8.Bölüm:

309 19 8
                                        

Kötü ya da iyi olmak insana bağlıdır. Kötü olan gaddar, acımasız, her türlü pislikte adı geçendir. İyi olan kendi dışında herkesi düşünendir. Bu bir seçimdir ama insanın sadece kötü ya da iyi olması da hayatı açısından berbattır. Yeri gelir iyi olur insanlara yardım edersin, yeri gelir kötü olur sana yapılanın intikamını alırsın. Bugün intikam günü, bugün Mihriban için adalet günü. Bugün kötülüğün zirveden düşüş, iyiliğin ise zirvede yerini alma günüdür.

Büroda odamın içinde bir sağa bir sola gidiyordum. Tek duyduğum kendi topuklu ayakkabımın tıkırtısıydı. Müvekkilim Mihriban Çatık'la görüşmem vardı. Geleceğini söylemişti acaba evden çıkamamış mıydı? Polisle gidip kadını getirsem sonrasında kadına zarar verir mi düşüncesi aklımdan gitmiyordu. Kapının tıklatılmasıyla irkildim. "Gel" diyerek gelenin Mihriban olmasını umdum, Oydu. Hızla içeri girip kapıyı kapattı. Yüzünü yere eğmiş  bir şekilde bana doğru yaklaştı.

"Hoşgeldin Mihriban." Gülümseyerek oturması için karşımdaki koltuğu işaret ettim. Yine aynı hızla oturdu.

"Hoşbuldum" kafasını kaldırarak gözlerime baktı. korktuğu gözlerinden anlaşılıyordu. Yutkundum.

"Çay, kahve içer misin?"

"Avukat abla, benim işi hemen halletsekte gitsem. Levent, yokluğumu anlamasın." Gözlerinde yalvarış vardı, yüzündeki izlerde gezdirdim gözlerimi,
Yutkunamadım. Zoraki Gülümseyerek "tabii, dinliyorum." Diyebildim. Masaya doğru yaklaştı.

"Ben 17 yaşımdaydım. Bir cuma günü okula gitmemiştim. Sınıf arkadaşım Ali, çok ödev olduğunu istersem bana getirebileceğini söyledi. Ödevlerimi aksatmazdım. Ali ödevlerimi camdan verirken babam gördü, Ali'yi hırpaladı. Bir şekilde ayırıp Ali'yi babamın elinden kurtardım. İki gün sonra eve görücü geldi. Levent..." duraksadı, yeşil gözlerinden yaşlar süzülerek ellerine düşüverdi. "Abla ben kötü bir şey yapmamıştım. Mahalleli dedikodu çıkarmış, herkes bizi konuşmaya başlayınca babamda Levent'le anlaşmış. Babam beni Levent'e verdi, karşılığında babama üç tane ev verdi. Ben 17 yaşımdaydım. Şimdi 22 yaşımdayım. Hayatımın en güzel yaşlarını altı yılımı Hakkari'de cehenneme çevirdi. Evlenmezsen öldürürüz dediler korktum. Bıçaklandım sustum, dövüldüm sustum, tecavüz sonucuda olsa ben iki kez düşük yaptım. Artık susmamaya karar verdim. Levent'in haberi olmadan nasıl boşanabilirim? Öğrenirse öldürür beni!" Karşımda ağlayan çaresiz kadına bakamadım. Gözyaşlarım patır patır akmaya başladı.

"Özür dilerim" diyebildim.

"Özür dileme abla. Levent'te beni her dövdüğü günün sabahı özür diler. "

"Daha önce seninle karşılaşmayı çok isterdim. Senin için elimden gelenin fazlasını yapacağım. Ama maalesef, Levent'in haberi olacak. Mahkeme işleri böyle ilerliyor. Davayı açacağım. Birkaç güne eve haber gelir. O gün çık gel, boşanana kadar seni yanımdan ayırmayacağım." Masamın üzerinden bir peçede alıp ona uzattım.
"Böyle cani bir insana altı yıl nasıl katlandın?" Yutkundu, gözlerini kaçırdı.

"İnsanın sığınacak kimsesi olmayınca mecbur kalıyor. İnsan 17 yıllık babası tarafından ev karşılığı satılınca mecbur kalıyor abla. Bir durum olursa lütfen mesaj at, teşekkürederim."  Oturduğu koltuktan hızla kalktı ve gitti. Ellerimin arasındaki dosyaya öylece bakakaldım.

***

Alparslan askeriyenin yakınana arabasını park ederek arabadan indi. Arka kapıyı açıp annesine seslendi. "Ana siz bekleyin, ben toplanıp geleyim."

"Yok oğul bende geleyim. Arkadaşlarını göreyim. Rumeysa, beklesin." Ön koltuktan arkaya doğru döndü Rumeysa. "Ya aslında ben yol üstünde kitapçı görmüştüm. oraya gidip gelsem siz gelene kadar olur mu abi" Reyhan hanım, burun kıvırdı. "Olur, haberleşiriz." Reyhan hanım'la Alparslan'ı askeriye önünde bırakarak ters yönde ilerlemeye başladı. Dışardan bakılınca nostaljik bir görüntüsü olan kitapçı oldukça büyük duruyordu. Şalının kenarlarını içeri katlayarak boğazını temizledi. Kitapçının sürgülü kapısını yavaşça kaydırarak açtı.

OĞUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin