Şarkımın bir bildirim sebebi ile bölünmesi sonucu gözlerimi telefonda gezdirdim. "Alev hadi müsait olduğunda gel bir kafeye gidelim." kalbimdeki sızı beni hiç iyi yerlere götürmüyordu ve beni çukura doğru çekiyordu ve üstelik herkesin uzattığı yardım ellerini itekliyordum bu yüzden bu fikir bana çok eğlenceli gelmese bile kabul etmiştim. "Ah, evet, çok iyi olur" Dışarıya çıkacağımızdan dolayı elimden geldiğince hızlı hareket ederek evin yolunu tuttum. Eve geldiğimde okul çantamı bırakmıştım yanıma sadece evin ve motorumun anahtarını,cüzdanımı ve telefonumu aldım. Saçımı dağınık bir topuz yaparak üstüme kırmızı bir kazak geçirdim. İlk önce Efralara gidip oradan sahile gidecektik, yani en azından şu anlık plan böyleydi. Evlerine geldiğimde hazırlanmış beni bekliyorlardı. "evet, ben geldim. Efra sen arkama atla. Erkeklerde taksiyle filan gelir işte." Gıcık bir kahkahanın ardından konuşmalarına izin vermeden gazlamaya başladım. Gideceğimiz çay bahçesi çok sevdiğim bir yerdi ve buradan ise sadece on beş dakikalık bir mesafesi vardı. hem sahile yakın olması ile hem de kafenin bahçe bir alanının olması ayrı bir hoşken kalpli led ışıklar ile tam aşıklar içindi sanki. Tabi ki ben bunları sorgularken çoktan bahçeye varmıştık. Denizin kokusunun en çok geldiği masayı seçtim ve Efra ile erkekleri beklemeye başladık. Bahçeye giren agresif kişiler oğuz ile Batu'ydu. El salladığımda bizi görmüş gibiydiler. Aynı anda sandalyeleri çekip oturduklarında efra ile göz göze gelerek aynı anda "ne olduğunu" sorduk."Ya bindiğimiz takside taksi olsaydı keşke on beş dakikalık yolu kırk dakikaya çıkardı". Aynı yerde 80 defa tur attırdı resmen bize" Efra ile kahkalara boğulduğumuzda ortamdaki ciddi ifadeyi görmemizle kendimizi sessiz moda aldık. Bir prenses edası ile gelen garson eğilip kahvelerimizi bırakması ile kahvemden büyük bir yudum aldım. Sessizlik ortamı ele geçirirken Efra'nın tiz sesi ile ortam inledi. "Sahile gitmeye ne dersiniz?" hafif bir gülümseme ile teklifini kabul ettikten sonra Batu'da dolaşan gözlerim bir şey fark etmemi sağladı. Her yerinden belli olan karamsar ifadesi içimi bir karartının kaplamasına neden olmuştu. Kısa bir mesafe aralığında olan sahile ulaşmamız sadece beş dakikamızı almıştı. Sahildeki sıcak kumlara ruhumu salarak zihnimi rahatlatmaya çalıştım. Telefonumdan açtığım şarkı ile ortamdaki gözleri üzerime çekmiştim. Denizin kenarında yavaş adımlar ile yürürken ılık suyun ayaklarıma değmesi ruhumu daha da rahatlıyor yaşanan olayları unutmamı destekliyordu. Kendimi ılık suların içerisine bıraktığımda beynimde yankılanan ses kanımın donmasına neden olmuyormuşçasına birde beynimde yankılanıyordu. "karanlık gözlerinden çıkan alevlerle resme sıçradı kırmızılar, bu rahat vicdanın arkasında saklı katil" Aniden ayağımdan çekilme hissi ile derin su beni içine çektiğinde ayaklarım bir zincirle bağlanmıştı sanki. Genzimi yakan tuzlu suyun içindeki çırpınışlarımın bir yararı olmadığını fark ettiğimde benliğimi karanlığa hapsederek, kendimi suya saldım. Kalbimin göğsünden çıkmak istercesine attığını fark ettiğimde bakışlarımı araladım. Efra'nın cırtlak sesini kulağımı tırmalayarak yükseldiğinde gözlerimi açtığımı anlatmaya çalıştığını fark ettim. Öylesine sesi titriyordu ki, içim ürperiyordu. Yavaşça doğrulduğumda titreyen sesim ve gözlerimden akan yaşlar ile mırıldanmaya başladım. "Buradan defolup gidelim yalvarıyorum. Batu'nun çağırttığı taksi ile yola çıktığımızda eve ışınlanmıştık sanki. Zamanın bu kadar hızlı akması kalbimde ki acıyı çoğaltıyor, dünya hayatının ne kadar kısa olduğunu hatırlamama neden oluyordu. Onların evine gelmiş olmamız beni ne kadar rahatsız etse bile desteğe ihtiyacım vardı. Salonlarındaki bej rengi koltuğa uzandıktan sonra çok zaman geçmeden Efra'nın getirdiği kahve ile kuruyan boğazımı ıslattım. Balkona çıkmak için ayaklandığımda Efra'nın kuruduğu cümle kıkırdama neden oldu.
"Yardımcı olmamı ister misin?"
"Ölmedim efra, boğuldum"
"aynı şey" diyerek göz devirdiğinde yavaş adımlarla balkona çıktım. Hafif rüzgarlı havanın verdiği rahatlık kalbime işliyordu. Merdivenlerden inen Batu'nun ayak seslerinden dolayı balkonun kapısından içeriye kafamı uzattım. "Alev sen benim odamda kal. Ben bu gece salondayım" Kırık bir gülümseme ile ona minnettar olduğumu anlaması için resmen ona yalvardım. Titrek bir ses ile konuştum "gerçekten çok teşekkür ederim" ilk defa kullandığı acımtırak gülümsemesi ile koltuğa oturdu. " Efra izniniz olursa duşa girilir miyim?" saçmalama der gibi baktıktan sonra onaylayarak yürüdü. Yavaş adımlar ile banyoya girdiğimde kapıyı kilitleyerek kendimi küvetin içine saldım. İyice temizlendiğimi hissettikten sonra banyodan ayrıldım Batu'nun odasında gözlerimi gezdirdiğimde. Efra'nın giymem için getirdiği kıyafetlere görünce duygulandım. Bol gri pijamayı ve gri kapüşonluyu üstüme geçirerek odadan ayrıldım. Saçıma sarılı olan havlu ile Osmanlı padişahı gibi görünmemi kafaya bile takmamıştım. Aşağı indiğimde Efra parıldayan gözler ile bana bakıyordu. "Kendine gelmişe benziyorsun" gözlerimi fal taşı gibi açtığımda delicesine onayladım. Açtıkları film sesi evi inletirken hepsi televizyona odaklanmıştı. Efra'nın diğer tarafına oturarak tavanı izlemeye başladım. Açılan beyaz ekran ile göz ardı ettiğim en garipsediğim durum da daha yeni tanıdığım insanlara bir cinayet işlediğimi söyleyebilecek ve onlar ile aynı ev içerisinde kalabilecek kadar nasıl güvenebilmiştim? ve önemli olanda şu ki acaba doğru bir şey mi yapıyordum yoksa Kendi Ecelimemi koşuyordum karar verememiştim. Akşam yemeğimizi yedikten sonra uykuya aç biri gibi üst kata koşmuştum telefonumdan alarmımı hızlı bir şekilde kurarak. Derin bir nefes aldım. Açtığım şarkının yavaş ritmi ile gözlerimin kapanmasına izin verdim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI YAĞMUR (KİTAP OLDU)
Teen FictionMutlu bir orta okul hayatına sahip olabileceğini düşünen Alev tanıştığı arkadaşları sonucu yaşama sevinci hayatı ve duyguları elinden alındığında gerçekleri görmeye başlamıştı. Fakat sadece bunlar değil yaşama hakkı dahi elinden alınmıştı.