"Kırmızı parkeler, sarı duvara sıçramış kırmızı sıvılar ve kana bulanmış hayaller ile korkunç bir bodrum katıydı. Hayalleri elinden alınmış birkaç ceset ve yanlarında dizlerinin üzerine çökmüş ağlıyordu. Gözlerinden akan her bir yaş bir günahı simgeliyordu sanki. Fakat en büyük günah kalbine kazınmıştı. Bir insanı öldürmek bedensel yapılan bir şey değildir. O kişinin hayallerini ve geleceğini elinden almaktır. Bir kişi öldürmek bin kişi öldürmektir. Minik kızın o gün bütün duyguları ölmüştü. Her şey olmuştu "Onun için". Minik kız küçük adımlarla bodrum kapısının önünde dikildi. Kanlı elleri ile son kez tuttu o kapı kolunu ve bir daha açmamak üzere kapattı."
4 YIL SONRA
Kasvetli bir güne gözlerimi açtım. "Bugün ayrı bir endişe ve rahatlık taşıyordu. Toxic bir ilişkinin son günüydü bugün. Ondan ayrılmak istediğimi söyleyecektim. Zaten üniversitem başlayacaktı ve bunun yanı sıra içimde zaten bir duygu kalmamıştı. İlişki yürütmek her şeyi alttan almak artık zor geliyordu. Ve bunlara artı olarak içimde olmayan bir duyguyu var diyerek birinin duygularıyla oynayamazdım. Siyah dar ve yırtmaçlı elbisemi giyerek saçlarımı dalgalandırdım. Siyah topuklumdan yayılan tok sesler mahallede yankılanırken siyah kaplama yaptırdığım arabama binerek çiçek bahçesinin olduğu yere doğru yola çıktım. Uzun trafik gecikmemi sağlasa bile bu benim için avantajdı. Makyaj aynasından güneş gözlüğümü aralayarak kırmızı rujumu tazeledim. Ben Savaş Arslan'ın kızıydım her şeyin en mükemmeline ve en iyisine sahiptim. Evet, halkın beklediği o kız bendim. Ve artık Alev filan değildim ben Alev Arslan'dım. Ben bu soyadına sahip olağanüstü bir varlıktım. Kazandığım hukuk fakültesini elde etmek zor değildi. Ben hayalimi hayatım yapmaya çalışmazdım, Ben hayatımı kurardım o hayal olurdu. Benim hayatım sadece hayali olabilirdi bazılarının. Geldiğim çiçek bahçesinde tüm stresi ile karşı masada oturan adama ilerlerken topuklum ortamı inletiyordu. Parlak pırlanta dolu çantamı masaya koyarak oturdum.
"Günaydın Oğuz" Güneş gözlüğümü çıkararak çantama attığımda ellerimi birleştirerek gözlerine kenetlendim. "Günaydın Ay kızı ne bu acele ne oldu?" Sorusunu havada bırakarak sipariş ettiğim sütlü kahvemin gelmesi ile gülümsedim. "Diyorum ki fazla uzun sürmedi mi bu ilişki?" sorgulayıcı bakışlarını takınsa bile her şeyi anladığını biliyordum. " Alev biliyorsun durumlar iyi değil iyi olsun hemen yüzük filan düğün halledeceğim söz" Gülümseyerek dudaklarımı birbirine bastırdım. "Şaka mısın sen ya? Ayrılalım diyorum." Gözlerini kaplayan alev artık korkutmuyordu. Ayaklanarak elini kaldırdığında artık tehlikede olduğumun farkındaydım tuttuğum elini ters çevirdiğimde sırtı bana yaslandı. Acıdan inlerken kulağına fısıldadım "Üzüleceksin..." Sıcak kahveyi üstünden dökerek güneş gözlüklerimi taktım. Hesap diye yanıma koşan garson meraklı gözler ile bana baktığında cevapladım "ARSLAN" eğilerek selamladı "İyi günler Alev Hanım" Gülümseyerek arabama geri bindiğimde rujumu tazeledim. Çalan telefonun ekranı ile gözlerim buluştuğunda gülümsemem genişledi. "Efendim Oğuz Bey yetmedi mi ?"
"Çıldıracağım ya sen benimsin kızım. Başka nasıl anlatacağım sana bunu"
"Batu haklıymış sen gerçekten kendini vazgeçilmez filan sanıyormuşsun."
"Alakası yok Alev dört yıllık bir ilişki bu. Ayrıca Batu derken hepsi onun suçu değil mi?" Sadece susarak konuşmasını dinledim. "Ayrılmak istemenin sebebi o Batu'nun benden daha iyi olması ve seni sevmesi değil mi ?"
"Bir daha bana bağırırsan ikinci cinayetim olursun Oğuz"
"Peki, peki Allah'ım çıldıracağım" Konuşmama izin vermeden yüzüme telefonu kapattığında neler olacağını adım gibi biliyordum. Lisenin sonuna doğru gittiğim sürücü kursundan tanıştığım kız arkadaşım Arya'nın araması ile derin bir nefes verdim. "Efendim hayatım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI YAĞMUR (KİTAP OLDU)
Teen FictionMutlu bir orta okul hayatına sahip olabileceğini düşünen Alev tanıştığı arkadaşları sonucu yaşama sevinci hayatı ve duyguları elinden alındığında gerçekleri görmeye başlamıştı. Fakat sadece bunlar değil yaşama hakkı dahi elinden alınmıştı.