1998/ van
küçük kız, annesinin dezgahın üzerinde açtığı hamuru meraklı meraklı izliyordu. Bugün babası gelecekti bir saat önce telefonda konuşmuşlardı. Aybüke, hamuru izlemekten sıkılıp üzerinde durduğu sandalyeden yavaşça indi. Abisinin okuldan gelmesine az kalmıştı. Birlikte Garfield izlemeye bayılırlardı. Abisi Gökhan gelince ona boyama kitabı alacağını söylemiş öyle evden çıkmıştı sabah. Zilin üst üste çalışını duyunca Aybüke koşarak kapıya gitmişti fakat kapının koluna boyu yetmemişti. Bu defa koşarak annesinin yanına mutfağa gitti. Annesi hamuru tepsiye dikkatli bir şekilde yerleştirmekte meşguldü. "Anne, abim geldi tapıyı açar mıçın?" Zil tekrar üst üste çalmaya başladı.
"Gel annem, abiye kapıyı açalım." Annesi Gül, ellerini yıkayarak dezgahın köşesinde duran havluyla elini kuruladı. Küçük kızının elini tutarak kendisine kapıya kadar eşlik etmesine izin verdi. Kapının kolunu indirerek açtı. Gökhan, kapı açılır açılmaz kendini içeri attı. Kapıyı hemen arkasından gürültülü bir şekilde kapattı. "Kır oğlum kır, onu da kır!" Annesinin arkadasından bağırmasını umursamadı bile. "Aybüke çabuk televizyonu aç, Garfield bitecek!" Gökhan odasına üzerini değiştirmeye giderken Aybüke de abisinin dediğini yapmaya koyuldu. Abisi okuldan gelene kadar garfield çoktan bitmişti. Gökhan salona girdiğinde büyük bir hayal kırıklığına uğradı.
"O kadar da koşmuştum yetişebileyim diye off" sinirle koltuğa oturdu. "Samet'te gelecekti birlikte izleyecektik. Şimdi annesi çok kalmasına izin vermeyecek." Gül, hazırladığı hamurdan yaptığı pizzayı fırına verdikten sonra salona geçerek oğlunun yanına oturdu. "Üzülme oğlum, ben annesinden izin alırım. Hem bak baban yolda geliyormuş, seni böyle üzgün mü görsün?" Oğlunun saçlarında gezdirdi ellerini, gün geçtikte babasına benziyordu. Babası Akif'inde gözleri kahve, saçları kapkaraydı. Gözlerini oğlunun üzerinden çekerek biraz ötesinde üzgün üzgün onlara bakan kızına çevirdi. Aybüke, Gökhan'ın aksine babasına sima olarak çok benzemezdi. Annesi gibi narin, güzeller güzeli bir kız çocuğuydu.
"Babam mı geliyor, Oley be oleyyy!" Gökhan koltuğa çıkıp zıplamaya başladı. Bunu gören Aybüke koşarak koltuğun üzerine çıkıp abisinin yaptığı gibi oda zıplamaya başladı.
"Yavrum düşeceksiniz inin aşağı!" Çocuklar babalarını o kadar özlemişlerdi ki haberi duyunca yerlerinde duramaz hale gelmişlerdi.
"Anne pişey olmaz ki, demi abiş" gülerek abisine baktı Aybüke.
"En fazla ölürüz" ağzını kapatarak gülmeye başladı Gökhan.
"Tövbe estağfirullah! Nereden öğreniyorsun böyle şeyleri duymayacağım bir daha!" Gül Ayağındaki terliği göstererek "yersin terliği kıçına!" Gökhan zıplamayı bırakarak hemen koltuğa oturdu.
"Özür dilerim anne" abisinin koltuğa oturduğunu gören Aybüke'de hemen zıplamayı bırakarak oturdu. Birkaç dakika sonra kapıları üç kere vuruldu. Gökhan ve Aybüke birbirlerine bakıp sırıttılar. Gül eşinin geldiğini anlamış iç çekerek çocuklarının kapıya koşuşunu izledi. Gökhan da üç kere kapıya vurdu.
"Babakurt içeri girmeyi talep ediyor." Babaları Akif, ard arda görev sonrası yorgun argın eve geliyordu. Ama her gelişinde çocuklarını güldürecek yeni oyunlar buluyordu.
"Paralo nedir babakurt?" Aybüke ve Gökhan heyecanla kapıya dayadılar kulaklarını. "Parola Gökkurt ve Aykurt."
Çocuklar sevinçle birbirlerine beşlik çaktılar. Gökhan, hemen kapıyı açtı. Akif, üzerinde asker üniforması ile bütün heybetiyle çocuklarına gülümsedi."Babakurt gelmiç hoç gelmiç" Aybüke, Akif içeri girer girmez üzerine atladı. Kızı kucağındayken, Gökhan'ın başını okşadı daha sonra elini uzatık tokalaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OĞUZ
Action"Bizden filmlerdeki gibi bir aşk çıkmaz Aybüke. Sen sadece bi Avukatsın bense Asker tek ortak noktamız vatanımız bundan sonra"