**Part III**
"Elini yüzünü yıkamak, hatta yemekten önce bir duş almak için harika zamanlama."
"Yemek yiyebileceğimi sanmıyorum," dedim tatlı çabasına gülümseyerek ama yine de açık kapı bırakarak.
"Isıtılınca bir şeye benzemez zaten, yarın sokak kedilerini sevindiririz ama spesiyal sandviçime hayır diyemezsin. Acıktık, Kor. Hem şarabın yanında daha iyi eşlikçi bulamazsın."
Şimdi böyle bir insanın 'Seni seviyorum' demesine gerek var mıydı? Ben ondan razıydım, demese de olurdu ama kendisinin çıtalar konusunda duru durağı yoktu. Benden karşılık görmediği müddetçe daha fazla yakınıma girmeyeceği açık, dokunmak için iznimi bekleyen küçük bir adımla yaklaştı. Tuttuğu elimin üzerine bir öpücük bıraktı.
"Dingilin yaptığı ya da yapacağı hiçbir şey beni uzaklaştıramaz, sana dair fikirlerimi de hislerimi de değiştiremez. Ben senden uzağa tek bir adım atmıyorum, sen de atma. Yönümüz, yolumuz neresi olursa tüm adımları birlikte atalım."
Turnayı gözünden vurdum diye şikayet edecek değildim ya! Olsa olsa 'Kuzum inan hiç beklemediğin anda oluyor, darısı senin başına canım, Allah sana da nasip eder inşallah' diye diye dolanırdım. Ben bu adama çok fena aşıktım!
Aramızda bıraktığı mesafeyi kapatıp kollarımı beline sardım, başımı da göğsüne yasladım. Nazlanarak, "Benim istikametim banyo o zaman. Çabucak çıkarım, dağılanları beraber toplarız," dedim.
Sıcacık sarıp sarmaladı. Üzerinden yük kalkmış gibi, şimdi rahatlamış gibi yüzü saçlarıma gömülü, derin bir iç çekti. "Sen hiç acele etmeyip keyfine bakıyorsun, ben de sandviçleri yapıp dökülenleri toparlıyorum. Kız kardeşimin pijamalarından bir şeyler ayarlamamı ister misin?"
Biraz uzaklaşıp ayıplayan bakışlarımı yüzüne çevirdim. "İlk defa evinde kalacağım, banyonda yıkanacağım ama kardeşinin pijamalarından mı giyeceğim Romantizm Katili Komiser?"
Kınayan bakışlarımı incelerken hem eğlendiği hem de içten içe bir hoşuna gittiği belliydi. "Benimkilerden vereyim o zaman, hemen. Hatta sen dolaptan dilediğini seç," diye öneride bulundu ama yetmezdi.
"Öyle de olurdu tabii ama... Sen kokmayan tişört giyersem ölecekmişim, başka türlüsü ihtimal bile değilmiş." Üzerindekini istediğimi ima eden baş işaretimi, elimi uzatarak da destekledim. Kulaklarımı sıcacık, mutlu kahkahası doldurdu.
"Peki şu romantizm kanunlarında benim için de aksini yaparsam ölecekmişim şartları var mıymış? Gidip yeni bir tişört mü giyiyorum?"
Dehşete düşmüş gibi gözlerim kocaman açıldı. Gülmemek için dudaklarımı birbirine sıkıca bastırmam gerekti. "Ne münasebet, tabii ki giymeyeceksin! Eşofman altı, dağınık saçlar ve çıplak ayaklar senin değişmez kuralların. Bir de mutfakta olur, bir şeyler pişirirsen görüntüyü tamamlarsın," diyerek göz kırptım ve ancak arkamı dönüp merdivenlere koşana kadar gülüşümü tutabildim.
"Ben bu kanunların en sıkı savunucusu olacak gibiyim, hatta geliştirilmesi konusunda da gönüllü denek olabilirim," diye seslendi arkamdan.
Eh olması gereken de buydu zira aksi bir durum tüm yazar, senarist ve okur kitlesini büyük hüsrana uğratırdı. Bizim aşkımızın kitaplardan, filmlerden ne eksiği vardı?
Hiç yoktu çünkü bu adam, bütün o karakterlerden çok daha güzeldi. Üstelik gerçekti. Bütün içgüdülerini, arşa yükselen hislerini beni huzursuz etmemek için bastıracak kadar düşünceliydi. Az önceki konuşmalarımızdan aldığı keyif, gösterdiği neşe, attığı kahkahalar gerçekti. Bundan yana hiç kuşkum yoktu ama altındaki hisleri de yerli yerindeydi. Bunları geride tuttuğunu gizlemiyor, sadece önceliği hep bana veriyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOR - Beşinci Element: Aşk I
Fiction générale* Kural 1. Element hakkında asla konuşma! Yalnızca bizlerin bildiği küçük sırlara sahip gizli bir kulübe ve özel bir gruba dâhil olmak, size de ayrıcalıklı görünmüyor mu? Hadi gelin, siz de ELEMENT'in kapılarından içeri girin. Söz veriyoruz çok eğle...