Günaydın, Lisemin ilk günü ve ne kadar heyecanlı ne kadar çocuksu duygular taşıdığımı anlayamazsınız. Yeni insanlar, yeni dersler ve yeni başarılar bile insanı heyecanlandırıyor. Elimden geldiğince normal giyinme çabasındaydım. Çünkü ilgi çekmek gibi bir amacım lise boyunca olmayacaktı. Normal günlük bakım rutinimi yaparak çantamı hazırladım. Telefonumdan açtığım son ses bir müzik ile hoplaya, zıplaya durağa kadar yürüdüm. Otobüse bindikten sonra beş durak geçti ve sonunda okula geldim. Bugün 10 ocaktı ve yarın benim doğum günümdü. İhtişamlı muhteşem bir okula benziyordu. Yavaş adımlar ile okulun bahçesini gezinmeye başladım. Öğretmenden 9/E şubesinin sırasını öğrenerek sırama geçtim. Herkes fazla egoist ve kibirli görünüyordu. Tanışmak için sürekli konuşanlar beynimi ağrıtıyordu. Birçok kişi birbirini zaten tanıyordu. Bazı kişilerin aralarındaki şaşkınlık mutlulukla dolu bağırıştıklarını fark etmek çokta zor değildi. Benim kimsem yoktu. Ve yalnızlık aslında huzur veriyordu. Bazen insanlar sadece gürültü kirliliği gibi geliyordu. Ben bu hayatta hep yalnız kaldım, kendime iyi geldim. Geçmiş her fırsatta yaralarımı kanatsa da, ben asla yıkılmayacağım. Kendi içimde yaşadığım karmaşadan sonra sonunda sınıflara ayrılmaya başladık. Benim gibi pek fazla konuşmayan bir kaç kişi daha vardı. Arka sıralardan birine geçtim. Yer kalmadığından dolayı yanıma bir kız oturdu. Kızın çok farklı şekillerde nefes alışverişlerini resmen kendimde hissediyordum. Tiz sesim ile konuştuğumda ürktüğünü fark ettim.
''merhaba ben alev, sen? ''
''merhaba, ben Efra''
'' Tanıştığımıza memnun oldum. "
"bende"
Ardından öğretmen geldi. Tanışma aşamaları filan derken zaman hızla geçti. Okul çıkışında Efra'nın koluna giren çocuk tahminimce sevgilisiydi. Bu yaşta nasıl sevgili yapabiliyorlar, nasıl seviliyorlar aklım hayalim almıyordu. Sonunda eve geldim. Saçlarımı topladım ve yemek yedim. Sporumu yaptım. Bunlar zaten benim günlük aktivitelerim arasındaydı. Daha sonra bir dizi açtım. Bütün işlerimin ardından yarın ki derslere hazırlandım. En sevdiğim saten geceliğimi giyip, gece bakımımı yaptım. Ve yatağa yatıp, telefona bakmaya başladım. Gözlerim yavaşça açılıp kapandığında çoktan sabah olmuştu. "Bir dakika ne sabah olmuştu !?" Hemen saate baktım, yaklaşık on dakika gecikecektim bu kesindi. Üstümü giyinip hemen evden çıktım. Koşa koşa sonunda sınıfa vardım. Olmazsa olmaz anksiyetem, kalp atışlarımın her yerimde yankılanmasına sebep oluyordu. Nefes alışverişlerimin hızlanmasıyla beraber, nefesimde daralmaya başlamıştı. Bu saçma endişe kapıyı tıklamama dahi izin vermedi. Tam hislerime hakim olmayı başarmış kapıyı tıklatacakken, kapı açıldı. Efra'nın şaşkın bakışları benim kalp atış seslerime karışmıştı. Fakat onu görüyor olmak dahi beni az da olsa rahatlatmıştı sanki.
"neden içeri girmiyorsun?"
"herkesin bakışlarının üstümde gezinecek olması emin ol çok endişe verici"
"garip ama anlıyorum tenefüse on dakikadan az kaldı. Kantinde zaman geçirsen iyi olacak"
"fikir için teşekkürler, düşüneceğim"
Soğuk ve şiddetli bir sesle ricada bulundu. Fikir içeri girip kapıyı tıklatmaktan daha mantıklı görünüyordu ki bacaklarım kantinin yönünü buldu. Bir yerde oturarak çantamdan kitap çıkardım. Aradan çok zaman geçmeden omzumu tutan el irkilmeme sebebi oldu. Bu elin sahibi arkamda duran esmer uzun boylu çocuktu. Erkeklere karşı olan iğrentim geri çekilmeme neden oldu.
"Merhaba, bana temas edebileceğini düşündürecek kadar yakınız sanırım, kimsiniz?" gıcık gülümsemesinde farklı, itici bir samimiyet vardı.
"sen alev olmalısın, öyle değil mi?"
"evet, bir şey mi var?" elini uzatarak ve aynı samimiyeti ben bekleyerek elimi uzatmamı bekledi.
"Ben Batu aynı sınıftayız ve önünde oturuyorum."
"hmm garip hiç görmemişim gibi geliyor." alaycı bir gülümseme ile yüzüme baktı.
"görmedin zaten ilk gün bir sebepten dolayı gelmemiştim tanıştığımıza memnun oldum Alev" samimiyetsiz ve itici bir gülümseme ile "bende" dedim. Biten konuşmanın verdiği rahatlık ile sınıfa doğru ilerlemeye başladım. Nefes alışverişlerim tekrardan yükseliyor gibi hissediyordum ama o lanet olası sınıfa girmek zorunda olduğumu da unutamıyordum. Derin bir nefes alarak sırama yöneldim. Efra kalkarak sırama geçmeme izin verdi. Tatlı bir gülümseme ile yerime geçtim. Ve kitabımı okumaya devam ettim. İstemsizce Efra'nın okul çıkışında yan yana olduğu çocukla konuşmalarına şahit oldum. Galiba ismi Oğuz'du ve Efra'nın yanında olan dün ki çocuktu bu. Kafamdaki düşüncelerden dolayı gözlerimin tavana dalmasına neden olmuştu.
"Alev! Alev!"
"Ne oldu?"
Gözleri ile önümü işaret ederek konuştu:
"hoca geldi."
"Ah, özür dilerim."
Ayağa kalktım. Ve hızlıca toparlandım. Önümde kantindeki çocuk vardı. "ah, Allah'ım gerçekten erkeklerden nefret ediyorum.
"neden Alev?"
"ne? nasıl? bir dakika ne !? ah onu dışımdan özür dilerim." Gelen utanç duygusu ile kızaran yanıklarımı ellerim ile kapattım. Önümden gelen hafif bir kıkırdamayla kantindeki çocuk tekrardan kolumdan tuttu "sakin" diyerek istifini bozmadan kıkırdamasına devam ediyordu. "sakinim kantin çocuk"
"kantin çocuk ne süper kahraman mıyım ben tost ayran filan mı kurtaracağım. ha?" küçük kıkırdamalardan sonra adını unuttuğumu fark ettim isim hafızam hiç olmadı ve muhtemelen hiç olmayacak.
"Güldük eğlendik ismin neydi kantin çocuk?"
"Batu, Batu özer"
"sevindim ben Alev Arslan"
"Biliyorum" diyerek samimiyetsiz bir şekilde kıkırdadı. Hoca kalemi ile tahtaya vurarak ekrana geri döndü. Beş saatlik bir okul serüveninden sonra sonunda zil çalmıştı. Tam gelecek iken Efra kolumdan tuttu. "Dört kişilik bir grup halinde planladık katılmaya ne dersin? sen, ben, oğuz ve Batu?" hafif bir gülümsemeyle beraber kafamı öne ve arkaya doğru salladım. Saçlarımı kulaklarımın arkasına koydum ve eğilerek Efra'nın elindeki deftere numaramı yazdım. Gülümseyerek el salladım ve sınıftan çıktım. Tam o sırada cebimden gelen telefon çalma sesiyle irkildim. Elimi cebime atarak telefonu aldım. Arayan annemdi.
"alo anne bir sorun mu var?"
"Yok tatlım nasıl gidiyor?"
"iyi anne senin?"
"iyi tatlım müsaitsen akşam sana geleceğiz."
"bekliyorum annecim görüşürüz."
"görüşürüz tatlım"
Elimden geldiğince hızlı davranarak eve gittim. Yiyecek bir şeyler hazırladım ve saçımı topladım. Geceliklerimi giydim ve sonunda telefonu elime alma şansım oldu. "05********* kişisi "bestie" adlı grup kurdu" Grupta tam 46 mesaj vardı. Baştan sona hepsini okudum. "ah tam bir saçmalık" tam kulağımın yanından yükselen ses kanımı dondurmuştu. Hızlıca ayaklandım ve gözlerim ile bütün salonu taradım "kimdi o?" tam o sırada kapının çalmasıyla irkildim. "kim o" "biz geldik annecim" Annemin sesini duymak beni azda olsa rahatlatmıştı. Kapıya doğru hızlı adımlar ile ilerledim ve kapıyı açtım. Ellerinde valizler vardı. "tatlım artık yanınızda kalacağız" bakışlarımı fal taşı gibi açmış anneme bakıyordum. "içeride konuşalım mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI YAĞMUR (KİTAP OLDU)
Novela JuvenilMutlu bir orta okul hayatına sahip olabileceğini düşünen Alev tanıştığı arkadaşları sonucu yaşama sevinci hayatı ve duyguları elinden alındığında gerçekleri görmeye başlamıştı. Fakat sadece bunlar değil yaşama hakkı dahi elinden alınmıştı.