7.Bölüm:

350 24 8
                                        

1998/van

Yaz ayı gelmişti, çocuklar lojmanın arka bahçesinde oyunlar oynayarak eğleniyordu. Futbol oynayanlar, yakalamaca oynayanlar, seksek oynayanlar... okulun kapanmasına iki hafta vardı çocukların sevinci gözlerindeki parıltıdan belliydi. Okul üç ay tatil olacak, istedikleri kadar lojman bahçesinde oyunlar oynayabileceklerdi. Belki babaları gelecekti, aylardı göremedikleri babaları. Camdan annesinin "akşam ezanı okuyunca eve gelin oğlum. Kardeşini yalnız bırakma!" Diyerek seslenişine "Tamam anne." Cevabını vermişti Gökhan. Ama kardeşi futbol oynamayı bilmiyordu daha küçüktü. Gözünün önünden de ayırmamalıydı. "Aybüke sen şu çocuklarla yakalamaca oyna, ben de futbol oynamaya gideceğim. Karışan olursa seslen gelip döverim ben." Kardeşini tembihleyerek köşede futbol oynayan çocukların yanına koştu.

Aybüke, yakalamaca oynayan çocukların yanına giderek "Ben de oynasam olar mı?" Dedi. Aybüke'den yaşça büyük sarışın bir kız Aybüke'yi süzerek burun kıvırdı. "İyi oyna ebesin" diyerek koştu, diğer çocuklarda koşunca Aybüke onları yakalamaya çalıştı. Çocukların hepsi ilkokula gidiyor, Aybüke ise daha beş yaşındaydı. Hızlarına yetişemiyor sobelese bile hemen onu yakalıyorlardı. Tekrar tekrar ebe olmaktan sıkılan Aybüke sinirle  bağırdı. "Ben ebe olmak istemiyorum. Biraz da siz olun!"

"Ne o zilli oyunbozancılık mı yapıyorsun? Def ol o zaman!" Aybüke ona bağıran esmer çocuğa korkuyla baktı. Bir başka çocuk "korktun mu,  abini mi çağıracaksın yoksa?" Diyerek gülünce diğer çocuklarda gülmeye başladı. Aybüke'nin üzerine gelen çocuk elini kaldırmış onu itecekken bir el çocuğun kaldırmış olduğu elini tutup geri savurdu. Aybüke elin sahibine bakınca gülümsedi.

"Sizden küçüklere el kaldırmaya utanmıyor musunuz? Aybüke sen neden izin veriyorsun?" Aybüke yutkundu. Küçük elleriyle nasıl kendini koruyabilirdi ki.

"Samet abi, ben çok küçüçüğüm nasıl döveyim ki"  başını öne eğdi. Samet derin bir nefes verdi. "Küçüçüğüm değil küçüğüm diyeceksin. Dilin bir çözülmedi gitti." Bakışlarını küçük kızdan çekerek çocuklara çevirdi. "Yürüyün şu ilerde oynayın! Bir daha bu kıza karıştığınızı görmeyeyim." Samet'e çatık kaşlarla bakarak uzaklaştılar.

"Düştün mü sen? üstün başın toz olmuş." Elleriyle Aybüke'nin üzerini silkeledi. Saçlarındaki tozları üfleyerek temizledi.

"Çok toştum. Hızlı toştukları için yetişemeyip tüştüm."

"K harfi özürlüsü olmamışsındır değil mi?" Kızı şüpheyle süzdü. "Özürlü ne?" Diye sordu meraklı kız. Samet biraz düşündü. nasıl açıklayabilirdi?

"Bende bilmiyorum ki. Hasta gibi bir şey heralde." Aybüke'yle Samet el ele tutuşarak lojmana doğru ilerlediler.

"Samet abi sen özürlü musun?" Aybüke'nin ciddi ciddi sorduğu bu soruya önce şaşırdı. Gözleri kocaman oldu hemen ardından kendini tutamayarak bir kahkaha patlattı. Samet'in gülüşüyle Aybüke de gülmeye başlamıştı.

***

Günümüz/ Hakkari

İki ay sonunda işime iyice alışmıştım. Eğitimini almama rağmen Ömer, iki ay alışma süreci diyerek davaları sadece incelememe izin vermişti. Bugün gerçek bir Avukat olarak dava dosyası alacaktım. Henüz dosyayla ilgili hiçbir fikrim yoktu. Sadece mağdur bir kadının kendisine umut olmamı istediğini biliyordum. Hava ne soğuk ne de sıcaktı. Kahverengi bol pantolonumun üzerine beyaz crop ve trenç giymiştim. Abimin sana bir araba alalım kolaylık olsun demesine rağmen inatla kendi paramı kazanıp alacağım diyerek red etmiştim. Pişman mıydım? Evet. Her gün yarım saat yol gitmek eziyetti. Hele otobüsün gelmediği günler...

OĞUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin