Hava soğuk ve karlıydı. Cama atılan kartopu sesleri bir hayli hoş geliyordu. Yatağında döndü Eslem, üzerindeki incecik pikeyi kenara çekti. Gece boyu soğuktan uyuyamamıştı. Vücudu buz gibiydi. Yatakta doğruldu, ellerini yüzünde gezdirdi. Yaraları mı iyileşiyordu? Gülümsedi. Yataktan kalktığı gibi salona koştu. Annesi yere sofrayı sermiş babasıyla birlikte yemek yiyordu.
"Niye bakıyorsun öyle? Geç zıkkımlan!" Babasının kükreyişiyle yerinde zıpladı. Korkudan zangır zangır titriyordu. Gözleriyle annesini süzdü. Annesinin yüzünde de yara izleri vardı ama onunkiler tazeydi. Yavaş yavaş sofraya doğru ilerledi, annesinin dizinin dibine oturdu. Annesi sürdüğü çikolatalı ekmeyi Eslem'e uzattı. Sessizce yemeğe koyuldu. Tek duyulan ses babasının ağız şapırdatma sesiydi.
"Kartopu oynamaya gidebilir miyim baba?" İzin vermez diye çok korkuyordu fakat babası onu şaşırtmıştı. "Git." Geniş bir gülümseme belirdi Eslem'in dudaklarında. Ekmeyinin son lokmasınıda ağzına atarak ellerini silkeledi. Koşarak odasına gitti. Önce montunu daha sonra eldivenlerini giydi.
"Güzel kızım, giyindin mi?" Annesi odanın kapısına yaslanmış öylece kızını izliyordu. "Giyindim, sen de gelecek misin anne?"
"Gelemem annem" suratı düştü. Biliyordu babası izin vermezdi. Kapı dışarı çıksa millet laf atar, yüzünü görür diye ekmek almaya bile göndermezdi. Annesine sıkıca sarılıp, öptü.
Dış kapıyı açıp dışarı çıktı. Bembeyaz olmuş sokaklara baktı. Kartopu oynamak için çıkmıştı ama kimsenin onunla oynamayacağını da çok iyi biliyordu.
"Kara fatma dışarı çıkmış, kaçın!" Sokaktaki çocukların koşarak yukarı sokağa çıktığını görünce gözleri doldu.
Evet, saçları simsiyahtı oda sevmiyordu. Sırf saçları siyah olduğu için onu sevmiyorlardı. Okulda babası hakkında konuşup sürekli ağlatarak okuldan kaçmasını sağlıyorlardı."Gitmeyin kartopu oynayalım. Lütfen gitmeyin." Ağlayarak çocukların peşinden koştu. Peşlerine takılan Eslem'i gören gülerek kaçıyordu. Taşa takılıp yere kapaklandı.
Birkaç dakika sonra yanında babasının sesini işitti. "Ben sana kartopu oyna dedim. Çocukları korkut mu dedim!" Eslem'i kaldırdığı gibi tekrar yere bıraktı. Yüzü, gözü kar oldu. Daha çok ağladı. Ensesini tutarak tekrar havaya kaldırdı.
"Kalk yürü!" İttire ittire küçük kızı eve doğru yürüttü. Gözleri buğuklaştı, gözyaşlarından etrafı bulanık görünüyordu ama kulakları duyuyordu. Arkasından gülen çocukları, kahkaha atan gülüşleri...
"Ne oldu?" Annesi korkuyla kapıyı açıp kenara çekildi.
"Bu orospu kızın milletin çocuklarını korkutuyor. Oyun oynamayı ne bilsin!" Ensesinden tuttuğu kızı salonun köşesine fırlattı. Artık ağlayan sadece Eslem değildi. Koşarak kızının yanında diz çöken çaresiz annesi de, ağlıyordu.
"Yalvarırım yapma artık! O daha küçük ne bilsin. Ne yapacaksan bana yap kızıma dokunma." Kolları arasına aldığı kızının saçlarını öptü.
"İkinizden de nefret ediyorum. Bir gün geberteceğim, elimde kalacaksınız!" Bütün nefreti ve öfkesiyle kapıyı çekip çıktı.
Günümüz
"Hazırladın mı?" Fethi, Albay'dan zar zor izin alıp kitapçıya gelebilmişti. Rumeysa'yı ilk defa kitapçı harici bir yerde görebilecekti.
"Buyur abi. Okula gidince ararsın kapıdan alırım demişti."
"Yok Gülsüm, bizzat benim vermem lazım." Masanın üzerinde olan iki poşeti eline alarak kapıya ilerliyordu ki Gülsüm'ün sesi onu durdurdu.
"Sen abayı yaktın galiba he?" Sırıtan kıza aynı sırıtışla karşılık verdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
OĞUZ
Action"Bizden filmlerdeki gibi bir aşk çıkmaz Aybüke. Sen sadece bi Avukatsın bense Asker tek ortak noktamız vatanımız bundan sonra"