı. Bir polisin tek bakışta evrakların sahte mi gerçek mi olduğunu anlama olasılığını düşündü. Başka biri evrakları hazırlamış olsaydı belki olabilirdi ama bu evrakları bizzat kendisi  hazırlamıştı hata yapma olasılığı yoktu. Bu yumruk kesinlikle duygusal bir hamleydi. Gülerek Savaş'a döndü.

- Karımdan mı hoşlandınız polis bey? dedi tek solukta. Ne söylediğini yeni fark etmiş gibi direk boğazını temizledi ve "Affedersiniz." dedi ama geç kalmıştı. Savaş'ın tepesi atmıştı tam Toprak'a tekrar geçirecekken yoğun bakıma doğru koşan doktor ve hemşireleri fark etti. Toprak'ı bırakıp onlara yöneldi hemen. Ne oldu bile diyemeden zaten Dilay'a bir şey olduğunu kendisi açılan kapıyla gördü. Kalp ritimleri yavaşlıyordu her an duracakmışçasına... Savaş o an tekrar yıllar önce hissettiği duygularını tekrar yaşadı. Kaygı, endişe ve korku... Dilay'ı tekrar kaybedemezdi ve onu bulmuşken tekrar kaybetmeyi göze alamazdı. Şimdi her şeyiyle Dilay için savaşma zamanıydı. O şimdi yıllar önce tükenmiş bu ruha güç olmak için savaşacaktı. Kazanmadan pes etmeyeceği bir savaş olacaktı bu. Belki de sonsuzluğa varacak bir hikaye çıkacaktı bu direnişten. Bu hikaye bundan sonra Dilay'a ikinci şansı verecek miydi? Daha doğrusu hayat Dilay'a ikinci bir şansı verdi, peki Dilay bu şansı değerlendirebilecek mi? Zor elde edilen bir durumu elinin tersiyle itemezdi. Dilay uyanacaktı ve Toprak'tan tüm ailesinin, arkadaşının ve kaybettiği yıllarının intikamını alacaktı. Buradan sonra sonsuzluğa erişmek isteyen bir intikam öyküsü yeşerecek. Peki siz bu hikayeyi sulamak ister misiniz?












 Uzun zamandır bölüm atamıyorum diye bölüm atmak istedim ama bir türlü ilham gelmedi sonuç ise bu kadar kısacık bir bölüm oldu. Umarım sınavdan sonra uzun bölümler atmaya başlarım. İyi okumalar son soluğunu yanlış zamana saklayan en doğru insanlar...

KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin