Bölüm 3

193 22 171
                                    

12 yıl önce...


Aslı ile beraber kantine gidiyorduk, çok acıkmıştım öğlen yemeğinde de güzel bir şey olmadığı için aç kalmıştım ve midem isyan ediyordu adeta. Aslı'nın yanında 49  defa söylendiğim için 50.de dayanamayıp beni kantine getirdi şimdi de bebeğini doyuracak Aslısum. 

- Aslıaşkım sen de olmasan açlıktan öleceğim.

- Dilay ya onu bunu bırakta bizim başımıza uzun zamandır bir şey gelmiyor ben çok sıkıldım lan. 

- Kızım yeter lan ben de başımıza hep bir şey gelmesinden sıkılmıştım iyiyiz böyle iyi.

- Ama ama ama Dilay...

- Okul çıkışı gezmek için Avm'ye gideriz ama fazlası olmaz ona göre.

- O da bir şeydir kızım Aslı. En azından evde boş boş oturalım demedi.

- Yuh sana evde boş boş oturmuyoruz ben odamı toparlıyorum sende telefondan dedikoduları bana aktarıyorsun.

- Asla boş yapmıyormuşuz.

- Tabee olumm.

Bu sözüme ikimizde güldük ve önümüzdekileri bitirip sınıfa çıktık. Çıkış vakti göz açıp kapayana kadar gelmişti bile hemen servise binip eve gittik ikimizde ilk önce hazırlanıp sonra Avm'de buluşacaktık. Ben oversize giyinmeyi her şeye tercih edenlerden, Aslı ise tam tersi her şey kendi bedeninde olmalı diyenlerdendi.  Ben açık renklere özellikle soft renklere bayılırken Aslı siyah ve gri tonları dışındaki hiçbir rengi sevmezdi ama yine de iyi anlaşıyorduk. Beyaz V yaka kazağımı giyip üstüne mavi üstünde beyaz kabartma bulutların olduğu hırkamı giydim altına da bol mavi pantolonumu giyip saçlarımı da güzelce taradım. Çok özenmek istemediğim için sarı saçlarımın sol tarafını bulutlu tel tokamla tutturdum ve aynada kendime baktım. Yok böyle bir tatlılık kendime tekrar aşık oluyorum galiba. Saate baktım ve eğer hemen şimdi evden çıkmazsam otobüse geç kalacağımı ve otobüse geç kalırsam Avm'ye de geç kalacağımı anladım. Bu da Aslı'nın beni yolması anlamına gelirdi. Hemen beyaz çantamı alıp içine cüzdanımı, telefonumu, birkaç tane de her an lazım olabilir diye düşündüğüm eşyamı atıp koşarak evden çıktım. Otobüse son dakikada yetiştim ve gördüğüm ilk boş yere oturdum. Siyah şapka takmış üstüne siyah kapşonunu da çekmiş bir adamın yanına oturmuştum. Aşırı soğuk bir hava dalgası bana doğru esiyordu adeta içim sıkıştı bu ne hal, bir insan nasıl bu kadar çökebilir. Adama dönüp konuşmaya başladım. Niyetliydim konuşup onu da hayatla barıştıracak böylece iyilik puanımı arttıracaktım.

- Öhm öhm bir şey sorabilir miyim?

- Hayır.

Vurdu ve gol oldu adam beni direk susturdu. İyilik meleği Dilay'da çözümler bitmez konuş kız sende balyozlama girersin sohbete.

- Hayır bu kadar çökecek ne var ki? Hayat bizim elimizde kötü şeyler yaşasakta ayakta durmak bizim kararımız aynı çökmenin de bizim kararımız oluşu gibi. 

- Seni ilgilendirmeyen konulara öylece laf atarak giremezsin.

- Neden bu kadar bıkkınsın ki?

- Herkesin içinde sana bağırırsam ve hakaret edersem nasıl hissedersin?

- Böyle bir şey mi yaşadın?

- Okulda daha ağırlarını.

- Evde?

- Evdekilerin tek eksiği benim onlardan her şeyi saklıyor olmam. 

KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin