10.Bölüm

230 14 2
                                    

03.03.1999/ Kuzey Irak

Çatışma sonrası karargaha dönmek üzere yola çıkan ekip dağda temizliği bitirmişti. Zırhlı aracın içinde sessizlik hakimken Akif, telefonundan açtığı türküye mırıldanarak eşlik ediyordu.

"Değme felek değme değme
Tenime benim. Değme zalım değme değme tenimd benim..."

Karısı ve çocukları burnunda tütüyordu. Yaklaşık dört aydır dağ bayır it kovalıyordu. Can yoldaşı Mustafa da onunla aynı duyguları paylaşıyordu. Evde bekleyen güzel karısı, üç tane aslan gibi oğulları vardı. Orhan, Samet ve Semih. Büyük oğlu 13 yaşındaydı. Diğer ikisi henüz ilkokula gidiyor, akılları çok ermiyordu. İçine bi sıkıntı düştü Akif'in.

"Ecel oku değdi değdi tenime benim
Değme felek değme değme tenime benim..."

"Ula ciğer bırakmayasun Akif!"

"Musti içimde bi sıkıntı var. Sanki eve gidemey-" Yutkundu Akif.

"Cideyruz işte, Asiye'mi çok özledim." Türkünün sesini biraz daha açtı Mustafa. Akif derin nefes çekerek buruk bir gülümseme yerleştirdi dudaklarına.

"Musti"

"He?" Merakla arkadaşını dinledi.

"Eğer bana bir şey olursa" cebinden çıkardığı zarfı Mustafa'ya uzattı. "Gül'üme bu mektubu ulaştır. İçinde fotoğraflarımızda var. Unutmasın yüzümü, sesimi."

"Saçmalaysun, temizledik bitti gitti işte. Ahanda eve cideyruz. Kendin verirsin yengeye mektubunu."

"Mustafa-"

"Ne çok konuştun da! Koy cebine şunu inelim bir sigara molası yapalım." Arkadaşına söz geçiremeyen Akif, mektubu cebine atarak öndeki askere mola için durmasını emretti. Biraz ötede araç durdu. İki can yoldaşı araçtan inerek sigaralarını yaktılar.

"Senin kızı bizim oğlanlardan birine alalım mı la?"

"Aykurt'umu mu? Allah'ıma yersin yumruğu şimdi!" Mustafa kahkahalarla sigarasındam bir duman çekti.

"Orhan çok büyükte, Samet olur ha? Benim oğlandan daha iyi damat mı bulacaksun?"

"Ben kızımı evlendirmiyorum kardeş. Okuyacak Avukat olacak. Zaten o reddeye gelene kadar 25 olur. Ondan sonra da-"

"Napcan turşusunu kurup bize mi yedirecun."

"Sana bir şey yediririm şimdi! Şivesine tükürdüğüm."

"Kurban ol lan şiveme, sende 'be' den başla şiveye dair bir bok yok diye kıskanaysun."

"Ya kıskanmaz mıyım." Gülüşlerinin arasında mermi seslerini işittiler.

"Hassiktir!" Diyerek silahını belinden çekip aldı Mustafa. Akif elinde silahıyla etrafını gözleriyle taradı. Dağın en tepesinde duran iki tane keskin nişancının hedefleri olduklarını anlayarak aracın arkasına doğru koştular. Mermi seslerini duyan  askerler, araçtan bir bir inmeye başladı. On kişiydiler.

"Feyzullah dikkat edin! Keskin nişancı var."

"Emredersiniz Akif komutanım."

20 dakikayı geçmiş askerlerin mermileri azalmaya başlamıştı.

"Ahmet, Ahmet, Ahmet vuruldu komutanım!"

"Ahmet dayan koçum. Telsizden destek ekip isteyin!"

"Emredersiniz komutanım."

"Komutanım Ahmet şehit oldu." Yüzü düştü Akif'in. Biliyordu, içinde kötü bir his vardı. Aracın içinden gelen sesten güç almaya çalıştı.

OĞUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin