Batuların evine yola çıktığımızda içimdeki kelebeğin kanatları kopuyor kalan saatlerinin kıymetini bilmiyordu. Artık iğrendiğim evin kapısının önünde beklerken çalan zilin melodisi ruhumu gıdıklıyordu. Açılan kapıdaki yüzlere eskisi gibi bakamadığımı parçalanmış kalbimin içinde onlara karşı birazcık dahi kalmayan merhamet kırıntılarını fark ettiğimde kamyon çarpmış gibiydim. Efra'nın kara gözlerinden dökülen endişeyle karışık korku gülümsememi genişletiyordu. Efra oğuzu içeriye doğru çektiğinde sorgular gibi bakışlarını oğuzun üzerinde gezdirerek bir şeyleri onaylamaya çalışıyordu. Ayakkabılarımı çıkarıp kapıyı ittirerek bej rengi koltuklara yöneldim. Kendimi koltuğun üzerine atarak şaşkın bakışları üzerime çektiğimde sahte bir gülümseme ile onlara baktım. "Hoş bulduk, kapıyı kapatmayacak mısınız?" Benden bir şeyler sezdiklerinin farkındaydım. Fakat oğuz mükemmel rol yapıyordu ya da rol yapıyormuş gibi yapıyordu. Yanıma gelip arkasına yaslandığında Efra'nın mimiklerinden herkesi öldürme ihtimali vardı. Yanımıza gelerek oğuza yaklaşmaya çalıştığı çok belliydi. Efra'nın ince sesi kulaklarımı tırmalayarak yankılandı. "Alev istersen artık eve git daha yeni işlerin bitti biraz dinlenmiş olursun." Göz göre göre evinden kovmaya çalışıyordu ama maalesef bu işler böyle ilerlemiyordu. Sahte bir tebessüm takınarak ayaklandım. "Haklısın" Gözlerindeki parıltı tebessümüm genişleyerek oğuza döndüm. "Hadi gidelim" Göz kırparak Efra'ya döndüm ve mimiklerini ölçmeye çalıştım. Batu şaşkın ifadesi cam masaya ellerini koyarak olanları izlemek ile meşguldü. Gülümseyerek oğuzun kolunu kavradım ve kendime çektim. Hızlı adımlar ile kapıya yöneldiğimde kimsenin bir şey dememesi garibime gitti diyecektim ki Efra'nın oğuza seslenmesi ile laf ağzıma tıkıldı. "Nasıl yani hayatım biz sevgiliyiz ya hani başka bir kızın evinde kalmak filan aldatmak sayılabilir bence" Gözlerim fal taşı gibi açılırken oğuzu bıraktım. " Kalacağını söylememiştim nasıl tahmin ettin." Sorum havada bırakıldığında oğuzun söylediği şey ile yere mühürlendim. "İyi sevgili olmayız o zaman" Kolumu kavrayıp beni de arkasından sürükleyerek evden ayrıldığımızda içerideki mırıldanma devam ediyordu. "Bu ne demek oğuz?" diye bağırdığında kapının önünde durmamı sağlayarak içeri adım attı. Efra'yı ittiğinde Batu siper olarak oğuzu geriye çekti. "Ayrılıyoruz dedim anlamak zor olmamalı." Efra'nın gülüşü gözlerindeki ateşi harlarken nefesimin titrediğini hissettim. Garip bir endişe sızmıştı sanki. İçime korku salabilecek karakterde bir insan değildi. Omzuna çarparak çıktığım kapıyı fazla mı sert kapatmıştım? Yoksa kapanması gerek bir kapıyı açık mı bırakmıştım? Açık kapılar yüzüme hızla çarptığında nefesimle karışan Oğuz'un nefesi gözlerimi kamaştırdığında üstüme eğilen adamın gözleri dudaklarımı süzüyordu. Daha çok yaklaşan bedenlerimiz hızlanan kalp atış seslerime karıştığında elimdeki bıçağın kestiğim kolundan akan kanlar ile geriye çekilerek inlediğinde neler olduğunu çözmeye çalıştım. Benim odamda benim yatağıma gelebilecek cesareti nereden almıştı emin değildim lakin zehirli bir denizin içinde keyifle yüzüyor yavaşça yayılan kanın kokusunu bir çiçek bahçesindeymişçesine içine çekiyordu. Azrail'in kapıda beklediği bir ortamda kaçmaya çalışmak klişe bir ölüm olmaz mıydı? Her şeyi sorguluyor karşımdaki adamın kıvranışlarını görmek olayı daha çok garipleştiriyordu. "Ne ara geldik eve ayrıca bu ne bu laubalilik" Sorularım havada bırakıldığında aşağı doğru inen adamı takip ettim. "Yardım edersen konuşmamız kolaylaşmaz mı?" Verdiği titrek nefeslerden acı çektiği belli olan adama yardım etmek amaçlı bandajı uzattım. "Al" bıkın nefesini vererek elimden aldığı bandajı açıp koluna sararak çentiği geçirdiğinde koltuğa oturdu. "Bu tepkini anlamlandıramadım" Ne yapmamı bekliyordu habersizce odama sızan daha yeni tanıştığım birini hoş karşılamamı mı? Derken der gibi baktığımda açıklama gereği duydu. "İsteyen sen değil miydin?"
"Neyi ne diyorsun lan sen ?"
"Bana yakınlaşıp beni arzuladığını söylemedin mi?" Yüzüne geçirdiğim tokat sersemlemiş gözükmesine sebep oluyordu. "İkinci cinayetim olursun duydun mu beni şerefsiz" Ellerini sakinlememi istercesine sallayıp yüzüne anlamlandıramadığım bir ifade takındığında istediğini elde etmiş gibiydi fakat garipsediğim şuydu ister istemez ona istediğini veriyordum. Her davranışım gözündeki parıltıyı arttırıyordu. "Amacın ne bilmiyorum ama şu anda yorgunluktan öleceğim. Ben yatıyorum sende bulduğun ilk zıkkım yere sız" kurduğum cümle hoşuna gitmişçesine gülümsediğinde odama geri çıkarak kendimi yatağa attığımda soğuk oda ruhumun titremesine sebep olmuştu. Zihnimde çakan şimşekler aklımdaki fikirlere ışık olmuştu. Çevirdikleri oyunun sekteye uğraması hoşlarına gitmemişti. Gözlerimin açıldığını düşünmeye başlamışlardı. Bir oyun vardı bunu biliyordum ama gözlerimi açamıyor perdenin arkasındaki gerçekleri göremiyordum. Soğuk yorganın sarmaladığı bedenim titrerken gözlerimin kapanmasına izin verdim. (Alev'in kaldırım kenarında soğuk rüzgarla kapışan bedenine karşıttı gözleri. Beni süzüyor intikam ateşi ile yanan gözlerini kaçırmaya tenezzül etmiyordu. Bulunduğum sarı arabayı dikiz aynalarından süzerken giderek artan hız simgesi ruhumu titretiyor, Önümüzdeki kırmızı kamyonun ani yanan dörtlüleri ortalığı kamaştırıyordu. Fren yoktu bizi durdurabilecek hiçbir şey yoktu. Çığlıklarım rüzgarın sesini bastırırken ortam ölüm sessizliğine bürünmüştü aniden. Ruhuma sızan kan kokularının arasında gözlerimde beliren sima tanıdıktı. Kızıl saçları rüzgarda uçuşurken yavaşça yaklaşıp eğildi. Üzerime çöken bedeni ile konuştu "Bir kan, bir can. Bir Kana bin can" ) Ortamdaki sessizliği çığlığım bastırırken korku dolu e gözlerim odayı süzmeye başlamıştı. Titreyen bedenim gördüğüm rüya ile sarsılmış içimdeki minik kız alarma geçmişti. Koridorda yankılanan adım seslerinden odama yaklaşan bir bireyin olduğu çok belliydi. Hızla açılan kapı ardında duran endişeli gözler derin bir nefes verdi. Duvarda asılı duran saat okula daha bir saatimiz olduğunu söylüyordu. Ellerimin arasında duran telefonun şarjının bitmiş olması işleri daha fazla yolundan çıkarıyordu. Dünyamı oluşturan sessizliği delen sese döndüm " Alev iyi misin ?" onaylayarak ayaklandığımda şarja taktığım telefonumun açılması için yalvardım. Çalan telefonun açılmasıyla gelen ses ortamı karanlıklaştırmış, Kalp atışlarımı bozmuştu. Batu'nun Titrek nefesi yankılandığında konuştum.
"Lütfen şuan telefonu açma sebebinin sadece Efra'nın uyumasından dolayı olduğunu söyle."
"İzmir şehir hastanesi kırmızı alan" Yüzüne kapattığım telefon ile hızla hazırlanmaya başladığımda Oğuz'un sorgulayan bakışları ortamı garipleştiriyordu. " Acil gidiyoruz. Efra kaza yapmış" Ne kadar umursamadığını onla ilgilenmediğini söylese bile onun için endişelendiği aşırı belli oluyordu. Hızla yola çıktığımızda hastaneye varmamız yarım saatimizi almıştı. Batu'nun tarif ettiği odaya geldiğimizde Hafif bir tını ile kapıyı tıkladım. İçeriden gelen onay sesi ile odaya girdiğimizde Yatan soluk beden içimi titretiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI YAĞMUR (KİTAP OLDU)
JugendliteraturMutlu bir orta okul hayatına sahip olabileceğini düşünen Alev tanıştığı arkadaşları sonucu yaşama sevinci hayatı ve duyguları elinden alındığında gerçekleri görmeye başlamıştı. Fakat sadece bunlar değil yaşama hakkı dahi elinden alınmıştı.